Yılda en fazla iki devlet başkanı ağırlayan İsviçre, Almanya liderinin ardından Cumhurbaşkanı Gül'ü konuk edecek.
Kasım ayı sonunda gerçekleştirilecek tarihî ziyaret öncesi Türk basınına konuşan İsviçre Cumhurbaşkanı Doris Leuthard, her iki ülkenin Avrupa ideallerini ve kültürünü paylaştığını söylerken Gül'ün programının kendileri için çok özel olduğunu belirtti.
-Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, bu ay sonunda İsviçre'ye tarihî bir ziyaret gerçekleştirecek. Gül, bu ülkeye resmî ziyaret düzenleyen ilk Türk cumhurbaşkanı olacak. Ziyaret, iki ülke arasında son dönemde artan ikili ilişkilerin en parlak noktası olarak değerlendiriliyor. Gül'ü ağırlamaya hazırlanan İsviçre Cumhurbaşkanı Doris Leuthard da ziyarete büyük önem veriyor. Ülkelerine yılda en fazla iki devlet başkanı kabul ettiklerini, Gül'ün Almanya Cumhurbaşkanı Christian Wulff'un ardından ikinci konuğu olacağını ifade eden Leuthard, "Gül'ün İsviçre'ye yapacağı ziyaretten gurur duyuyoruz. Bu ziyaret çok özel; çünkü konuk edeceğimiz cumhurbaşkanlarını seçerken stratejik açıdan da değerlendiriyoruz." diye konuşuyor. Aynı zamanda ülkesinin çevre, ulaşım, enerji ve iletişim bakanı olan Doris Leuthard, makamında bir grup Türk basın mensubuna verdiği mülakatta soruları şöyle cevaplandırdı:
Cumhurbaşkanı Gül'ün İsviçre ziyaretinin sizin için önemi nedir? Ziyaretten beklentileriniz neler?
Cumhurbaşkanı Gül'ün İsviçre'ye yapacağı ziyaretten gurur duyuyoruz. Biz senede 1-2 devlet başkanını kabul ediyoruz. Bu yıl Almanya Cumhurbaşkanı Wulff gelmişti, şimdi de Gül. Bu ziyaret çok özel; çünkü konuk edeceğimiz cumhurbaşkanlarını seçerken stratejik açıdan da değerlendiriyoruz. Çok özel bir ziyaret olacak. Gül'le 2008'de Avrupa Futbol Şampiyonası'nda tanışmıştık. Bern'deki futbol şampiyonasına davet etmiştik. Eylül ayındaki BM Genel Kurulu'nda da görüşmüştük. Birbirimizi tanıyoruz ve aramızda diyalog var. Türkiye ile İsviçre'nin çok benzer yönleri var. AB'nin dışındayız; ama yakın ilişkiler içindeyiz. Her iki ülke de Avrupa kıtasında, Avrupa idealleri ve kültürünü paylaşıyor. Bu nedenle her iki ülkenin de AB ile yakın , ortak olma çıkarı var. İki ülke de çok kültürlü, dinsel çeşitliliğe sahip. Türkiye medeni hukukunu bizden aldı. Bu nedenle de sizin toplumunuz bizimkiyle aynı değerler üzerine kuruldu, bu yüzden benziyorlar. Türkiye ile ekonomik ilişkilerimizi geliştirmek istiyoruz. Türkiye çok dinamik bir ülke. Henüz değerlendirilememiş potansiyel var. Siz tarım ihraç ediyorsunuz, biz ithal ediyoruz. Sizin enerji açığınız var, bizim enerji şirketlerimiz var. Bu konuda bir ortaklık kurabiliriz. Bu konu görüşmelerimizin gündemlerinden biri olacak.
İsviçre'nin Türkiye ile Ermenistan arasındaki arabuluculuk girişimi vardı. Bu ne durumda?
