Samanyoluhaber.com yazarlarından Prof. Dr. Osman Şahin 'Gerçekten isteme ve şifa mucizesi' başlığıyla dikkat çeken bir yazı kaleme aldı.
Önceki yazıda, ümitli olmanın ve ümitlerin aynı zamanda Allah’a (CC) yapılan sürekli dualar oldukları ve başarıya da götüren en önemli bir vesile oldukları ifade edilmişti.
Yusuf Suresi tefsirinde
“Şu gömleğimi alın, babamın yanına varıp yüzüne sürüverin, o zaman gözü açılacaktır! Sonra da bütün aile efradınızı toplayıp yanıma gelin!” (12/93) ayeti kerimesinde anlatılan gömlek ile gerçekleşen mucizenin anlaşılmasında bizlere yardımcı olacak önemli faktörlerden biri de dualardır.
Kapanmış bir gözün bir gömleğin o gözlere sürülmesiyle açılması sebeplerle izah edilebilecek olağan işlerden değildir:
“Bir gömleğin kapanmış göze sürülmesiyle gözün açılması nasıl mümkün olur? Bu bir mucizedir, olağanüstü bir olaydır. Doğrudan Cenab-ı Hakk’ın kudretiyle olmuştur. Sebeplerle izahı çok mümkün değildir. Böyle bir şey sıradan insanlarda yaşansa buna Bediüzzaman Hazretleri’nin ifadesiyle ‘ikrâm-ı ilahî’, Allah dostlarının elinde meydana gelirse ona ‘keramet’ denir. Peygamberlerin eliyle olunca da ‘mucize’ olarak adlandırılır.” (Kur'ân'ın Sihirli Ufku Yusuf Sûresi)
DUADA GERÇEKTEN İSTEMEK ve ÖNEMLİ BİR SIR İşte bu mucizelerin anlaşılmasında bizlere yardımcı olacak birtakım olaylar vardır ki onlardan bir tanesi de dualarla elde edilen harikulade neticelerdir:
“Mucize ve keramet gibi olağanüstü olayları anlamada bize yardımcı olacak pek çok hâdise meydana gelir/gelmektedir. Mesela dua edildiğinde baş veya diş ağrısı geçebiliyor. Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) değişik ağrı ve sızılara karşı hep dua tavsiyesinde bulunmuş ve çoğu zaman bu ağrılar şifa bulmuştur. Mesela elinizi ağrıyan yere koyuyorsunuz ve “Ey insanların Rabbi, ey sıkıntıları gideren Allah’ım, bana şifa lütfet, zira Sen şifa verensin, Senden başka şifa veren yoktur. Hem öyle şifa ver ki geride hiçbir rahatsızlık kalmasın” şeklinde dua ediyorsunuz ve ağrınız sızınız geçebiliyor.” (Kur'ân'ın Sihirli Ufku Yusuf Sûresi)
Fethullah Gülen Hocaefendi, Hazreti Bediüzzaman’ın
“hastalığın kendisi duanın önemli bir sebebidir, dua ile dua kaldırılmaz” hakikati ile
“dua ederken çok samimi ve içten tam bir konsantrasyonla istemenin” nasıl mümkün olabileceği ile ilgili çok önemli bir tespitte bulunmaktadır:
Burada Üstadın verdiği ölçüyü unutmamak lazım. Onun yaklaşımıyla hastalığın kendisi duanın önemli bir sebebidir. Hastalığının kalkması için dua eden kimse, duasıyla adeta duanın kendisini kaldırmak istemektedir. Oysaki dua ile dua kaldırılmaz. Bazen de Cenab-ı Hak sürekli dua etmemizi istediği için hemen şifa vermeyebilir.
Dua ile alâkalı bu mülahazalara sahip olsak da bunları duadan önce değil, duadan sonra düşünmek gerekir. Çünkü duadan önce bunları düşünmek, tam bir konsantre içerisinde dua etmeye mâni olur. Hâlbuki dua esnasında konsantrasyon çok önemlidir.
Bu sebeple, Efendimiz’in (sav) buyurduğu gibi, hasta kimse elini ağrıyan yere konmalı ve tam bir konsantrasyon içinde, yürekten, beynin nöronlarının harekete geçtiğini duyarcasına dua etmelidir. Böyle olduğu takdirde Allah’ın izniyle en onulmaz hastalıklar bile şifa bulur.
