Başbuğ'un öyle bir icraatı var ki öncesinde eşi - benzeri yok; bu yazıyı iyi okuyun
Rıza Tevfik'in meşhur bir şiiri vardır, özellikle sağ - muhafazakâr çevrelerde çok sevilir. Şiirin "Tarihler adını andığı zaman/Sana hak verecek ey koca sultan!/Bizdik utanmadan iftira atan/Asrın en siyasi padişahına" dizeleri çok meşhurdur. Rıza Tevfik bu şiirinde tarih önünde, muhalifi olduğu II. Abdülhamid'den özür diler. İttihat ve Terakki'nin başta olduğu günleri görmüş, Cumhuriyet devrinin herc-ü mercini yaşamış bir isimdir.
Sultan II. Abdülhamid'in vefatının üzerinden neredeyse yüz yıl geçti. Yüz yıl sonra Rıza Tevfik'in sorusunu, bu defa ülkeyi yöneten siyasiler için değil de bir başkası için, mesela emekli Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ için sorsak ne cevap verirsiniz? "Tarihler adını andığı zaman" acaba İlker Başbuğ için kim, ne söyler? Türk Silahlı Kuvvetleri'nin yakın tarihinde Başbuğ dönemi gibi bir zaman yaşanmış mıdır? Birbiri ardına ortaya çıkartılan darbe planları, tutuklanan generaller, topraktan fışkıran cephanelikler, fişlemeler, lahikalar, eylem planları Başbuğ'un Genelkurmay Başkanlığı'na damgasını vurmuştu. Yeniçeriliğin kaldırılmasını saymazsak ne imparatorluk yıllarında, ne de cumhuriyet tarihi boyunca Başbuğ döneminin örneği yoktu. O yüzden daha görevden ayrılmadan önce medyanın diline düşen bir komutandı. Yeni Aktüel dergisinde konuyla ilgili yayınlanan haber, basında yapılan İlker Başbuğ değerlendirmeleri arasında en çarpıcı olanıydı: Bir Hışımla Geldi Geçti.
Başbuğ döneminde yaşananlar dergi sayfalarını aşıp, kitap konusu olabilecek çapta. Ancak Başbuğ'un öyle bir icraatı var ki öncesinde eşi - benzeri yok: Genelkurmay İkinci Başkan Yardımcılığı. Daha önce varolmayan bu komutanlık, Başbuğ döneminde askeri tabirle "ihdas" edildi. Sonrasında da kaldırıldı.
MALATYA'DA DOĞDU, FENERBAHÇELİ OLDU
Başbuğ dar kadrosunda yeralan bir komutana yer açmak için bu makamı icat etmişti. Harp Akademisi komutanlığı kadrosu uzun yıllardır Hava Kuvvetleri Komutanlığı'na bırakılmıştı. Havacılar için bu komutanlık kuvvet komutanlığına giden yolun öncesindeki son basamaktı. Ancak İlker Başbuğ bu komutanlığa ısrarla bir "Karacı" komutan tayin etmek istedi. Böylece hem daha önce sayısı azaltılan orgenerallerin sayısını artırdı, hem de "takım arkadaşının" emekli olmasını engelledi. Harp Akademileri Komutanlığı bekleyen "Havacı" orgeneral için bir makam gerekiyordu. Onun için de Genelkurmay İkinci Başkan Yardımcılığı ortaya atıldı. Böylece Türk Silahlı Kuvvetleri yakın tarihindeki ilk ve tek Genelkurmay İkinci Başkan Yardımcısı ile tanıştı: Org. Bilgin Balanlı.
Bilgin Balanlı'yı kamuoyu ve medya da Genelkurmay İkinci Başkan Yardımcılığı ile tanıdı. Bu görevinden sonra Balanlı asıl yerine, Harp Akademileri Komutanlığı'na geçti. Eğer bir aksilik çıkmazsa bu sene Hava Kuvvetleri Komutanı olacak. İsterseniz müstakbel kuvvet komutanının "resmi künyesi"ne bir göz atalım. Ardından da biyografisinde ilgi çeken noktalara büyüteç tutalım. Pertavsızın altında gözüken Prof. Dr. Celal Şengör ile Stuart Kline ve Bilgin Balanlı'nın bağlantılarını araştıralım. Önce Balanlı'nın kısa künyesi gelsin...
