General kızından çarpıcı sözler

General kızından çarpıcı sözler
Mansur: Ben Anayasa Mahkemesi başkanına oy verdiğimi hiç hatırlamıyorum!
Siyasetçilere oy veriyoruz, birileri parlamentoya gidiyor, çalışıyor. Sonra onlara deniyor ki: 'O kadar da değil, sınırlarını bil!' Esas karar mercii daha önce orduydu, şimdi yargı. Alan genişlettiler çünkü artık yutmuyoruz!.. Sinema oyuncusu Lale Mansur Star Gazetesi'ne verdiği röportajda çok çarpıcı sözler söyledi. On yıllardır süregelen hukuk dışı uygulamalar, demokrasiyi hiçe sayan, halkı küçümseyen her daim zinde zihniyet ve yapı yolun sonuna yaklaşıyor. Çünkü artık dönen dolabı herkes görüyor ve ‘yutmuyoruz’ diyor. Geçen Cumartesi günü farklı kesimlerden vicdan ve izan sahibi binlerce insan Beyoğlu’nda yürüdü ve ilk kez tek ses halinde ‘Darbelere dur’ dedi. İşte o muhteşem irade bildirimine katılanlardan biri de Lale Mansur idi. Aktivist kimliğiyle öne çıkan Mansur ile kahkahalarla bölünse de ciddi meseleler üzerine konuştuk. Türkiye’de şu an ne oluyor sizce? İktidar kavgası oluyor. Cumhuriyetin başından bu yana, ordunun da içinde olduğu devletçi elitist yönetim iktidarlarını kaybetmek istemiyorlar. 50 yıldır hükümetler vesayete itiraz etmedi, aksine meşrulaştırdı. Bu iktidar kavgasının bugün olmasının ardında ne var, bugünkü iktidar partisi mi? Bu sadece AK Parti dönemiyle sınırlı değil. Biraz daha gerisi var. Safiyetimiz ilk kez Susurluk’ta bozuldu bizim. Gladio benzeri inanılmaz bir yapı çıktı çünkü ortaya. Öncesinde duyumlar alsak da bu kadar gözümüze sokulmamıştı bu iş. Ama yüzleşemedik bununla. Sonra da kirletildik. Görünen bunca şeye rağmen gidişatı değiştirememekle ilgili bir kirlenme mi bu? Kesinlikle ama artık bir şeyler değişiyor. 1980 darbesinde ‘Bu bir darbedir’ diyenler, ağabeyim de dahil, vatandaşlıktan atıldı. Sadece bu nedenle! Şimdi en azından avaz avaz söyleyebiliyoruz ‘Bu bir darbedir’ diye. BU ARTIK BÖYLE GİTMEZ Siyasetin bu kadar sertleşmesinin nedeni de bu mu? Taraf gazetesi yayınlıyor, görüyoruz ki siyaset dışı kurumlar siyaset yapıyor. Kendilerine sivil toplum örgütü diyen ama aslında olmayan örgütler var aralarında. Ordu var, yargı var. E, yargının ne olduğunu da gördük. Laiklik için hukuktan demokrasiden vazgeçebiliriz gibi bir şey yok. Hepsi bahane. Ellerindeki gücü bırakmak istemedikleri için böyle oluyor. Millete, hepimize karşı bir şey bu. Yargıtay ya da Genelkurmay Başkanı benim nasıl yaşayacağıma, ne anlayıp ne anlamayacağıma karar veriyor, vermek istiyor. Yani... Sandıklara gidip oy versek de bize ‘Siz anlamazsınız’ diyorlar. Ama anlıyoruz. İktidarlarının sonuna geldiklerini gördükleri için bu kadar sertleştiler bence. Artık bu şekilde devam edemeyecekler. İktidar partisinin başına gelenler de bu kapsamda mı değerlendirilmeli? AK Parti e-muhtıradan sonra tekrar ve daha büyük bir çoğunlukla geldi