ABDULLAH AYMAZ
Bir kardeşimiz, Üstad Hazretleriyle meşhur çağdaş bir ressamın, paralel bulduğu görüşleri üzerindeki düşüncelerini e-mail ile bana göndermiş. Önce o kardeşimizin mektubunu arz edip sonra bazı mülahazalarını arzetmek istiyorum. Kardeşimiz diyor ki:
Günümüzde tablolarına paha biçilemeyen ressamlardan biri de 19. yüzyıl sonlarında yaşamış İtalyan ressam Amedeo Clemente Modigliani. Modigliani, gençlik yıllarını İtalya'da sanat eğitimiyle geçirdi. 1902'de Floransa'daki Güzel Sanatlar Okuluna ve bir yıl sonra Venedik'teki Güzel Sanatlar Akademisine kaydoldu. Daha sonra bohem hayatın beşiği olan Paris'te hayatına devam etti,sanat görüşü ! “Göz ruhun dünyaya açılan penceresidir “ Anlayışı ile çağdaşı olan Bediüzzaman Said Nursi ile hem çağdaşı hemde fikirdaşıydı .. birbirinden habersiz ayrı dünyanın insanları bu ortak fikirde buluşuyordu . Bediüzzaman Said Nursi hz.leri ise tıpkı aynı kandilden çıkan ışık huzmesi gibi şu görüşe yer verir .... “Ruh o hanede misafirdir. Bu hanede gözlere “pencere olma” görevi düşmüştür. Gören pencere değildir, ruh o pencereden bakar.
“Göz bir hassedir ki, ruh bu âlemi o pencere ile seyreder.”(2) ifadesinde “bu âlem” kaydı vardır. Demek ki ruh, başka âlemleri göz olmadan da seyredebilir. Bunun en açık örneği “rüya” hâdisesidir. Uykuda bu dünyaya bakan pencerelerin kapanmasıyla ruh için başka âleme pencereler açılır. Uyanık halinde karşısındaki duvarın arkasını göremeyen insan, uykuya geçtiğinde geçmiş asırlardaki dostlarıyla görüşür, binlerce kilometre ötedeki mekânları rahatlıkla seyreder.
Üstad, ölüm için, “Itlak-ı ruh” (ruhun kayıtlardan kurtulması) tabirini kullanır. İnsan, ölümün küçük kardeşi olan uykuya geçtiğinde, beden kaydından bir derece kurtulduğu için; rüya âleminde gözsüz görür, kulaksız işitir, ayaksız yürür.
“Ruhu cismâniyetine galip olan evliyanın işleri, fiilleri, sür’at-i ruh mizanıyla cereyan eder.”(3) ifadesinden de anlaşılacağı gibi, Allah’ın seçkin kullarının işleri beden kaydını aşmış, ruh süratine ulaşmıştır.(1-Yirmi Dokuzuncu Söz, İkinci Maksad, 2- Altıncı Söz, 3- Mesnevi-i Nuriye, Şemme)
Bu arkadaşımızın bu mektubu bana Kanadalı iki bilim kadınının yazdıkları “Pischisic Discoveries Behind The İRON CURTAİN” isimli kitabı hatırlattı. Öğretmenliğim sırasında materyalist anlayışlı öğrencilerin maddeci görüşlerine karşı çok faydalı tesirleri olan bu kitabın yazarları Shelia Ostrander-Lyonu Schroder hanımefendiler. Bunlar Sovyet Rusya’ya giderek, ruhî araştırmalar konusunda görüşmeler ve incelemelerde bulunuyorlar. 1971’de Altın Yayın yazar kadrosu tarafından Türkçeye, “Asrın Kitabı” takdimiyle “Rusya’da Tanrıya Dönüş” ismiyle tercüme edilip basımı yapılıyor.
Bu kitapta yazarlar, parmak uçlarıyla gören, topukları ile koku alan insanlarla görüştüklerini ifade ediyorlar. Komünist anlayışa karşı çıkan bunun için hapiste yatan bilim adamı Nikola Kozirev ile de görüşmüşlerdir. Kozirev inançlı bir insan. Yaptığı deneylerle “Zaman maddesinden” bahsediyor. Aslında ESİR maddesinden. Çünkü zaman madde değildir. Bediüzzaman Hazretlerinin ifadesiyle “zaman, hareketin rengidir. ” Yani hareket olmasa zaman da olmaz. Yasin Suresinin bir âyeti buna işaret eder. “Dileseydik onları bulundukları yerde mesh eder (oldukları üzere durdurup, dondurur da) ne ileriye devam edebilir ne de geriye dönüş yapabilirlerdi. ” (Yâsin, 36/37) Kozirevin Jiroskop deneyi meşhurdur. Çekilip uzatılan bir lastikte zaman maddesinin yani esir maddesinin yoğunlaştığı noktaları tesbit etmiştir.
Ayrıca Kozirev, hapisanede olduğu ve hiçbir cihaza sahip olmadığı halde, Ay’daki emisyon ve patlamalarla ilgili tesbitler ileri sürdüğü de bir gerçek. Teknolojik imkanlarla ancak 30-40 sene sonra bu gerçekler anlaşılabilmiştir.
2016 senesinin son aylarında Amerika’da tanıştığımız Rus asıllı bilim adamı Alexis Guy Obolensky, bize Sheila Ostrander ve Lynn Schrocher hanımefendileri tedavî ettiğini söyledi…