Görmez'den sonra sıra Fidan ve Akar'da mı?

"Mehmet Görmez'in gidiyor olmasının AKP kulislerinde nasıl yorumlandığına gelirsek; Öncelikle Erdoğan'ın yakın çevresinin, Ahmet Davutoğlu, Hulusi Akar, Hakan Fidan ve Mehmet Görmez'i bir ekip olarak gördüğünü belirtelim... Ekibin küçüğünden başlandı!..”

ODATV yazarı Müyesser Yıldız çok konuşulacak bir iddiayı gündeme taşıdı. İddiaya göre Mehmet Görmez'den sonra sıra Hakan Fidan ve Hulusi Akar'da. Sebep ise Ahmet Davutoğlu. İşte o yazı.

Görmez'den sonra sıra Fidan ve Akar'da mı?
  
15 Temmuz'u sorgulamamızı istemiyorlar, ama Diyanet İşleri Başkanı Prof. Mehmet Görmez'in bu görevden gidiyor olması ve Hürriyet'ten Abdülkadir Selvi'nin o gece Görmez'in “sala misyonu”nu anlatmasıyla birlikte ortaya ister istemez nur topu gibi yeni sorular çıktı.  

Erdoğan ki, Mercedes makam aracı krizi yaşandığında Görmez'e kalkan olmuş, “jest” olarak Mercedes marka araç hediye edeceğini, dahası yurtdışı seyahatlerinde uçak vereceklerini söylemiş, nedenini de şöyle açıklamıştı:  

“Bu Diyanet makamı sıradan bir makam değil. Milletin yüzde 99’u Müslüman, bu tüm Müslümanların itibar makamı. Böyle bir itibar makamına saygısızlık hakaret yapmak yenilir yutulur bir şey değil. Mehmet Görmez sadece Türkiye’nin dini lideri değil, İslam dünyası içinde bu coğrafyanın saygın bir dini lideri... Beyefendiler niçin bakmazlar, Hıristiyan dünyasına Vatikan’a niye bakmazlar. Vatikan’da dini liderin özel uçağı araçları var. Zırhlı araçları var, niye bunları görmüyoruz. Sıradan bir ülke miyiz?”

Çok değil, 2 yıl önce sadece Türkiye'nin değil, İslâm dünyasının da “dini lideri” ilân ettiği Görmez'i gönderiyor. Tabii, 2 yılda Türkiye'de de dünyada da İslâm dünyasında da köprülerin altından çok sular aktı, ama yine de niyesi merak edilmez mi?

SALALARI GÖRMEZ Mİ OKUTTU

Abdülkadir Selvi'nin, Görmez'le ilgili anlattıklarına geçelim:

“Darbeye Geçit Yok-15 Temmuz Gecesinin Eksiksiz Hikayesi” adlı kitabını henüz okumadım, Milliyet Ankara Temsilcisi Serpil Çevikcan'ın yazısından gördüm. Selvi kitabında, MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın Genelkurmay'dan ayrıldıktan sonra karargaha gittiğini, Suriyeli muhalif lider Muaz El Hatip ve Mehmet Görmez'in de Fidan'la görüşmek için saat 20.30'da buraya geldiğini belirterek, şunları yazmış:  

“Fidan, konuğunu dinliyordu, ama aklı Genelkurmay’dan gelecek haberdeydi... Saat 22.00’ydi. Salonun kapısı hızla açıldı, telaşlı bir şekilde içeri giren görevli Fidan’ın önüne not uzattı. Bunu aynı anda üst üste konulan üç not takip etti. İlk notta askerlerin Boğaz Köprüsü’ne çıktığı haberi yer alıyordu. Fidan, ‘hemen Genelkurmay Başkanı’nı arayın, telefonumu getirin’ dedi. Cebinden aradı ama Akar’a ulaşamadı... Misafirlerini orada bıraktı, ceketini aldığı gibi yerinden ok misali fırladı... Saat 22.20’yi gösteriyordu. Hakan Fidan’ı ilk arayan Başbakan Yıldırım’dı. ‘Hakan, köprüye asker çıkmış’ dedi Fidan bir çırpıda o gün yaşanılanları anlattı...”

Selvi, Hürriyet'teki bugünkü yazısında da bu bilgileri tekrarladıktan sonra Mehmet Görmez'in MİT'in sığınağına nasıl indirildiği, ikinci patlamadan sonra MİT'ten nasıl ayrıldığı, Görmez'in darbeyi ilk kimden haber aldığı, nereye gittiğini ve biraz muğlaklık olsa da salaların okunmasına nasıl karar verdiği gibi detayları aktarıyor.

Muğlaklık nerede, derseniz?