iktidara. Bu her zaman böyle oldu. Bir yere kadar çok iyi geldi, ciddi reformlar yaptı, sonra da durdu. Bu bana Erbakan’ın Susurluk’tan sonra ‘glu glu dansı’ demesini hatırlatıyor. Acaba AK Parti de uzlaşıp yola devam edebileceğini mi düşünüyor? Ama öyle bir şey yok. Hiçbir zaman da olmayacak. Sizin şahitliğiniz ne yönde? AK Parti hakkındaki kapatma davasında temel iddia, laiklik karşıtı eylem odağı olmasıydı. Google iddianamesinde! (gülüyor) Bizi hep böyle korkutmak istiyorlar. ‘Bunlar şeriat getirecek’ diyorlar. Niye getirsin ki? ANAP’tan DYP’den büyük bir farkı yok ki. Bazı çok önemli reformları yapmayı başarmış muhafazakár bir parti AK Parti. İktidar eliyle gelecek uzak, yakın bir şeriat tehlikesi görmüyorsunuz yani? Hayır. Bu sadece benim fikrim de değil. Saygın sosyologların insanlarla görüşüp yaptığı araştırmalar gösteriyor bunu. Belki şeriat isteyen üç beş kişi vardır ama bu asla laikperestlerin dediği gibi değildir. Nedir laikperestlik? Gerçeklik mefhumunu kaybedip laikliğe tapınma hali. Ama tapınılacak bir şey de yok! Fiktif, yarı şizofren bir durum yani. Bizi irticayla korkutmaya çalışan laikperestler kimler? Orduda bir grup var. Yargı öyle. CHP başlı başına öyle. Ne sosyal, ne demokrat, milliyetçi bir parti CHP. Nihayet baklayı da çıkardılar ağızlarından: ‘AB’yi, NATO’yu istemiyoruz. Atatürkçülükle gidelim’. Peki, ama bize öğretilen Atatürkçülük, muasır medeniyetler seviyesine çıkmak değil mi? AB’den koparak nasıl yapacaksın bunu? Demek ki istedikleri Atatürkçülük falan değil. Korkunç şekilde kullanıyorlar Atatürk’ü. Baykal’ı dinlemeye tahammül edemiyorum, bünyem kaldırmıyor artık. Hemen kanal değiştiriyorum. Gazetede okuyorum ama o da resmini kapatarak. Tamam, partileri ve Atatürk’ten kalma büyük paraları var. O yüzden de hiçbir şey yapmıyorlar. Dünyada iktidar olmak istemeyen tek parti CHP’dir herhalde. Belki de hep iktidarda oldukları için! Ama o iktidar gidiyor artık ellerinden. O yüzden bu kadar patırtı kopartıyorlar. Katiyen gerçekçi değiller. Küresel ısınma var artık. Ülkeyi kapatınca o tehlikenin sınırdan içeri girmeyeceğini mi sanıyorlar! Meclis’in yaptığı üniversitede kılık kıyafet düzenlemesi CHP başvurusuyla AYM’de iptal edildi. Ne diyorsunuz? Ben Anayasa Mahkemesi başkanına oy verdiğimi hiç hatırlamıyorum! Siyasetçilere oy veriyoruz, birileri parlamentoya gidiyor, çalışıyor. Sonra onlara deniyor ki: ‘O kadar da değil, sınırlarını bil!’ Esas karar mercii daha önce orduydu, şimdi yargı. Alan genişlettiler çünkü artık yutmuyoruz. O yüzden yeni buluşlar yapıyorlar, e-muhtıra mesela. Teknolojiyi de kullanıyorlar! Senaryo hep aynı olsa da ufak tefek bir şeyler de katıyorlar yani. Yeni çalışmaları oldukça kreatif, bir yaratıcılık var (gülüyor). Görünen dışında ne oluyor aslında? Her kurum en çok kendini yıpratır. Ben Doğuda yaşasam ve gazetede bir albayın