"Hava Pilot Orgeneral Bilgin Balanlı, 24 Eylül 1948 tarihinde Ankara'da doğmuştur. Askeri hayatı 1962 yılında Hava Lisesi'ne girmesi ile başlamıştır. 1967 yılında pilot adayı olarak Hava Harp Okulu'nu bitirmiş ve Asteğmen rütbesiyle Hava Kuvvetlerine katılmıştır.
1968 yılında Uçuş Okulu'nu tamamlayarak 1975 yılına kadar 9'uncu Ana Jet Üs Komutanlığı 192'nci Filo Komutanlığı'nda Av-Bombardıman ve Keşif Pilotu olarak görev yapmıştır. Takiben 1'inci Ana Jet Üs Komutanlığı 112'nci Filo Komutanlığı'nda F4-E pilotu olarak atanmış ve 1977 yılında Hava Harp Akademisi'ne katılmıştır.
Hava Harp Akademisi'nden 1979 yılında Kurmay Yüzbaşı rütbesiyle mezun olmuş ve 7'nci Ana Jet Üs Komutanlığında sırasıyla 171'inci Filo Komutanlığı Kol Uçuculuğu, Üs Harekat Subaylığı, 173'üncü Filo Harekat Subaylığı ve 173'üncü Filo Komutanlığı görevlerinde bulunmuştur. 1985 yılında Hava Harp Okulu Komutanlığı Askeri Bilimler Bölümü Başkanı olarak atanmıştır. 1989-1992 yıllarında Moskova Hava Ataşesi olarak görev yapmış; ardından 1'inci Ana Jet Üs Komutanlığı Değerlendirme ve Denetleme Başkanlığı görevine getirilmiştir. 1992-1993 yılları arasında Değerlendirme ve Denetleme Başkanı olarak görev yapan Orgeneral Balanlı 1993-1994 yılları arasında da 1'inci Ana Jet Üs Komutanlığı Harekat Komutanı olarak görev yapmıştır. 1994 yılında Tuğgeneral rütbesine terfi ederek Hava Kuvvetleri Komutanlığı Komuta-Kontrol Daire Başkanlığına atanmıştır.
1996-1998 yılları arasında 9'uncu Ana Jet Üs Komutanı olarak görev yapmış ve 1998 yılında Tümgeneralliğe terfi ederek, 1998-1999 yılları arasında 2'nci Taktik Hava Kuvveti Komutanlığında Komutan Yardımcısı olarak görev yapmıştır. 1999 yılı atamalarıyla Hava Harp Okulu Komutanı olarak atanmış ve bu görevi 2002 yılına kadar sürdürmüştür. 2002-2003 yılları arasında Hava Kuvvetleri Komutanlığı Plan Prensipler Başkanı olarak görev yapmış ve 2003 yılında Korgeneral rütbesine terfi ederek 2'nci Hava Kuvveti Komutanı olarak atanmıştır. Bu görevi 2 yıl sürdüren Orgeneral Balanlı, 2005 yılı atamalarıyla Hava Kuvvetleri Kurmay Başkanı olarak atanmıştır. 2006 yılında 1'inci Hava Kuvveti ve 6'ncı BHHM (CAOC-6) Komutanı görevine atanan Orgeneral Balanlı 3 yıl bu görevde bulunmuştur. 2009 yılı Yüksek Askeri Şura kararları ile Orgeneralliğe terfi ettirilerek Genelkurmay İkinci Başkan Yardımcılığı görevine atanan Orgeneral Balanlı bu görevi bir yıl süre ile icra etmiş, 2010 yılı Yüksek Askeri Şura kararları ile Harp Akademileri Komutanı olarak atanmıştır.