Bazen olur ki ibadetlere, yapılan hizmetlere mâni durumlar olur, tam konsantre ile dua edilir, Allah hemen onları bertaraf eder. Tıbben ya da fiziken izahı mümkün olmasa da bunlar birer vakadır ve bugüne kadar kim bilir kaç defa yaşanmıştır. Neden olmasın ki!
Nitekim insanın bedeniyle ruhu arasında sıkı bir irtibat vardır. Ruha ait bir sıkıntı bedene vurabildiği gibi bedendeki arızalar da ruha tesir eder. Bugün sıkıntı, stres ve anguazların insanın fizikî yapısı üzerinde meydana getirdiği arıza ve hastalıklar inkâr edilemez. Öyleyse meseleyi ruh beden beraberliği içinde değerlendirmek gerekir.” (Kur'ân'ın Sihirli Ufku Yusuf Sûresi)
Evet, hastalıklar, bela ve musibetler duaların vakitleri ve yaptığımız dualarla dua sebebinin ortadan kalkmasını istiyorsak dua etmeyecek miyiz? Tabi ki edeceğiz! Allah (CC) “dua edin, isteyin cevap vereyim” diyor.
Dua en safi, en ihlaslı ve halis tevhid içeren bir kulluktur. Allah’a kurbiyet (yakınlık) için en güçlü bir vesiledir. O yüzden ihtiyaç zamanlarında tam bir konsantrasyon ve imanla dua edip yalvarmak gerekir. Samimi, candan ve yana yakıla istemek gerekir.
Ama duaların ne şekilde kabul edileceğine yani neticelerine gelince, işte o zaman Hazreti Bediüzzaman’ın dediği açıdan yaklaşmak gerekir. Dualara icabet edileceği kesindir. Ama ne şekilde, ne zaman ve nerede kabul edileceği gibi hususları biz bilemeyiz.
Bizlere düşen ise, duada ısrarlı olmak ve hadiste buyurulduğu gibi
“Kul dua ettim, dua ettim ama kabul edilmedi demedikçe, onun duasına icabet edilir” sırrına uygun olarak duaya devam etmektir.
Hocaefendi, tespitlerinin sonunda ruh ve beden arasındaki sıkı irtibata (bağlılık) ve bu irtibat üzerinden bu mucizeyi anlamaya yardımcı olabilecek bazı hususlar bulmak mümkün olsa da her şeyden evvel bunun bir mucize olduğunu ve olağanüstü olarak Allah’ın kudretiyle meydana geldiğini baştan kabul etmek gerektiğine dikkat çekmektedirler:
“Hazreti Yakub’un (aleyhisselâm) şifa bulmasını da belki ruh beden etkileşimi içerisinde değerlendirmek mümkündür. Fakat burada olağanüstü bir olaydan bahsediliyor. Bir gömlek vesilesiyle, daha önce kapanmış bir göz açılıyor. Bunun tıbbî açıdan sebeplerle izahı çok zor görünüyor. Beden ve ruhun irtibatı açısından da mesele yoruma açık duruyor.
Fahreddin Razî’nin, gömleğin gelmesiyle Hazreti Yakub’un (aleyhisselâm) inşirah duyması ve bu inşirah sayesinde gözlerinin açılması şeklinde yaptığı izahlar da zorlamalı bir yorum gibi görünüyor. O yüzden, mucize deyip meselenin oluş şeklini Allah’a havale etmek gerekir.
Fakat işin keyfiyetini Allah’a havale etmek, giyilmiş gömlek ile görmeyen gözün açılması arasındaki irtibatı araştırmaya, bu konuda yeni bir şeyler ortaya çıkarmaya çalışmaya mâni değildir.
Burada dikkat çeken husus, mucizenin oluş keyfiyetini ısrarla maddî bir kısım şeylerle izah etmeye kalkmamak, zorlama yorumlara girmemektir. Bu, Allah’ın kudret tecellisiyle meydana gelmiş bir mucizedir. Hazreti Yusuf, Allah’tan gelen bir vahiyle gömleği babasına göndermiş, Hazreti Yakub’un gözleri de onu sürer sürmez, ameliyat yapılmış gibi mucizevî bir şekilde açılmıştır.” (Kur'ân'ın Sihirli Ufku Yusuf Sûresi)
Böyle bir kabul, sebeplerdeki benzerlikler üzerinden mucizeleri açıklama yanlışlığından kurtarırken diğer taraftan sebepler dünyasındaki mucizelerin benzerleri üzerinden onları akla yakınlaştırmaya da bir engel yoktur.