Protokoller geçen yıl imzalandı; ama bu henüz sonuçlanmadı. Henüz sözüne vurgu yapıyorum. Çünkü zamana ihtiyaç var. Her iki ülke ve toplumun da zamanı var. Belki hiçbir zaman geçmişle ilgili aynı görüşe sahip olmayacaksınız. Ama önünüzde bir gelecek var. Gelecek de ortak çıkarlara dayanacak. Gelecekteki ortak çıkar da gelecek nesillerin barış, karşılıklı ortaklık perspektifine sahip olmasıdır. Ortak çıkar bölgedeki insanların refah içinde dostça barışçıl bir ortamda birlikte yaşaması. Bugünkü Ermeni ve Türk halkı, sadece geçmişte olanlar hakkında bilgi sahibi olmak istemiyor, dostane ve barış içinde yaşamak istiyor. İşte burada İsviçre katkıda bulunabilir. Bu protokollerin onaylanıp hayata geçmesi konusunda katkıda bulunabilir. Biz buna hazırız.
İsviçre hâlâ arabulucu rolü oynuyor mu?
Perde arkasında her zaman görüşmeler olur. Ama bu her iki tarafın siyasi iradesine bağlı. Biz sürecin kolaylaştırıcısıyız. Görüşmelerin devam etmesi için bir çözüm bulmaya çalışıyoruz. Her iki tarafın da masaya oturmak için siyasi iradesi olduğunu görmemiz gerek.
Protokoller hala masada mı? Taraflardan gelen bir arabuluculuk talebi var mı?
Zürih protokolleri masada. Bence gerçekten sürecin normalleşmesi için siyasi istek var. Bu sebeple iki ülkenin normalleşme sürecinin devam edeceğini umuyoruz. Zamanı gelince kamuoyuna açıkça bilgi veririz. İki tarafın da normalleşmek için siyasi iradesi olduğu yönünde en ufak şüphesi yok. Bazen her konunun kamuoyu önünde en ince detayına kadar tartışılmasındansa sessiz diplomasi yürütmek daha faydalıdır.
Protokollerin iki ülke meclisinden geçmesi konusunda ümitli misiniz?
Evet ümitliyiz. Size bir takvim veremem. Bazen sürecin hızı değil, kalitesi önemlidir. Karşılıklı anlayış ve kalite konusunda da Türkiye ile Ermenistan aynı görüşteler.
Almanya Başbakanı Angela Merkel, 'Almanya'da çok kültürlülük projesi başarısız oldu.' dedi. İsviçre için de bunu söyleyebilir miyiz? Yoksa entegrasyon çabaları başarılı mı?
Göç ve entegrasyon konusundaki modelimiz oldukça başarılı. Ülke nüfusunun yüzde 22'si yabancı. Göçmenleri de eklerseniz yüzde 30'lara çıkıyor. Bu büyük bir toplum. Kolay değil, sorunlar oluyor. Bu nedenle çok çalışmamız gerek. Gelenlerin yasalarımıza saygı göstermeleri gerek. Toplumumuzdan da yabancılara samimiyetle hoş geldin demelerini bekliyoruz. Tabii ki toplumda zaman zaman soru işaretleri ve cesareti kırıcı gelişmeler olur. Ama tüm bunları masaya koymak, diyalog kurmak çok önemlidir. Burka ve dinî konular da dahil. Anayasamıza göre herkesin kendini ifade etme özgürlüğü, din özgürlüğü var. İster İsviçre vatandaşı, ister yabancı olsun yasamıza uymazlarsa yaptırıma uğrarlar. Ya saygı duyar entegre olursunuz, ya saygı duymazsınız ve sorun olursunuz.
Yılda en fazla iki devlet başkanı ağırlayan İsviçre, Almanya liderinin ardından Cumhurbaşkanı Gül'ü konuk edecek. Kasım ayı sonunda gerçekleştirilecek tarihî ziyaret öncesi Türk basınına konuşan İsviçre Cumhurbaşkanı Doris Leuthard, her iki ülkenin Avrupa ideallerini ve kültürünü paylaştığını söylerken Gül'ün programının kendileri için çok özel olduğunu belirtti.