Orgeneral Bilgin Balanlı, bayan İffet Balanlı ile evli olup, bir kız ve bir erkek çocuk babasıdır. İngilizce bilmektedir." Bilgin Balanlı'nın resmi biyografisi böyle.
TALİHİ TUĞGENERALLİKTE DÖNDÜ
Geleceğin Hava Kuvvetleri Komutanı Bilgin Balanlı'nın anne ve babası Nesibe ve Ahmet Nusret Balanlı. Dört kardeşin iki numarası Bilgin Balanlı'nın bir ablası ile iki erkek kardeşi var. Ankara'da doğmuş olsa da ailenin nüfus kayıtları Malatya'da. Yani aile aslen Malatyalı. Eşi İffet Balanlı 28 Aralık 1954 tarihinde dünyaya gelmiş. İffet ve Bilgin Balanlı çiftinin Zeynep Burcu ve İmre adında bir erkek, bir kız çocukları var. Zeynep Burcu Balanlı 1972'de, İmre Balanlı ise 1975'te dünyaya gelmiş.
Balanlı'nın meslek hayatı 1962 yılında Hava Lisesi'ne girmesi ile başladı. 1967 yılında pilot adayı olarak Hava Harp Okulu'nu bitirdi ve asteğmen rütbesiyle Hava Kuvvetleri Komutanlığı bünyesine katıldı. Pilot brövesini almaya ise 1968 yılında hak kazandı. Balanlı'nın generalliğe kadar olan hayatının hemen her ordu mensubununki gibi, olağanüstülüğü yok; Okuldan mezuniyet, tayin, sık sık taşınma, ilk maaşlarla eve yapılan yardımlar, ailenin evlilik baskısı, ardından gelen evlilik... Bilgin Balanlı'nın meslekteki ilk yılları da böyle geçti şüphesiz.
Balanlı dokuz yıllık aktif pilotluğun ardından 1977'de Hava Harp Akademisi'ne katıldı. İki yıllık eğitiminden sonra rütbelerini "kızartmış" yani kurmay olmuştu. Kurmay sıfatıyla ilk görev yeri memleketi Malatya'daki Yedinci Ana Jet Üs Komutanlığı'ydı. Meslek hayatı 1979-1985 yılları arasında uçuş birliklerinde devam etti. 1985 yılında yuvaya yani Hava Harp Okulu'na tayin oldu. Burada dört yıl görev yaptı. 1989-1992 yılları arasında ise Balanlı'yı Moskova'da ataşelik görevinde görürüz.
PRESTİJLİ POSTLARA OTURDU
Bilgin Balanlı 1994'te albaylığa veda etti; paşa oldu. O yıl yapılan yaz dönemi Yüksek Askeri Şura toplantısında "Tuğgeneral" rütbesine terfi etti. Artık yükselme basamağına ilk adımı atmıştı. Bu rütbede ilk başta Hava Kuvvetleri Komutanlığı Komuta-Kontrol Daire Başkanı oldu. Karargâh görevinin ardından her general gibi "kıtaya çıkması" gerekiyordu. Bu görevi gereğinde "9'uncu Ana Jet Üs Komutanı" olarak Balıkesir'e atandı. Bu görev Hava Kuvvetleri'nde çalışan hemen her subayın rüyasında olan bir vazifeydi. Hava Kuvvetleri'nin Ege uçuşlarının büyük bölümünü icra eden, son model F-16 uçaklarının konuşlandığı en önemli, en kritik birlik ve üstü. Bu birlik adeta Hava Kuvvetleri Komutanlığı'nın gözbebeği gibiydi ve burada komutanlık yapan bir ismin yükselmemesi için oldukça büyük bir hata yapması gerekiyordu. Bilgin Balanlı böylesi bir hata yapmamıştı. Ama bu komutanlığa atanması o dönemde Hava Kuvvetleri Komutanlığı personeli arasında uzun süre konuşulmuştu. Çünkü kendisi F-16 pilotu olmamasına rağmen, teamüllere aykırı olarak bir F-16 üssüne hem de gözde bir üsse komutan olarak atanmıştı. Komuta-Kontrol Daire Başkanı'nın atanabileceği başka görevler de bulunurken Balanlı için tercih en iyiden yana yapılmıştı. Görünmez bir el Balanlı'nın önünü açmıştı ve talihi dönmüştü.
