Cumhurbaşkanı Gül, 'Dünya Bankası, Uluslararası Para Fonu ve diğer mali kuruluşlar, çağın ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde yeniden yapılandırılmalıdır.' dedi
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, AB'nin ekonomik durgunluk, işsizlik, yaşlanan nüfus, yasa dışı göç, terörizm, enerji güvenliği ve iklim değişikliği gibi en önemli sorunlara Türkiye'yi içine alarak çok daha etkili çözüm üretebileceğini söyledi.
Onur konuğu olarak katıldığı Avrupa İş Dünyası Zirvesi'nde günün kapanış konuşmasını yapan Gül, AB'nin Jean Monnet ve Robert Schuman gibi vizyon sahibi devlet adamlarınca kurulduğunu hatırlatarak, kömür-çelik birliği olarak başlayan AB projesinin zamanla siyasi, ekonomik ve sosyal entegrasyon boyutuna ulaştığını ve bugün "Avrupa Birliği rüyasının gerçekleştirildiğini" anlattı.
AB'nin artık 21'inci yüzyılda küresel konularda "ana güç" olmaya hazırlandığını belirten Gül, küresel ekonomik ve siyasi güç merkezi haline gelen AB'nin, son mali ve ekonomik krizde görüldüğü üzere, küresel tehditlere de göğüs germek zorunda kaldığına dikkat çekti.
Cumhurbaşkanı Gül, geçmişte de önemli sorunlarla karşılaşan, fakat bunları aşmayı başaran AB'nin bugün küresel ekonomik krizle tekrar "test edildiğini" kaydederek, bu büyük sıkıntıdan daha güçlü çıkma inancının yitirilmemesini istedi.
Gül, "AB, bugünkü gücünü, ortak değerleri, politikaları ve kurumlarıyla kader birliği duygusundan almaktadır. Mevcut tehditlerle başa çıkacak birikimi vardır. Avrupalı tartışma ve uzlaşma ruhu sayesinde sonunda bu krizden daha güçlü çıkacağımızdan hiçbir şüphe duymuyorum. Böyle bir tartışma şimdiden yaratıcı fikirler üretmeye başladı" dedi.
Cumhurbaşkanı Gül, "Son yıllarda AB'nin ortak pazardan genişlemeye kadar en büyük başarılarının tamamı, dışlamadan ortak ve sorumlu davranışları sayesindedir. Bugün aynı ilke ve enstrümanları barındıran AB, siyasi ve ekonomik geleceğine giden doğru yolu bulmaktadır. Hiç kimse bugün yaşadığımız ekonomik, siyasi ve sosyal krizlerde içeriye dönmüş, bölünmüş, zayıf ve daha küçük bir AB'nin daha iyi durumda olacağını iddia edemez" şeklinde konuştu.
TÜRKİYE AVRUPA'NIN 6. BÜYÜK EKONOMİSİ
AB'ye katılma yolundaki Türkiye'nin aynı zamanda Avrupa'nın 6'ncı büyük ekonomisi ve G-20 üyesi olarak mali piyasalarda başlayan küresel krizin aşılmasında AB ile el ele çalışmak için benzersiz bir konumda bulunduğuna dikkat çeken Gül, üzerlerine düşen sorumluluğu üstlenmeye hazır olduklarını vurgulayarak şunları kaydetti:
"Gerçekte Türkiye 2001 yılında benzer bir mali kriz yaşamıştı. Gayri safi yurt içi hasılamızın 4'te birine yakınını kaybettik. Bunun sonucunda düzenleyici kuruluşları güçlendirmeye odaklı yoğun yapısal reformlar yaptık. Bu bizim için pahalı fakat değerli bir ders oldu. En azından bugün bankacılık sistemimiz çok güçlü."
Ekonomik faaliyetlerin şeffaflık ve güvene dayandığına dikkat çekerek mali sistem reformunda, bu güveni güçlendirmeye odaklanılmasını isteyen Gül, hükümetlerin, merkez bankalarının ve iş dünyasının herkesçe paylaşılan bu amaca yönelik ortak çalışmalar yapmasını istedi.
Gül, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Ekonomik büyümeyi teşvik ederken enflasyonu kontrol altında tutmalıyız. Bu nedenle reel ekonomiyi desteklerken sosyal dayanışmayı güçlendirmek büyük önem taşımaktadır. Gözetim ve düzenlemeye dayalı yeni küresel mali mimari üzerinde çok daha fazla düşünmeliyiz. Sadece ulusal düzeyde değil, uluslar üstü düzeyde bu konuların şimdi ele alınmaya başlanmış olması olumlu bir gelişme. Bu kapsamda Dünya Bankası, Uluslararası Para Fonu ve diğer mali kuruluşlar, çağın ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde yeniden yapılandırılmalıdır."
Küresel mali sistem reformunda, yasal altyapısı "iyi düzenlenmiş serbest piyasa ekonomisinin referans noktası olarak alınmaya devam edilmesini" isteyen Gül, özel sektörün verimliliğinin göz ardı edilmemesi ve son dönemde kamulaştırılan finans kuruluşlarının şartlar uyumlu hale geldiğinde yeniden özel sektöre devredilmesi tavsiyesinde bulundu.