Görmez, darbe teşebbüsünden sonra 30 Ağustos'ta NTV'de şunları anlatmıştı:

“15 Temmuz gecesi her Türk vatandaşı gibi 9.30'dan itibaren aldığımız bilgilerle 'ne yapabiliriz?' dedik... Kıbrıs Harekatı'nda 12 yaşındaydım. Babam mihrap görevlisiydi. Gecenin 1'inde üzücü haberler geldiğinde babam 'minareye çık ve sala oku' demişti. Hafızamda bu canlandı. Bütün görevlilerimize mesaj göndererek, 'minarelerden sala okuyarak milletimizi kendi iradesine sahip çıkmaya davet edelim' dedik.”

20 gün önce de Iğdır'da, “O gece ben cep telefonu ile bütün cami imam ve müftülere ulaşmaya çalışıyordum. Salalar okumalarını istiyordum. Yerimi tespit etmeye çalıştıkları için cep telefonumu değiştirdim” demişti.  

Selvi'nin verdiği bilgilerden haberin 22.00'de geldiği, Görmez'in en azından saat 23.00'e kadar MİT'te kaldığı anlaşılıyor. Öyleyse kendi söylediği “9.30'dan itibaren” sözü ne oluyor?.. Ayrıca telefonunu kızının evinde iptal ettiyse, kimin telefonundan, nasıl tüm imam ve müftülere ulaştı?

GÖRMEZ VE SURİYELİ MUHALİF LİDERİN ORTAKLIĞI NE?

Sala meselesinin de bildiklerimizden farklı olduğunun konuşulduğunu belirtmekle yetinip, diğer sorulara geçelim.

MİT'in TBMM 15 Temmuz Darbesini Araştırma Komisyonuna gönderdiği cevapta, “Sn. Müsteşar, Genelkurmay Başkanı'nın makamında Sn. Kara Kuvvetleri Komutanı'ndan haber gelmesini beklemeye devam etmiştir. Kara Kuvvetleri Komutanı'ndan saldırı ihbarının teyidine yönelik herhangi bir haber gelmemesi üzerine Sn. Müsteşar, saat 20.30'da MİT Karargahı'nda Suriye Ulusal Koalisyonu eski Başkanı Muaz Hatip ile olan randevusu nedeniyle saat 20.20'de Genelkurmay Karargahı'ndan ayrılmıştır” deniliyordu.

Soru : MİT Müsteşarı, Görmez'le randevusundan neden söz etmedi? Görmez, o saatte MİT'e randevusuz, çat kapı mı geldi?

Abdülkadir Selvi'nin yazdıklarından Görmez ve Suriye Ulusal Koalisyonu eski Başkanı Muaz Hatip'in birlikte geldiği, sonra üç ismin birlikte yemek yediği anlaşılıyor.  

Önce Muaz El Hatip'in kim olduğunu hatırlatalım:

Suriye operasyonunun başlamasından sonra ABD ve Türkiye'nin özellikle de dönemin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun girişimiyle Suriye muhalefetinin başına geçirilen, Emevi Camii'nin eski hatibiydi.

Erdoğan Aralık 2012'de Şanlıurfa Akçakale'de, “Esad defol” mitingi yaparken de yanında Muaz El Hatip vardı. Erdoğan, dünyada 100'ü aşkın ülkenin Muaz El Hatip'in liderliğini kabul ettiğini açıklarken, “Şu anda Suriye bir kutlu doğuma hazırlanıyor” dedi. 

Ancak sonradan ne olduysa Muaz El Hatip, Suriye'nin Dostları grubunu “yalancı, hilekâr ve ikiyüzlü” ilân edip, Suriye'de yaşanan problemlerin sebebinin Esad yönetimi değil, bu grup olduğunu söyledi. Mart 2013'te de, “İşler kırmızı çizgilere dayanırsa, istifa edeceğim konusunda halka söz vermiş ve Allah'a ahdetmiştim. Özgürce çalışmak istiyorum ve bu, resmi kurumların çatısı altında mümkün olmuyor” diyerek, istifa etti. 

Soru : Suriye muhalefetinin eski lideri olması hasebiyle Fidan'ın, Muaz El Hatip'le tanışıklığı normal diyelim. Lâkin bu isimle Mehmet Görmez'in nasıl bir yakınlığı veya tanışıklığı var ki, böyle bir günde MİT Müsteşarının masasında buluştular?  

SELVİ NE ANLATIYOR? BAŞBAKAN NE SÖYLÜYOR

Selvi'nin anlattığı bir diğer detay; Yemek masasında Fidan'a not geliyor... Fidan hemen Genelkurmay Başkanını arıyor, ama ulaşamıyor... Misafirlerini orada bırakıp, 22.20'de ok gibi fırlıyor... İlk arayan Başbakan oluyor ve Fidan da bir çırpıda o gün yaşananları anlatıyor...