Gerçekten de havacıların tahminleri doğru çıkmış, Balanlı Paşa ikinci kez terfi etmiş, tümgeneral olmuştu. Balanlı'nın şimdiki durağı "2'nci Taktik Hava Kuvveti Komutan Yardımcılığı"ydı. Tuğgenerallikteki talihi, şansı kendisini terk etmemişti. Diyarbakır'dan bu defa başka bir prestijli posta, Hava Harp Okulu'na komutan oldu. Burada üç yıl süreyle görev yaptı.
Balanlı İstanbul'a geldikten sonra hayatına iki kişi girdi: Stuart Kline ve Prof. Dr. Celal Şengör. Stuart Kline, Türk havacılık tarihine merak salmış bir ABD'liydi. Prof. Dr. Celal Şengör ise kamuoyunun yakından bildiği deprem uzmanıydı. Önce pertavsızımızı Stuart Kline'ın üzerine tutalım ve bu meraklı ABD'li hakkında bilgi verelim. Sonrasında da Stuart Kline-Bilgin Balanlı ilişkisini inceleyelim. Önce Milliyet gazetesinden Gülay Fırat'ın 15 Temmuz 2002, Pazartesi günü çıkan, Stuart Kline ile ilgili haberini okuyalım; "Türkiye'de yaşayan Amerikalı Stuart Kline, Türk havacılık tarihinin kitabını kaleme aldı. Kitap ağustosta Havaş sponsorluğunda yayınlanıyor.
Geçen yıl, 1931 yılında New York-İstanbul direkt uzun uçuş rekorunu kırmayı amaçlayan Russell Boardman'ın torunu ile tanışan Stuart Kline, Türk havacılık tarihini araştırmaya karar verdi: "Russell Boardman ve John Polando adlı iki pilot 1931'de tek motorlu bir uçakla İstanbul'a geldi. Türkiye'de 10 gün kaldı. Yalova'da Atatürk ve İnönü'yü ziyaret etti. İsmet İnönü onlara Türk Tayyare Cemiyeti yani bugünkü Türk Hava Kurumu tarafından hazırlanan pırlantalı bröve takdim etti. Boardman'ın torunu Russell Teglas geçen yıl bana elindeki Atatürk'lü fotoğrafı ve tonlarcasını verdi. Ben de dünyadaki en eski hava kuvvetlerinden biri olan Türk Hava Kuvvetleri'nin tarihini araştırmaya karar verdim. 1911'de kurulan Türk Hava Kuvvetleri'nin bu zamana kadar kullandığı uçakları inceledim, pilotların aileleri ya da hâlâ hayatta olanlarla konuştum. Sabiha Gökçen ile de tanışma fırsatı bulmuştum. Sonra Atatürk'ün diğer manevi kızı Ülkü Adatepe ile görüştüm. Ondan bilgiler ve özel fotoğraflar aldım. İyi bir kitap oldu."
Stuart Kline'ın Türkiye macerası, askerliğini yapmak için 1983'te Sinop'ta bulunan Amerikan üssüne gelmesiyle başlıyor. Bir yıllık askerlik sonrasında doğduğu kent Los Angeles'a dönen Kline kendi tabiriyle "hasretlik çekip" 1989'da turist olarak Türkiye'ye geliyor, bir daha da dönmüyor.
İstanbul'da bir süre İngilizce öğretmenliği yapan Kline, yedi yıl önce Türk eşi Serpil ile tanışıyor. Türkçeyi öğrendiğinde ise özel bir yayınevine girip Türkçeden İngilizceye kitap çevirmeye başlıyor.
Kitabında 1913'ten itibaren kullanılan pek çok uçak resminin de yer aldığını belirten Kline, ilk pilotlarımızdan Vecihi Hürkuş'un ailesinden kitabı için özel bilgiler aldığını vurguluyor. 1964'teki Kıbrıs Hava Harekâtı'nda görev alan, Türkiye'nin önemli pilotlarından biri Tarık Gökeri ise Kline'nin tanışma fırsatını yakaladığını söylediği birçok isimden biri.