Cumhurbaşkanı Gül, "Korumacılık tehlikeli bir seçenek. Korumacılığın bedelini orta ve uzun vadede kendi vatandaşlarımız, tüketicilerimiz ödeyecek. Bu tür politikalar günün sonunda herkese zarar verir" uyarısını yaptı.
Gül, Türkiye'nin 2 nisan'da Londra'da toplanacak G-20 zirvesinde bu ilkeler ışığında işbirliğine açık olduğunu ve AB'nin de kendisini dünyanın en büyük ekonomisi haline getiren bu tür temel prensiplere sahip çıkacağını umduğunu dile getirdi.
"Avrupa'nın bugün karşılaştığı bazı büyük tehditleri ele alalım" diyen Gül, "AB ekonomik durgunluk, işsizlik, yaşlanan nüfus, yasa dışı göç, terörizm, enerji güvenliği ve iklim değişikliği gibi en önemli sorunlara Türkiye'yi içine alarak çok daha etkili çözüm üretebilir" şeklinde konuştu.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Türkiye'yi Orta Doğu, Afganistan, Pakistan ve Kafkasya gibi dünyanın birçok sorunlu bölgesinde "iyinin tarafında olan bir güç" olarak tanımladı.
Onur konuğu olarak katıldığı Avrupa İş Dünyası Zirvesi'nde günün kapanış konuşmasını yapan Gül, Türkiye ve AB'nin geniş bir coğrafyada yakın çalışma potansiyeline dikkat çekerek, iki tarafı güçlü ve köklü şekilde birbirine bağlayan unsurları "demokrasi, hukukun üstünlüğü ve insan hakları gibi ortak değerlerimiz; oldukça başarılı Gümrük Birliği'ne dayanan güçlü ekonomik ortaklığımız; enerji güvenliği, iyi yönetişim, serbest piyasanın etkin düzenlenmesi ve yoksullukla mücadele gibi ortak çıkarlarımız; barış ve istikrarı bölgemize ve daha ötesine genişletme hedefimiz" şeklinde sıraladı.
Gül, Türkiye ve AB'nin çıkarlarının birçok alan ve coğrafyada örtüştüğüne dikkat çekerek, Balkanlar, Orta Doğu, Kafkasya ve Orta Asya'yı kapsayan geniş bir bölgeyle coğrafi ve tarihi bağlarının, Türkiye'ye eşsiz fırsatlar sunduğunu söyledi.
Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikası (AGSP) kapsamındaki toplam 13 misyondan 7'sinin Türkiye'nin yakın bölgesinde bulunduğuna işaret eden Gül, AGSP misyonlarına AB dışından en fazla katkı sağlayan ülkenin de Türkiye olduğuna dikkat çekti.
Türkiye'nin yapıcı diyalog ve barış çabalarına örnek olarak İsrail-Suriye dolaylı görüşmelerini başlatması, Mısır'la birlikte Filistinliler arasında uzlaşma için aktif çalışması, Bağdat ve Tahran'a yaptığı son ziyaretleri gösteren ve İran ve Irak'a yaptığı son ziyaretlerde de bu çabaların izlerinin görülebileceğini belirten Cumhurbaşkanı Gül, geçen yıl Ermenistan'a yaptığı ziyaretin ve Türkiye'nin Kafkasya İstikrar ve İşbirliği Platformu önerisinin de Türkiye'nin bu bölgede daha iyi bir atmosfere bağlılığını gösterdiğini dile getirdi.
Gül, Türkiye'nin gelecek hafta askeri ve istihbarat yetkilileriyle birlikte Afganistan ve Pakistan devlet başkanlarını Ankara'da buluşturmaya hazırlandığını da hatırlattı.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, "Kısaca Türkiye, dünyanın birçok önemli tazyik bölgesinde iyinin tarafında olan güçtür. Çok açık ki Türkiye ve AB arasındaki sinerjinin artırılması her iki tarafın ortak çıkarınadır" diye konuştu.
Bu sinerjiyi olumsuz etkileyen Kıbrıs sorunu gibi engellerin daha fazla vakit israfına yol açmadan kaldırılmasını isteyen Gül, Türkiye ve Kıbrıslı Türklerin barışçıl çözüm için üzerine düşen sorumluluğu bugüne dek yerine getirdiğine dikkat çekti.
Gül, "Aynı tutumumuzu sürdüreceğiz. Vizyonumuz kapsamlı çözüme ulaşıldıktan sonra Doğu Akdeniz'de Türkiye, Yunanistan ve Kıbrıs adasıyla birlikte Avrupa'nın yeni bir güçlü ayağını oluşturmaktır" dedi.
ENERJİ ALANI
Türkiye ve AB arasındaki diğer bir işbirliği alanının enerji olduğunu belirten Gül, dünya enerji kaynaklarının yüzde 70'inin Türkiye'nin yakın coğrafyasında bulunduğunun unutulmamasını istedi.
