Gözaltına alınan Laçiner son yazısını tutuklu gazeteciler için yazmıştı

Çanakkale'de gözaltına alınan Prof. Dr. Sedat Laçiner, tutuklu gazetecilerle ilgili son yazısında, "Şurası artık kesin; Bu ülkede gazetecilik yapmak suçtur. Tarih buna şahittir." demişti.

Prof. Dr. Laçiner, bugün Çanakkale merkezli olarak 10 ilde düzenlenen operasyonda gözaltına alınanlar arasındaydı. "www.haberdar.com" sitesinin yazarlarından Laçiner, son yazısında tutuklu gazetecileri köşesine taşımıştı. Bir ülkenin ne kadar demokrat olduğunun, hapishanelerdeki tutuklu gazeteci sayısına bakılarak anlaşılacağını söyleyen Sedat Laçiner, "Şurası artık kesin; Bu ülkede gazetecilik yapmak suçtur. Tarih buna şahittir." ifadesini kullanmıştı. Gazeteciliğin sadece bir meslek olmadığını, gazetecinin toplumun vicdanı, kamunun sesi olduğunu ifade eden Laçiner, şunları yazmıştı: "Eğer bir ülkede basın özgür değilse, o ülkede hiç kimse özgür değildir… Susturulan bir gazeteci, susturulan toplum demektir. Bu nedenle otoriter saldırı ilk önce gazetecilere gelir. Bir ülkede baskı varsa bunu ilk önce gazeteciler göğüsler. Bir ülkenin ne kadar demokrat olduğunu ölçmek istiyorsanız önce hapishanelerine bakacaksınız, içeride hiç gazeteci var mı diye…"

Türkiye'nin bu alanda en kötüler arasında yer aldığını iddia eden Prof. Dr. Laçiner, bağımsız kuruluşların araştırmasına göre Türkiye'de 32 hapsedilmiş gazeteci olduğunu belirtti. Bu rakamın Türkiye'yi, basın özgürlüğünde Çin ve Mısır gibi ülkelerin arasına koyduğunu yazdı. Batı basınında hemen her gün, Türkiye'yi kınayan veya eleştiren bir açıklama gördüğünü de belirten Laçiner, insan hakları dernekleri, gazeteci kuruluşları ve benzeri diğer kuruluşların Can Dündar'ın, Erdem Gül'ün ve diğer bütün gazetecilerin hemen salıverilmesini istediğini yazmıştı. Bu taleplerin haklı olduğunu savunan Laçiner, "Hapisteki gazetecilerin hemen hemen hepsi tutuksuz yargılanabilirdi. Daha doğrusu birçoğu hakkında yapılan suçlamalar bırakınız tutuksuz yargılanmayı, yargılanmayı bile gerektirmiyordu. Örneğin Can Dündar neden içeride? Savcının iddialarına bakarsanız o bir terörist, o bir casus. Oysa tek yaptığı, MİT'e ait olduğu söylenen TIR'lar ile Suriye'ye yapılan silah sevkiyatını haberleştirdi. Üstelik o fotoğraflar resmi dosyalardan alındı, o fotoğraflar daha önce bir başka gazetede yer almıştı. Kısacası Can Dündar sadece gazetecilik yaptı ve kendisini casus ve terörist suçlamasıyla hapiste buldu. Cumhuriyet'in Ankara temsilcisinin sözde suçu da aynı. Ya Gültekin Avcı'ya ne demeli? 7-8 köşe yazısı, suç delili olarak dosyaya konmuş. Düşünebiliyor musunuz, yazdığınız köşe yazısı bile sizi terörist yapmaya, casus yapmaya yetebiliyor… Mehmet Baransu'nun suçu ise MGK kararlarını yayınlamak. Liste böyle uzayıp gidiyor. Kimi dergi kapağında Erdoğan'ı eleştirdi diye suçlanmış, bir diğeri haber yaptı, yorum yaptı diye. İçeride tutulanlar arasında bir dizi nedeniyle terörist sayılanlar da var, yorumu beğenilmeyenler de." diye yazmıştı.

Prof. Dr. Laçiner, muktedirleri eleştirmeye kalkanların kendini işsiz bulacağını, muhalefete devam edilmesi halinde ise yerin hapishane ya da mezarlık olacağını yazdı. Askerî darbelerde, önce gazetecilerin hapishanelere atıldığını hatırlatan Laçiner, ara dönemlerde Uğur Mumcu gibi pek çok gazetecinin faili meçhullere kurban gittiğine dikkat çekti. Sedat Laçiner, yazısını şu tespitlerle bitirmişti: "Örtülü veya açık sansür bu ülkede hep vardı, maalesef hala da var. Tarihimiz bu acı tespitin delilleriyle dolu. Dövülmüş, öldürülmüş pek çok gazeteci var. Mesleğin büyükleri, yolu mahkemelerden ve hapishaneden geçmeyeni gazeteci bile saymıyor… Dolayısıyla Can Dündar veya Mehmet Baransu'nun hapishanede olmasına şaşmamak gerek. Bunlar mesleğin payeleri…" CİHAN
26 Aralık 2015 16:57
DİĞER HABERLER