ağzından ‘Biz bölgede hakim ve savcılar korkup davalarda ona öne göre karar versin diye evlerinin yakınına bomba attık’ dediğini okusam ne düşüneceğim? Üstelik bunu yapanlara karşı hiçbir şey yapılmıyor! Şimdi bunlar orduya karşı en büyük güvensizlik değil mi? Bizi koruması gereken ordu tepemize bomba atıyor! Askerlikten soğutmak değil mi bu? Askerlikten soğutmaktan asıl onlar yargılanmalı bence. BAŞÖRTÜLÜLERİ DESTEKLİYORUM Başörtülüler okursa Türkiye İran olur korkusu yüzünden başörtüsü siyasi ve toplumsal yarılmanın sembolü haline geldi. Bu bir yarılma değil, kullanma. Herkes türbanı da Atatürk’ü de şahane kullanıyor. Biz İran olamayız! İran 15 yıldır her türlü ambargoya maruz ama karşı koyabiliyor çünkü petrolün üstünde oturuyor. Türkiye ise dünyayla birleşmiş. İran olamaz. Toplum buna yatkın mı peki? Değil. Başörtüsü sorun olmadan önce kızlar üniversiteye giriyordu, bir şey de olmuyordu. Olacağı da yok. Sanal ve uzak bir korkuyla gerçek kişilerin özgürlüklerinin yasaklanması anlaşılır bir şey mi? Asla. Ya şöyle olursa diye özgürlük kısıtlanamaz. Ben Müslüman değilim, başını örtenler gibi de düşünmüyorum ama bu onların hakkı. Çektiklerini de biliyorum. Başörtülü arkadaşlarım var, hiçbirinin gizli ajandası falan da yok. Onlar adına konuşmak istemem ama özgürlüklerini sonuna kadar destekliyorum. Tutamıyorum çenemi ne yapayım? İdeolojik sanat geri çekildikten sonra sanatçıların siyasi kimlikleri de görünmez olmuştu ama son dönemde onlar da taraf olmaya başladı. Siz de onlardan birisiniz. E tutamıyorum ki çenemi! (gülüyor) Tamam, çoğu konuda benim için bir şey fark etmeyecek ama ben bu ülkede doğdum büyüdüm. Burayı çok seviyorum. Her yerin gettolaştığı, herkesin ayrıştığı, değişik kesimlerin sadece statlarda yan yana geldiği bir yer olmasından hoşnut değilim. Düşünce sürekli değişen numaralarla yasaklanıyor. Ciddi bir Kürt sorunu var ama 30 yıldır kimse insan öldürmekten başka bir şey önermiyor. Askere gidip ölen de, PKK’ya katılıp ölen de, kim vurduya giden de öyle. İnsan hayatı o kadar değersiz ki, isyan ediyorum buna. O yüzden de sahip çıkıyorsunuz... Buraya aidim çünkü. Ben Türkiye’nin ordudan aşırılan bombalarla patlatılmadığı, insanların kendilerini korkmadan ortaya koyabildiği, demokratik ve gerçek anlamda laik bir ülke olmasını istiyorum. İddianameye delil, darbeye zemin hazırlayan medya organları var malum. Sizin işinizin bir ayağı medya. Çekinmiyor musunuz bu cesaretin sonuçlarından? Aforoz yersem de yerim. Bütün bunları hiç görmüyor bilmiyor anlamıyor olsam neyse ama bile bile nasıl susacağım? Mahalle baskısına uğradınız mı hiç? Hayır. Ya siyasi görüşleriniz nedeniyle? Çok katı bir şekilde kendini Atatürkçü zannedenler kızıyor tabi. Ama ben de düşündüğümü olduğu gibi söylüyorum. Aysun Kayacı önder olamaz Sanatçılar arasında da bir yarılma var. Tarık Akan ‘Şeriatçı