YASAKLI KİŞİYE ARŞİVLERİ AÇTI
On iki yılda iyice Türkleşen Kline, Amerikan aksanlı Türkçesiyle "İnönü ailesinin havacılık tarihinde önemli bir yeri var. Elimde İnönülerin o döneme ait pek çok fotoğrafı var" diyor. Sonra da Erdal İnönü ile geçen haftalarda yaptığı ziyareti şöyle anlatıyor:
"Elimdeki fotoğrafları ve hatıraları paylaşmak için gittim, Erdal İnönü'nün çok hoşuna gitti. Kendisine sordum, 'İlk ne zaman uçtunuz?' diye. 'Bildiğim kadarıyla 1937'de ilk ailece uçtuk' dedi. Ama yanılmıştı. Ona ilk kez 1930'da 3-4 yaşındayken uçtuğunu araştırmalarımdan tespit ettiğimi anlattım."
Gülay Fırat'ın haberi böyle. Stuart Kline'ın kaleme aldığı kitap "Türk Havacılık Kronolojisi". Bu kitabın oluşmasında dönemin Hava Harp Okulu komutanı Bilgin Balanlı'nın büyük katkısı vardı. Zaten Kline ile Balanlı iki iyi arkadaştı. Balanlı, Kline'a Hava Harp Okulu'nun kapılarını açmış, arşivleri incelemesi için izin vermişti. Ancak bu ilişki Hava Kuvvetleri Komutanlığı ile Genelkurmay Başkanlığı'nın tepkisini çekmişti. Çünkü Stuart Kline ABD vatandaşlığından casusluk yaptığı gerekçesiyle çıkarılmıştı. Üstüne üstlük Hava Kuvvetleri Komutanlığı bir Türk uçağıyla ilgili fotoğrafın Yunanlılara verilmesinde de gayrı resmi olarak Kline'ı suçluyordu. Bu sebeplerden dolayı Stuart Kline'ın askeri birliklere giriş-çıkışı yasaklandı. Ancak buna rağmen Kline, Bilgin Balanlı ile dostluğundan yararlanarak kitabını tamamlamayı başardı.
Ancak Kline ile ilgili bardağı taşıran son damla, Kline'ın ilk Türk pilotu ile ilgili iddiasıydı. Kline'a göre ilk Türk pilot, resmi tarihin söylediği gibi Fesa Bey değil, August Deve isimli birisiydi. Bu kişi Fransa'da yaşıyordu. Genelkurmay Başkanlığı, Stuart Kline'ı art niyetli olmak ve gerçekleri çarpıtmakla suçluyordu.
Balanlı Paşa'nın başını ağrıtan dostlarından bir diğeri ise Prof. Dr. Celal Şengör'dü. Şengör kamuoyunca 17 Ağustos depreminden sonra tanındı. Hoca insanların duyunca kulaklarına inanamayacağı iddialarda bulunuyor, duymaktan hoşlanmayacağı sözler söylüyordu. Yurtiçi ve yurtdışında bilimsel çevrelerde ciddi bir itibarı vardı. Dilinin kemiği olmayan birisiydi. Bu yüzden gazeteciler için her zaman aranan bir isimdi. O da zaten bu özelliğinin farkındaydı ve gazetecilere sık sık söyleşi veriyordu.
Şengör'ün bu söyleşiler sayesinde kimliği, kişiliği ortaya çıkmıştı. Şengör asker hayranı bir aydındı. Şengör'e göre askerler disiplinli, koordineli, yanılmaz, yanıltılmaz kişilerdi. Askerler içinde de özellikle Havacılara karşı özel bir ilgisi vardı. Şengör askere olan sevgisini İş Bankası Yayınları'ndan Ekim ayında yayınlanan "Bir Bilim Adamının Serüveni - Celal Şengör Kitabı"nda "aşk" olarak tanımlıyordu: "Aşk benim Hava Kuvvetleri'nde hissettiğimdir". Celal Şengör'ün eşi Oya Şengör de bu ilişkiyi "manyakça" buluyordu: "Senin Hava Kuvvetleri'yle manyakça bir ilişkin var".
