Avrupa’da politikacıların görevden ayrıldıktan sonra Çin merkezli kurumlarla ilişkilerini geliştirmeleri tartışma konusu oldu. Bloomberg’de çıkan bir yazıda Avrupa’daki eski yöneticilerin Çin şirket ve kurumlarıyla olan ilişkilerine dair bilgiler yer alırken, bu ilişkilerin yaklaşmakta olan AB-Çin zirvesinde etki edebileceği görüşü de yer aldı.

Bloomberg’de eski İngiltere Başbakanı David Cameron, eski İtalya Başbakanı Romano Prodi, eski Fransa Başbakanı Dominique de Villepin gibi isimlerin Çin kurumlarıyla ilişkilerine yer verildi.

Eski İngiltere Başbakanı Cameron 2010 ve 2016 yılları arasında görev yapmıştı. Brexit referandumundaki yenilgisinin ardından Çin’le ilişkileri geliştirmek için çabalamıştı. Çin’le İngiltere arasındaki ikili ticareti ve yatırımları artırma girişimlerinin yanısıra Çin’le olan ilişkilerde “altın çağa” girdiklerini açıklamıştı. Hinkley Point nükleer santralinin geliştirilmesinde Çin’in rol almasını sağlayan bir anlaşmayı da onaylayan Cameron, Çin Başkanı Şi Jinping’le 2015 yılında bir "selfie" paylaşmıştı. Cameron, görevden ayrılmasından iki yıl sonra Çin’e ait 1 milyar dolarlık "Bir Kuşak Bir Yol" projesinin başına geçmişti.

Fransa’da Dominique de Villepin 2003 yılında Dışişleri Bakanı olarak görev yapıyordu. ABD’nin Irak işgaline karşı eleştirel bir tutum takınan de Villepin daha sonrasında da Başkan Jacques Chirac’ın kabinesinde başbakanlık görevini yürüttü. Başbakanlık görevinin ardından düzenli olarak Çinli firmalara danışmanlık yapan eski başbakan, Villepin International firmasını kurdu.

Bir başka eski Fransa Başbakanı Jean Pierre Raffarin, Çin’in Davos'a cevap olarak organize ettiği Asya Boao Forumu’nun (ABF) yönetim kurulunda bulunuyor. Raffarin aynı zamanda da Fransa Çin Vakfı’nın stratejik komitesinde de görev alıyor. Bu kurum Fransız ve Çinli liderleri bir araya getiren ve destekçilerle Bank of China arasında köprü görevi gören bir yapı olma özelliğine sahip.

Prodi, İtalya'nın başbakanı olarak on yıl arayla iki dönem görev yaptı. Bir iktisatçı ve eski Goldman Sachs danışmanı olan Prodi, Boao Forumu'nun yönetim kurulunda görev yapıyor. China Daily gazetesinde Şi'nin Nisan ayındaki forumdaki konuşmasını memnuniyetle karşılayarak, Çin Başkanı’nın “küreselleşmeyi, serbest ticareti ve açık ekonomiyi korumadaki güçlü kararlılığını” övdü. Prodi aynı zamanda Çin Avrupa Uluslararası Ticaret Okulu'nun yönetim kurulu üyesi.

Bloomberg’de yayınlanan yazıda Almanya’dan iki isim öne çıkıyor, Rudolf Scharping ve Philipp Roesler. Roesler, Angela Merkel’in ikinci döneminde koalisyon ortağı olan partiden ilk olarak Sağlık Bakanı, sonradan Ekonomi Bakanı ve son olarak da Başbakan yardımcısı olarak görev yaptı. 2013’teki seçimlerin ardından Merkel’in CDU-CSU ittifağının tek başına iktidar olmasıyla beraber kabineye giremedi ve siyasetten “emekli oldu”. Roesler daha sonradan Dünya Ekonomik Forumu’nun yönetim kuruluna girdi. 2013’ün Aralık ayındaysa HNA Group Co.’nun New York merkezli vakfı olan Hainan Cihang Hayır Vakfı A.Ş.’nin CEO’su oldu. Vakıf, HNA’nın yüzde 29,5’ine sahip. Vakfın Roesler’in CEO’luğu dönemindeki mal varlığıysa 180 milyon dolar değerindeydi.

Rudolf Scharping ise 1998’le 2002 arasında Almanya’nın Savunma Bakanı olarak görev yaptı. Scharping’in görev yaptığı dönemde Almanya, NATO’nun Yugoslavya’ya saldırısı sırasında Yugoslavya’ya saldıran ülkeler arasında yer aldı. Yugoslavya Savaşı, Almanya’nın İkinci Dünya Savaşı’ndan beri ilk askeri harekatı oldu.

Danışmanlık şirketi Rudolf Scharping Strategie Beratung Kommunikation AG (RSBK), Scharping’e göre “Çinli ve Alman karar alıcılarla uzun yıllardır iletişim kuruyor” ve Çin'deki şirketler ve kurumlar için iş geliştirme konusunda uzmanlaşmış konumda. RSBK, Kasım ayında Frankfurt'ta düzenlenecek olan ve Bir Kuşak ve Yol İnisiyatifi'ne odaklanan bir Alman-Çin Ekonomik Konferansına katılıyor.

Almanya eski Başbakanı Gerhard Schröder'in Rusya'nın enerji tekeli Gazprom'a danışmanlık yaptığı ve doğalgaz boru hatları başta olmak üzere Rusya ile Almanya-AB hattındaki enerji alışverişinin düzenlenmesinde stratejik bir rol üstlendiği biliniyor. Bloomberg değerlendirmesinde anılan isimlerin Çin adına "lobi" yaparken Avrupa yönetici sınıfları adına da "misyon" taşıdığı da söylenebilir.