kanallarda çalışmayalım arkadaşlar’ demişti misal. O ideolojiyi empoze eden hiçbir şeyde yer almam ama şurada ne söylüyorsam gider aynen söylerim. Gerisi beni ilgilendirmez. Siyasi tartışmaların bir benzeri de Haydi Gel Bizimle Ol programında sürüyor. Müjde Ar ve Çiğdem Anat aynı yerde gibi. Pınar Kür daha farklı. Aysun Kayacı 80 sonrası gençliğin fikirlerini dile getiriyor. Ya da kendi düşünceleri diyelim. Pek fikir diyemeyeceğim. Dağdaki çobanla benim oyum bir değil demişti mesela. Bazen çok haşin olabiliyorlar ama her biri farklı alanlarda önde gelen kadınlar, bir çeşit kanaat önderliği rolü bu... Ay özür dilerim, Aysun Kayacı’yı kanaat önderi olarak göremiyorum. 80 sonrası için de mi? (düşünüyor) Tabiki. Program değişik fikirleri dile getirmek için iyi ama dikkat edilmesi gereken şeyler var. Kendini bir halt zannetmeme, başkalarını küçümsememe, yukardanlık yapmama gibi. Bunlar da belli kültür ve birikimle olabiliyor. Yoksa araya kompleksler, kulaktan dolma şeyler girer ve rezil rüsva oluverirsiniz şahane bir şekilde. Dikkat etmek gerek. (gülüyor) Şapkam uçtu ne diyeyim! Taraf’ta yayınlanan belgeye göre; TSK sanatçıların kendileri gibi düşünmesini sağlamayı, benzer görüştekilere eser ürettirip onlara para vermeyi de planlanıyordu... ...Bu bizim ödediğimiz paralarla oluyor yalnız! Bize karşı hem de. Bir de tam tersi de var. Benim gibi darbe ve savaş karşıtı olanları yıpratmak. Yani düşünebiliyor musunuz, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin beni yıpratmak gibi bir görevi var! Şapkam uçtu, ben ne diyeyim? (gülüyor) Herhangi bir partiyle organik bir bağınız var mı? Hayır, hiçbir zaman olmadı, olacağını da sanmıyorum. Teklif de gelmedi geleceğini de sanmam. Ben sadece Açık Radyo destekçisiyim. Green Peace üyesiyim. Genç Sivillerin yanındayım. Bu kadar. Vicdan diye de bir şey var Ailenizde çok asker var. Tepkileri nasıl? Baba tarafım Osmanlı paşası. Doğduğumda babam generaldi. Paşa kızıyım (gülüyor) ama askerin alanı dışına çıkmaması benim görüşüm değil ki. Yasalarda var. Bu da bana ta ilkokulda öğretildi. Yargı, yasama, ordu nedir, kim nereye ne kadar burnunu sokabilir diye. Ben buna uyulmasını istiyorum sadece. Paşa kızısınız, uzun yıllar başbalerinlik yaptınız, oyunculuk sürüyor. Yani dışarıdan bakınca tam da ayrıcalıklarını kaybetmemek için oyunu sertleştirenlerin ‘sınıf’ındansınız. Ama siz tutmuş ‘ayak takımı’ için de hak ve özgürlük, insanca bir hayat istiyorsunuz! Nasıl istemem, insan olmanın gereği bu. Oyuncu önce empati kurabilen insandır. Toplumdan bana ne, sürünsünler, diyemem. İki kedim var. Vicdan azabından bütün mahallenin kedisini besliyorum. (gülüyor) E, bakıyorum belli ki kardeşleri, öyle benziyorlar. Onları çöplerin tepesinde görünce mahvoluyorum. Vicdan diye bir şey var işte! RÖPORTAJ: Fadime Özkan - STAR
23 Haziran 2008 10:51
DİĞER HABERLER