13 yaşındaki çocuğu polis yoluyla izlemenin 'taciz' olduğunu vurgulayan DEM Parti Milletvekili Gergerlioğlu, "Tasfiye, damgalama ve imha gibi uygulamalar yetişkinleri aşarak çocuklara yöneldi" dedi.
Hizmet Hareketi'ne yönelik soruşturma kapsamında geçtiğimiz mayıs ayında lise öğrencilerinin de aralarında olduğu 38 kişinin gözaltına alındığı dava pazartesi başlıyor.
Kız çocuklarının hukuksuzca gözaltına alındığı, avukatlarıyla görüştürülmediği, hakarete maruz kaldığı ve tarihe “utanç davası” olarak geçecek davanın beş gün sürmesi bekleniyor.
Velev'den Deniz Öz, 41 kişinin yargılandığı, kamuoyunda ‘Liseli Çocuklar Davası’ ve ‘Kız Çocukları Davası‘ olarak bilinen davaya ilişkin insan hakları savunucusu, DEM Parti Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu ile konuştu.
Gergerlioğlu, kız çocuklarının polis tarafından anbean fiziki ve teknik olarak izlenmesini “taciz” olarak nitelendirdi. Polisler hakkında soruşturma açılması gerektiğini belirten Gergerlioğlu, “Birilerine yönelik ağır bir baskı, damgalama, tasfiye, ötekileştirme, imha, sürme gibi bir fiil var. Bu, yetişkinleri de aşarak çocuklara yönelmiş durumda” dedi.
– Liseli çocuklar davası pazartesi günü başlıyor. Nedir bu davanın önemi? Bu davayı kritik yapan ve Hizmet Hareketi'ne yönelik diğer davalardan ayıran özelliği nedir?
Bu davada çocuklar yargılanıyor. 13-17 yaş aralığındaki çocuklar yargılanıyor. Aslında tüm toplumun çok ilgi göstermesi gereken bir dava. Hatırlarsınız, Manisa’daki liseli çocuklar davası kamuoyunda çok büyük bir vicdan sızlamasına yol açmıştı. Bu tepkiyi hak etmişti. Küçücük çocuklar yargılanıyorlardı ve travmalara uğruyorlardı. Hayatları boyunca unutamayacakları bir travma yaşıyorlardı. Şimdi de çocuklar yargılanıyor. Evet yetişkinlerle birlikte yargılanıyorlar ama onların gözaltına alınmalarıyla ilgili çok büyük bir skandal var. Ben şunu sormak istiyorum. Kamuoyu duyarlılığı nerede? İlla insan hakları savunucuları ve duyarlı hukukçular mı bu konuyu gündemine alacak? Kamuoyu, çoluk çocuğun gözaltına alınması, yargılanması, hakarete uğraması, onlara gözaltında yemek verilmemesi, avukatlarıyla görüştürülmemesi gibi olaylar karşısında duyarlılığını kaybetti mi diye soruyorum.
– Bu duyarlılıklarını kaybetmiş gibiler…
Evet öyle duruyor ve bu duyarlılığı oluşturmamız gerekiyor. Vicdani açıdan oldukça üzücü bir toplumdayız. Duyarlılığın kaybolduğunu zaten biliyoruz fakat uyandırmaya çalışıyoruz.
– İddianameye baktığımızda kız çocuklarının hem teknik hem de fiziki olarak anbean takip edildiğini görüyoruz. Çocukların bu şekilde takip edilmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Evet bir takip var ve bu son derece üzücü. Çocukları takibe almışsınız. 13 yaşındaki bir çocuğu takibe alan bir polis düşünün. Kendisi de yaptığından mutlaka utanç duyuyordur. Ama amirleri ona öyle emretmişler. İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya böyle emretmiş. Aslında bu vesileyle şunu söyleyeyim: Sadece bu skandalı duyurmakla yetinmemeli, bu takip ve sonrasında çocuklara yönelik hakaretleri nedeniyle bu polis memurları hakkında soruşturma açılmalı. Bu takip hukuki açıdan üzücü. Bu çocuklar bunu hissettikleri takdirde neler yaşardı? Gözaltına alınma anlarında zaten neler yaşadılar. Kalıcı bir travma yaşadıkları besbelli. Bunu oluşturan ve hazırlayan bir ortam var. Ülkede hukuk artık öyle bir noktaya geldi ki bırakın yetişkinleri taciz etmeyi, çocukları taciz eder hale geldi. Bu da mahkeme belgeleriyle tespitli. 13 yaşındaki çocuğu polis yoluyla izlemek tacizden başka bir şey değildir.
– İddianamede sunulan deliller ise şöyle: Birlikte ev tutmaları, alışveriş merkezine gitmeleri, sinemaya gitmeleri, bowling oynamaları, hatta ayakta yan yana sohbet etmeleri… Bu sosyal etkinlikler nedeniyle bu kişilere “örgüt üyeliği” suçlaması yönetiliyor. Bunlar suç unsuru olabilir mi?
yemeksepeti’nden yemek sipariş etmesi, bowling oynaması, birlikte iftar yapmaları iddianameye konulmuş. Bunların suç olarak nitelendirilmesi mümkün değil. Trajikomik bir hal. Yürümeniz, konuşmanız, yemeniz içmeniz bile demek ki bu ülkede suç olarak gösteriliyor. yemeksepeti’nden yemek sipariş etmeniz bile suç. Size bir suç bulmak istiyorlarsa bir kılıf buluyorlar memlekette. Beraber bowlinge gitmeniz, bir AVM’de buluşmanız falan, bunlar olacak şeyler değil. Suç oluşturmaya çalışan bir anlayış var karşımızda.
– KHK ile ihraç edilen ya da Hizmet Hareketi irtibatı iddiasıyla bu kişilerin sosyal hayatlarının bu şekilde kriminalize edilmesi hakkında ne düşünüyorsunuz? Bu tür davaların toplum üzerindeki etkileri neler olabilir?
Birilerine yönelik ağır bir baskı, damgalama, tasfiye, ötekileştirme, imha, sürme gibi bir fiil var. Bu, yetişkinleri de aşarak çocuklara yönelmiş durumda. Bunların nelere yol açtığını biz sahada görüyoruz. Çocuklarda ağır psikolojik travmalara, depresyonlara, intiharlara yol açıyor. Bu çocuklar ailesinden uzaklaşıyor, aile içi çatışmalar yaşanıyor. Bunun çok örneğini gördük. Bu uygulamaların karşısında çocuklar, gençler, ergenler normal kalabilir mi? Çevremizde zaten bunları görüyorduk. Yani bir çocuğa yapılanların çok büyük yansımaları oluyor. Bu kadar hukuksuzluk ve vicdansızlık oldukça önemli yankılara yol açıyor.
Pazartesi günü dava başlıyor ve beş gün sürmesi bekleniyor. Son olarak bu davaya ilişkin çağrınız nedir?
Pazartesi günü ben de davada olacağım. Tüm duyarlı insanların bu davaya katılması gerektiğini söylüyorum. Çocukların yargılandığı bir davaya duyarsız kalmak mümkün değildir. Kimse duyarsız kalmasın. Çoluk çocuk sıradan fiilleri nedeniyle yargılanıyor. Bir şekilde damgalanmaya ve hayatı karartılmaya çalışılıyor. Bu davaya itiraz etmek gerekiyor.