MİNARE REFERANDUMU DİYALOG İHTİYACINI GÖSTERDİ
Türk toplumunun entegrasyonu konusunda mesajınız ne olacak?
İsviçre'de yaşayan Türk halkıyla büyük bir sorunumuz olduğunu zannetmiyorum. Türk toplumu en çok Basel'de yaşıyor. İsviçre Milli Takımı'ndaki en ünlü futbolcumuz iki Türk, Hakan ve Murat Yakın. Bu iki kişi çok popüler ve İsviçreli hayranları var. Bunlar çok iyi örnekler. Türk bölgesinde doğmuş olabilirler, Türk gelenek ve değerlerine sahip olabilirler; ama spor örneğinde de olduğu gibi çok iyi entegre olabilirler. Müzik, spor gibi alanlar topluma entegrasyon konusundaki güzel örnekler.
İsviçre'de geçtiğimiz yıl referandumla kabul edilen minare yasağının Müslümanların entegrasyonunu olumsuz etkileyeceğini düşünüyor musunuz?
Hayır, çünkü bu kararla dinsel özgürlüğe dokunulmadı. Camiye gidip ibadet etme özgürlüğünüz olduğu sürece minarenin önemli olduğunu düşünmüyorum. Bu kararın ardındaki düşünce buydu. Hükümet minare konusunda 'hayır' oyunu desteklemiyordu; ama halkın kararına saygı duydu.Bu olay ayrıca İsviçreli Müslümanlara ve bunun yanı sıra İsviçre vatandaşlarına bir diyaloğun olması gerektiğini açıkçı ortaya koydu. Bu oylama bizim bu konularda yapacak daha çok işimiz olduğunu gösterdi. Sonrasında farklı Müslüman toplumlarla temasa geçtik, kilise temsilcileriyle görüştük. Farklı dinsel grupların işbirliğinin nasıl geliştirileceğini ele aldık. Geleceğin ne getireceğini bilemeyiz. Farklı kültürdeki insanlar yasamıza uydukça bir sorun çıkmayacak. İsviçre'deki suç oranına bakarsanız suçluların yüzde 50'den fazlası yabancı. Bu bir gerçek. Bu da sorunun entegrasyon ve eğitimle çözüleceğinin göstergesi. Anayasamıza göre İsviçre Hıristiyan değerlerine sahip bir ülkedir. 400 bin Müslüman olduğu da bir gerçek. Bir ülke ve hükümet sizin entegre olup olmadığınıza bakar. Hindu, Yahudi, Müslüman olmanız sizin özelinizdir. Biz herkesten yasalara saygı duymasını bekliyoruz.o
Eksen kayması görmüyoruz
İsviçre Cumhurbaşkanı Doris Leuthard'ın yanı sıra Dışişleri Bakanlığı Güneydoğu Avrupa Masası'ndan Jean-Luc Oesch de Türkiye'ye önemli mesajlar verdi. İkili ilişkileri "çeşitlilik arz eden yoğun ve mükemmel" olarak tanımlayan Oesch, Türkiye ile dış politikada ortak öncelikleri olduğunu belirtti. Türkiye'nin Batı'ya sırtını döndüğü yönündeki eleştirileri reddeden Oesch, "Türkiye'nin eksen kayması yaşadığı gibi bir izlenimimiz yok. Tam tersine, AB üyeliği konusunda istikrar ve taahhüt var. AB'nin, Türkiye'nin gündeminde yüksek önceliği var." dedi. Türkiye'nin bölgesindeki arabulucu rolünü olumlu gördüklerini, özellikle Balkanlar'daki istikrarın sağlamlaştırılması konusundaki çabaları başarılı bulduklarını ve desteklediklerini aktardı. Jean-Luc Oesch, Türkiye ve Ermenistan'ın İsviçre'nin arabuluculuğunda imzalanan ve meclislerde bekleyen protokollerin onaylanacağını ümit ettiklerini ifade ederek, "Bu alanda yapılacak yeni şeyler için yardım etmeye de hazırız." mesajı verdi.