Şengör'ün askere karşı beslediği sevgi ve saygının aynısını asker de Şengör'e besliyordu. O yüzden Şengör Havacılar tarafından oldukça sempatik bulunan ve sevilen bir isimdi. Pek çok havacı paşa ile tanışıyordu. Bunlardan birisi de Bilgin Balanlı'ydı. Ancak tüm bu ilişki ağı içerisinde Genelkurmay Başkanlığı'nı rahatsız eden bir durum vardı.
Bilgin Balanlı ile Prof. Dr. Celal Şengör'ün yakınlığı, Balanlı'nın üç yıllık Hava Harp Okulu Komutanlığı döneminde en üst seviyeye çıkmıştı. Tümgeneral Balanlı ve Prof. Dr. Şengör'ün bu yakınlığı sayesinde Şengör ailesi de tamamen havacı olmuştu. Celal Şengör'ün eşi Oya Şengör bu dönemde diğer öğretim üyelerinde aranan kriterleri sağlayıp-sağlamadığına bakılmadan Hava Harp Okulu'nda öğretim elemanı olarak göreve başlamıştı. Şengör'ün oğlu Asım Şengör, uçuş tulumu giyerek Harbiyelilere konferans vermiş, üslere rahatça girip çıkmış, simülatörlerde uçuş yapmıştı.
Bilgin Balanlı'nın tümgenerallikten korgeneralliğe geçişi görünüşe göre biraz sorunlu olmuştu. Tümgenerallikte görev süresi dört yıldı. Ancak Balanlı dört yılın sonunda terfi etmedi, bir yıl görev süresi uzatıldı. Hava Kuvvetleri Komutanlığı kulislerinde anlatılanlara göre dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Cumhur Asparuk, Balanlı'ya "Tümgenerallikte bir yıl beklemen senin geleceğin için daha iyi oldu, bunu ileride anlayacaksın." demişti. Nitekim terfi sırasında ilk sırada yer alan Tümgeneral Atalay Efeer daha sonra korgenerallikten emekliye sevkedilecekti. Oysa bir yıl beklemek Bilgin Balanlı'ya Hava Kuvvetleri Komutanlığı yolunu açacaktı. Balanlı'nın talihi yine yüzüne gülmüştü.
Balanlı bu rütbede Hava Kuvvetleri Komutanlığı Plan ve Prensipler Başkanlığı yapmıştı. Hemen ardından da daha önce komutan yardımcılığı yaptığı "2'nci Taktik Hava Kuvveti"ne komutan oldu. Burada "planlanan uçuş saatleri ile yapılan uçuş saatleri"nin birbirini tam tutması için gösterdiği çaba ile dikkat çekmişti. Bu yüzden ast ve üstleri tarafından çok tenkit edilmişti. Balanlı'nın emrindeki tüm filolar planlanan uçuş saatlerini tam doldurmak zorundaydı. Bu yüzden bazı uçaklar asıl planlanan görevle hiç ilgisi olmasa da sadece uçuş saatini doldurmak için görev icra ediyordu.
Sırf bu yüzden 2'nci Taktik Hava Kuvveti'nde o güne kadar görülmemiş sayıda Havacı istifa etti. Bu durum dönemin kuvvet komutanı Faruk Cömert'in dikkatini çekmişti. Bazı istifaları engellemek için bizzat devreye girmişti. Bunlar arasında en meşhuru Pilot Kurmay Albay Atilla Öztürk'le ilgili olanıydı. Öztürk kuvvet komutanlığına istifa dilekçesi vermişti. Bu durumu öğrenen Orgeneral Cömert önce Bilgin Balanlı'yı aramış, istifanın gerekçelerini öğrenmeye çalışmıştı. Ardından da Öztürk'le konuşmuştu. İstediği Öztürk'ün istifasını geri almasıydı: "Sen sakın ayrılma, seni generalliğe terfi ettireceğim" garantisi vermişti. Tuğgeneral Atilla Öztürk istifasını geri almıştı.