Şimdi bir de Başbakan Binali Yıldırım'ın sadece 13 gün önce Vahdettin Köşkü'nde gazetelerin genel yayın yönetmenlerine söylediklerine bakalım. MİT Müsteşarı Fidan'la 10.30-11.00 arası görüştüğünü belirten Yıldırım, “Cumhurbaşkanı’yla daha önce görüştüm. Bu arada işi anlamak için Ankara Valisi’ni aradım, Emniyet Genel Müdürü’nü aradım, İstanbul Valisi’ni, İstanbul Emniyet Müdürü’nü aradım. Bütün bunları aradıktan sonra Cumhurbaşkanımızla da o ara görüştüm. İşin FETÖ’cülerin işi olduğu konusunda bir kanaat oluştu bizde” dedi.

Gazetecilerin, “MİT Müsteşarı bu bilgiyi vermiş miydi siz aradığınızda?” sorusuna da şu karşılığı verdi:

“Hayır. MİT Müsteşarı’ndan o bilgiyi alamadım.”

Başbakan Yıldırım daha önce de benzer açıklamalar yaptığına göre, Selvi'nin, “Fidan bilgi verdi” ısrarının sebebi nedir?

DAVUTOĞLU-AKAR-FİDAN-GÖRMEZ DÖRTLÜSÜ

Tüm bunlardan sonra Mehmet Görmez'in gidiyor olmasının AKP kulislerinde nasıl yorumlandığına gelirsek;

Öncelikle Erdoğan'ın yakın çevresinin, Ahmet Davutoğlu, Hulusi Akar, Hakan Fidan ve Mehmet Görmez'i bir ekip olarak gördüğünü belirtelim.

Davutoğlu, 2016'da bir MKYK operasyonu ile gönderildi. Bu operasyon sırasında AKP kulislerinde, Davutoğlu'nun ilk aradığı ismin Hakan Fidan olduğu ve “Ne yapacağız?” diye sorduğu iddialarının gündeme geldiğine dikkat çekip, devam edelim: 

Hatırlanacağı gibi Erdoğan 15 Temmuz darbe girişiminin ardından Akar ve Fidan için şunları söylemişti:

“Bizde bir söz var, ‘Dereyi geçerken at değiştirilmez’. Şu anda biz böyle bir sürecin içerisindeyiz ve bu sürecin içerisinde de şu anda arkadaşlarımızla çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Şunu çok açık, net söylememiz lazım. Bir istihbarat zaafı söz konusudur, vardır. (ABD, Fransa, Belçika, İngiltere ve Almanya'daki istihbarat zaafiyetlerinden örnekler verdikten sonra) Demek ki, zaman zaman istihbarat zaafları olabiliyor. Ama bütün bunlara rağmen biz Sayın Başbakanımızla değerlendirmelerimizi yaparız, atacağımız bir adım varsa, bu konuda ondan sonra atarız. Şu anda hepsi görevinin başındadır.”

“MİT Müsteşarı size istifasını sunmadı” ifadesi üzerine ise “Hayır. Zaten gerek kendisi, gerek Genelkurmay Başkanımız, ‘Bu konuda tasarruf size aittir, sizler bu konuda bizimle ilgili hangi tasarrufta bulunursanız bizim buna karşı söyleyecek bir şeyimiz yok, vereceğiniz herhangi bir görevi de yapmaya yine devam ederiz’... Bizde bu anlayış hâkimdir” demişti.

Başbakan Binali Yıldırım da geçen yıl 2 Ağustos'ta MİT Müsteşarıyla ilgili, “Cevap alamadığınız bürokratla çalışmayı sürdürmekten yana mısınız?” sorusunu şöyle cevaplandırmıştı:

“Çok samimiyetle bir şey söyleyeyim, bizim için işlerin önceliği ve önemi var. Biz büyük felaketin eşiğinden döndük ve şu anda bununla ilgili yapmamız gereken birçok iş var. Bunları yaptıktan sonra geçmişe dönüp, nerede ne yanlış yapıldı, bürokrasi ne yanlış yaptı, bütün bunların özeleştirisini tabii ki yapacağız.”

Erdoğan ve Yıldırım'ın bu sözlerinin üzerinden 1 yıl geçti... Ve Görmez'in gidişiyle ilgili olarak söylenen de şu:

“Ekibin küçüğünden başlandı!..”

Müyesser Yıldız

27 Temmuz 2017 23:37
DİĞER HABERLER