"Davutoğlu, AKP elitleri ve teşkilatında Erdoğan ile bir bilek güreşine girerse kısa vadede büyük ihtimalle kaybeder. "
...
Davutoğlu’nun güçlü ve otonom aktör olarak AKP’nin dümeninin başına geçmesi yumuşak senaryolar için gerekliliktir.
Peki, bunu yapabilir mi?
Davutoğlu, AKP elitleri ve teşkilatında Erdoğan ile bir bilek güreşine girerse kısa vadede büyük ihtimalle kaybeder. Ekranlarda “yumuşak adamlarız biz” havasında konuşan “3 dönemliklerin” de Davutoğlu için çalışacağını düşünmüyorum. Onların hesabı büyük ihtimalle “kendi siyasi kariyerleri” gibi görünüyor.
Peki, Hoca’nın çıkışı nedir?
Davutoğlu, siyasetinin merkezine toplumu koyabilir. Hoca, toplumun her kesimine demokratik mesajlar verebilir. Yani, teşkilatta ve devlette kaybedeceği kavga yerine kazanacağı alana yani topluma dönebilir.
Düşünün toplumsal alanda o kadar büyük bir boşluk var ki, “15 günde bir muğlak ifadelerle konuşan” Abdullah Gül bile dengeleri değiştirebiliyor.
Davutoğlu o boşluğa gidebilir. “Türkiye’yi uzlaştıracak kişi benim” diyebilir.
Ancak şaşılacak biçimde Davutoğlu “kopya Erdoğan” gibi davranıyor. “Süzme İslamcı” bir söylem kullanıyor.
Acizane kendisine şunu demek isterim: AKP içinde İslamcı taktikle Erdoğan’a karşı oyun kurmak, bir Türk’ün Paris’te Fransız yemek yarışmasına girmesi gibi olur.
Halbuki bu en son tahlil de Hoca’yı “başarılı bir Erdoğan kopyası” yapar ki, hiçbir işe yaramaz.
Davutoğlu, güçlü biçimde kalıcı olmak istiyorsa hızla uzlaştırıcı bir dil ile toplumun bütününe yüzünü dönmelidir.
“Kırılma anı” Türkiye için kaçınılmaz hiç olmazsa herkes katkıda bulunarak şiddetini küçültsün...