KURMAY BAŞKANLIĞINDAN AYRILDI
Ancak tüm bu yaşananlara rağmen Faruk Cömert, Korgeneral Balanlı'yı Hava Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay Başkanlığı'na getirdi. Fakat her zaman Bilgin Balanlı'dan yana olan talih bu sefer yüzüne gülmeyecekti. Burada yaşadığı stres ve sağlık problemleri nedeniyle mesaiye geldiği bir Cumartesi günü karargâhta bayılmıştı. Geçen bir yılın sonunda Faruk Cömert ile Bilgin Balanlı'nın yolları ayrılmıştı. Cömert, Balanlı Paşa'yı "gelişime ve yeniliklere kapalı, statükocu ve vizyon sahibi değil" diyerek yakın çevresine şikayet ediyordu.
Cömert, Balanlı'nın yerine Hava Kuvvetleri Komutanlığı'nın "kudretli paşası" Korgeneral Hasan Aksay'ı getirecek ve ardından da orgeneralliğe yükseltecekti. Korgeneral Bilgin Balanlı ise "1'inci Taktik Hava Kuvveti"ne komutan olmuştu. Burada orgenerallik rütbesine yükselmek için üç yıl beklemesi gerekecekti.
Koyu bir Fenerbahçeli olan Bilgin Balanlı teamüllerin aksine Hava Kuvvetleri Kurmay Başkanlığı'ndan bir yılda ayrılmak zorunda kalacak; koltuğunu ve orgeneralliği devre arkadaşına bırakacaktı. Yaşadığı bu ani yer değişikliği, Ankara'daki kuvvet karargâhından Eskişehir'e gönderilmesi Balanlı'nın sağlık sorunlarının nüksetmesine yol açtı. Artık beyin damarlarının tıkanıklığıyla ilgili ilaç kullanmaya başlamıştı. Ancak bu küçük tökezleme Balanlı'nın önünü kesememişti. Şansı bir kere daha yüzüne gülmüş, Faruk Cömert'in yerine kuvvet komutanlığına getirilen Aydoğan Babaoğlu tarafından orgeneralliğe terfi ettirilmişti. Balanlı ile Babaoğlu golf arkadaşıydı.
Emekli Hava Kuvvetleri Komutanı Org. Aydoğan Babaoğlu gazete manşetlerine çok şanssız bir olayla yükseldi. 3 Ekim 2008'de Aktütün Karakolu bir grup PKK'lı tarafından basılmış, on beş asker öldürülmüştü. 23 asker ise yaralıydı. Ülkenin yüreğine ateş düşmüştü. İşte tam bu ortamda, şehit haberlerinin "Son dakika" anonslarıyla duyurulduğu gün, Aydoğan Babaoğlu'nun Antalya'da golf oynadığı ortaya çıkmıştı. Bu olayın fotoğrafları basına yansıyınca kıyamet koptu. Basının önemli bir bölümü Aydoğan Babaoğlu'nun istifasını istiyordu. Ancak söylenenlere göre Aydoğan Babaoğlu'nun golf oynadığı sırada bu baskından ve şehitlerden haberi yoktu. Çünkü Babaoğlu'nun genel sekreteri Albay Hakan Taşkesen ve kurmay başkanı Korgeneral Korcan Pulatsü bu önemli haberi atlamışlardı. İkilinin değerlendirmesine göre bu baskın komutana bildirilecek kadar önemli değildi. Ortada Hava Kuvvetleri Komutanlığı'nı ilgilendiren bir durum yoktu. Ancak fotoğraflar ortaya çıktıktan sonra yıpranan ve istifası istenen olayda hiçbir sorumluluğu olmayan Aydoğan Babaoğlu olmuştu.