Cumhurbaşkanı Gül, "Türkiye'nin enerji stratejisi, AB'nin enerji arz yollarını çeşitlendirme politikasıyla örtüşmektedir. Türkiye doğal gazda Rusya, Norveç ve Cezayir'in ardından Avrupa'nın dördüncü ana damarı olmayı hedeflemektedir" diyerek, bu kapsamda Nabucco projesinin taşıdığı öneme dikkat çekti.
AB yolunda yaptığı reformlarla yakaladığı dönüşüm sürecini ilerleten Türkiye'nin bu yolda ilerlemeye kararlı olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Gül, AB'nin de Türkiye'ye karşı "objektif, adil ve öngörülebilir olması, oyunu kurallarına göre oynaması gereğine" işaret etti.
Cumhurbaşkanı Gül, "Stratejik bakış artık sadece askeri ve jeo-politik değerlendirmelere hapsedilemez. Bugünün stratejik bakışları ortak değerleri, kültürler arası diyaloğu ve karşılıklı uyumu hedefliyor. Böyle bir stratejik bakış Türkiye'nin AB üyeliğini gerektirir" diye konuştu.
Türkiye'nin üyeliğiyle AB'nin birçok siyasi, sosyal ve ekonomik sorununu çözeceği güvencesini veren Gül, bugünkü Türkiye'den daha çok Avrupa'nın birçok yükünü omuzlayabilecek geleceğin Türkiye'sine odaklanılmasını istedi.
Gül, şöyle konuştu:
"Türkiye büyük çoğunluğu Müslüman olan bir toplumda iyi işleyen laik demokrasinin gelişebileceğinin, geleneksel değerleri koruyarak aynı zamanda Batı kurumlarının parçası olunabileceğinin kanıtıdır. Bunlar Türkiye'nin AB'ye katılımını savunan yeni kavramlar olmasa da etrafımızdaki tehditler her geçen gün aciliyet kazandıkça önemi artmaktadır."
Cumhurbaşkanı Gül, "Dünya AB'nin yumuşak gücüne ihtiyaç duyarken, AB küresel güç haline gelmek için Türkiye'ye ihtiyaç duyuyor. 500 milyonluk nüfusu barındıran böyle başarılı bir barış projesi (AB) için Türkiye'nin katılımı en geçerli ilerleme yoludur" şeklinde konuştu.
SORULAR
Türkiye;nin AB;ye katılımı konusunda bir soruyu yanıtlayan Gül, Avrupa kamuoyunda farklı davranış ve yaklaşımlar görüldüğünü belirterek, Türkiye;nin rol ve önemini takdir edenler, teşvik edenler, beğenenler olduğu gibi bunu tam fark edemeyenlerin de olduğunu, olaylara stratejik açıdan bakanların daha sağlıklı değerlendirmeler yapabildiklerini ifade etti.
Türkiye;nin ekonomik açıdan aslında AB içinde olduğunu, gümrük birliğini 10 seneyi geçen bir süre önce gerçekleştirdiğini hatırlatan Gül, ticareti engelleyen bir sorun olmadığını, ancak hedef ve arzunun tam üyelik olduğunu, müzakere sürecinin güçlü bir şekilde devam ettiğini söyledi.
Türkiye;nin Ortadoğu;daki rolüne ilişkin bir soruyu yanıtlayan Gül, şöyle konuştu:
''Hem Suriye;ye, hem İsrail;e, (siz gerçekten bu işte var mısınız, sonuna kadar gidecek misiniz?) diye sorduk. Açıkçası, bu işe çok gönüllü olarak girmedik, çünkü daha önce birkaç kez denedik ve kendi sebeplerinden başarısız olmuştu. İki taraf da isteyince bu işe girdik ve çok iyi bir noktaya kadar gelmişti. Şimdi İsrail;de durum değişti. Kurulmak üzere olan bir hükümet var. Bu hükümetin davranışı çok önemli. Muhalefette oldukları zaman verdikleri sözler ve demeçler gibi hareket ederlerse Ortadoğu;da işin bugünkünden çok daha farklı, olumsuz yönde gelişme ihtimali de var. Bunu da söylemek isterim, çünkü hükümeti kurmak için uğraşan partilerin ve başkanlarının öyle programları var ki onlar her şeyi altüst eder.''
G-20;ye ilişkin bir soruyu yanıtlayan Gül şunları kaydetti:
"Liderler ve sorumlular bu sefer işin çok ciddi olduğunu anladılar ve bütün bu krizlerin çözülmesi için küresel işbirliği gereğini fark ettiler. Önemli çalışmalar yapılıyor. Türkiye de, bütün katılımcı ülkeler gibi iyi hazırlanmaktadır. Ümit ediyorum ki güzel şeyler olacak, çalışmalar boşa değil. Uluslararası önemli bir dayanışma devam etmek zorunda. Problemin ne zaman biteceği bilinmiyor. Bu böyle bir süreci de başlatabilir."