Gözyaşları içinde bir şahitlik

Samanyoluhaber.com yazarlarından Abdullah Aymaz, yeni köşe yazısını 5 Nisan günü International Journalists Association’ın (IJA) düzenlediği dayanışma programına ayırdı.
Mü’minler bir vücut gibidir; bedenin bir uzvu rahatsız olursa, diğer azalar da uykusuz kalır, onun ızdırabını duyar.

(Buhârî, Edeb 27; Müslim, Birr 66)

Haftalardır duyuruları yapılan International Journalists Association’ın (IJA) tertip ettiği dayanışma programını gözyaşları ve ümit duyguları içinde izledim. Evet bu belki bir dayanışma çağrısıydı belki ama karşılaştığım şey çok daha derindi. Âdeta  bir hakikatin yeniden görünür hâle gelişi, bir mefkûrenin kalpler arasında yeniden tınlayışıydı.

IJA, içlerinde farklı âidiyetlerden, farklı ülkelerden gazeteci ve medya mensuplarının da olduğu, kamu yararı statüsüne sahip bağımsız, kâr amacı gütmeyen profesyonel bir sivil toplum kuruluşu. 

Program ilerledikçe yüreğim titredi. Sürgünlerde büyüyen çocukların sesi, vatan hasretiyle yanıp tutuşan anaların bakışı, zindanlardan çıkmış insanların vakur duruşu… Her bir gazeteci adeta sabırla yoğrulmuş bir hizmet yolculuğunun yaşayan şahidiydi adeta. Her biri tarihin doğru tarafında durmanın mahiyetini anlatıyordu bize. Ve her biri, senelerdir yok edilmeye çalışılan bir topluluğun her türlü zorluklara rağmen hâlâ diri olduğunun işareti  gibiydi.

Ama beni en çok etkileyen şeylerden biri, bu programda bir masa etrafında toplanan insanlar arasındaki derin saygı ve olgunluktu. Bazısı Hizmet’ten, bazısı farklı müktesebattan… Fakat hepsinde ortak bir duruş vardı: Zulme karşı söz söylemekten çekinmeyen, hakikatin tarafında olmayı onur bilen bir vicdan birlikteliği…

Ve daha da önemlisi: Hizmet’ten olmayanlar, Hizmet’e gönül verenlerle aynı masada oturmakta bir beis görmediler. Zira orada bağ, sadece bir mensubiyet bağı değil; zulme karşı duranların ahlâkî ve vicdanî bağlarıydı. Sistemli olarak itibarsızlaştırma ve linç kampanyalarına maruz bırakılmış bir topluluğun temsilcileriyle aynı çerçevede bir araya gelmek, bu zamanda sıradan bir tutum değil bu; büyük bir medeni cesaret ve ahlaki duruştur. İşte bu hâl, bize gerçek normalleşmenin kapısını aralıyor.

IJA’yı sadece bir gazeteciler topluluğu değil, hür ve bağımsız bir duruşla, gazeteciliği halk için, hakikat için ve insanlık onuru için yapma gayretinde olan bir dayanışma modeli olarak görüyorum. Programda da dile getirildiği gibi Nazım’ın ifadesiyle :

“Bir ağaç gibi tek ve hür, bir orman gibi kardeşçesine…”

 Görebildiğim kadarıyla gazetecilerin sürgünde bir araya gelerek kolektif bir şuurla medya alanında ortaya koydukları gayretlerin takdir gören diğer bir yönü ise, bu samimi çırpınışlara destek veren gönüllü  ailesine kulak vermesi, onlardan gelen en küçük yorum ve öneriye bile değer vermeleri.

Sadece Türkçe değil, İngilizce, Almanca, Arapça ve daha birçok dilde yayın yapmaya gayret etmeleri ise Hizmet’in evrensel vizyonuna da işaret ediyor. Programda anlatılan film ve belgesel çalışmaları ve projeleri, genç gazetecilere verilen eğitimler, burs programları sadece bugünü değil istikbali de inşa etme adına ümidimi coşturan sahnelerdi.

Kimseyi geride bırakmadan, kimseyi dışlamadan, aksine her sesi duyurmaya, her hikâyeyi kayıt altına almaya çalışarak…

Yayın boyunca izlediğim o sahneler, dinlediğim hikâyeler, gördüğüm tebessümler; kalbimde derin bir “yenilenme cehdi” doğurdu. İçimde bir taraftan hüzün, bir taraftan da yeniden dirilişin işaret fişeği gibi yanan bir umut kıvılcımı…

Zira bu Hizmet, yılgınlığa değil, her dem yeniden doğmaya meftundur. Ve bu diriliş, işte bu tür dayanışmalarla mayalanıyor.

Aynı perdede, bir yanda bazılarını ilk gençliklerinde tanıdığım drahşan nâsiyeler, bugün ellilerini yaşayan istikametin temsilcisi tecrübeli gazeteci kardeşlerimiz, bir yanda istikbalimizin parlayan yıldızları olarak hayal ettiğim gençlerimizin konuşmaları, o heyecanları… 

Gözlerim doldu, yüreğim kabardı. Meğer hicretle gelen nesil, ne de güzel tutmuş emaneti...

Program süresince dualar döküldü dudaklarımdan. “Ya Rabbi, bu samimi insanlara yardım eyle, yollarını aç, gayretlerine bereket ver.” dedim. Kalbimle dua ettim; zira kalbimle hissettim o akşam  hakikati, bugünü, yarını, bugünden yarının toprağına atılan bereketli tohumları..

Bu mana yüklü, her karesine emek verilmiş tertip, sadece bir dayanışma programı değil; bir diriliş çağrısıydı ve bir örnekti. Hizmet’in alemin dört bir yanına dağılmış Hizmet erlerine, birbirimizi unutmamamız gerektiğini, yeniden omuz omuza verebileceğimizi hatırlatan bir nefes, bir cansuyu oldu.

Rabbim bu güzel Hizmet’in neferlerini istikametten ayırmasın. Her türlü zorluğa rağmen sadakatini kaybetmeyen bu güzel yürekleri, kendi inayetiyle korusun, kollasın. Ve bizlere, bu gözyaşlarıyla yoğrulmuş cehd-u gayretlerin yanında olmayı, bu vesileyle bir kez daha şevke gelip yenilenmeyi nasip etsin.

Allah (CC), kalplerimizi telif buyursun, niyetlerimizi halis, yollarımızı açık etsin. Farklılıklarımızla birlikte  O’nun rızasında buluşmayı bizlere lütfeylesin. Gayretimizi fütuhâtla, sadâkatimizi muhabbetle taçlandırmaya vesile eylesin. 

Âmin.
08 Nisan 2025 10:27
DİĞER HABERLER