Babaoğlu, bu olayın ardından Antalya'dan Eskişehir'e geçmişti. "1'inci Taktik Hava Kuvveti Komutanlığı"na gitmişti. Bu dönemde birliğin komutanı Bilgin Balanlı'ydı. Aydoğan Babaoğlu tüm söylenenlere inat Balanlı'yla birlikte Eskişehir'de de golf oynamıştı. Bu olaydan sonra yapılan ilk Yüksek Askeri Şura toplantısında Bilgin Balanlı, orgeneralliğe terfi etmişti.
Ancak bu terfi Balanlı'yı mutlu etmemişti. Beklediği Harp Akademileri Komutanlığı karacı bir orgenerale verilmişti. Yeni ihdas edilen Genelkurmay İkinci Başkan Yardımcılığı görevine getirildi. Bu görev için Genelkurmay Başkanlığı'nda alelacele bir makam odası ayrılmıştı. Orgeneral olmuştu ama yine kendisi gibi bir orgeneralin, Aslan Güner'in altında çalışacaktı. Güner daha kıdemliydi ve Genelkurmay İkinci Başkanı'ydı.
Genelkurmay günleri Balanlı için çok sıkıntılı geçecekti. O günlerin Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ nev'i şahsına münhasır bir isimdi. Ekip çalışmasından hoşlanmaz, tek başına hareket etmeyi sever, kimseye bilgi vermezdi. Basının büyük bölümünün tepkisini çekmişti, AKP hükümetiyle görünenin aksine hiç de iyi anlaşamıyordu. Zaten bu anlaşamamazlık İlker Başbuğ emekli olduğunda tüm çıplaklığıyla ortaya çıktı; Hükümet Başbuğ'a devlet övünç madalyası vermedi. Genelkurmay Başkanlığı yaşanan karakol baskınları, askeri ihmal iddiaları yüzünden oldukça zor günler geçiriyordu. Bu günler Balanlı için de zordu. Genelkurmay karargâhı da görünüşe göre Balanlı'yı içine sindirememişti. Özellikle Aslan Güner ile anlaşamadığı dedikoduları almış başını gitmişti.
Tam bu ortamda Balanlı'nın imdadına Genelkurmay Başkanlığı'nda yaşanan değişim yetişti. İlker Başbuğ emekli olmuş, görevini Org. Işık Koşaner'e devretmişti. Koşaner de Harp Akademileri Komutanlığı'na tekrar Havacı bir orgenerali atamıştı. Bu isim de Bilgin Balanlı'dan başkası değildi. Şimdi Bilgin Balanlı bir tayin daha görecek. Eğer teamüller 2010 Yüksek Askeri Şura toplantısındaki gibi bozulmazsa Balanlı Paşa, Hasan Aksay'ın boşaltacağı Hava Kuvvetleri Komutanlığı'na oturacak. Bir kez daha teamüller bozulursa ne mi olacak? Onu sadece Allah biliyor...
Bilgin Balanlı, askerliğe adımını 1962 yılında attı. 45 yıldır üniforma giyiyor.
Balanlılar, Ergenekon Terör Örgütü zanlısı Şener Eruygur ve Hurşit Tolon'un da organizatörleri arasında olduğu Cumhuriyet Mitingleri'nin katılımcıları arasındaydı.
Prof. Dr. Celal Şengör ile Bilgin Balanlı'nın dostluğu Şengör ailesine tüm kapıların açılmasının nedeniydi. Oya Şengör Hava Harp Okulu'na öğretim görevlisi oldu.
Bilgin Balanlı'nın yakın dostu Türk Havacılık Kronolojisi'nin yazarı Stuart Kline'nın askeri birliklere giriş-çıkışı Genelkurmay Başkanlığı tarafından yasaklanmıştı.
1989-1992 tarihleri arasında Moskova'da Hava Ateşesi olarak görev yapan Bilgin Balanlı, Türkiye'ye döndükten kısa bir süre sonra tuğgeneralliğe terfi etti.
Askeri pilot kıyafeti giyen Asım Şengör Harbiyeli öğrencilere konferans vermişti.
Aydın TEPELİ / Chronicle Dergisi