Güneşten neden korunuyoruz ki?

Samanyoluhaber.com yazarlarından Esra Büyükcombak, yaz mevsiminin önemli problemlerinden biri olan 'güneş'i köşesine taşıdı ve 'Güneşten neden korunuyoruz ki' diye sordu.
Güneş, yeryüzüne gönderilmiş bir rahmettir. Işığıyla gündüzü, ısısıyla hayatı mümkün kılan, toprağı verimli, meyveyi olgun, bedenimizi dinç tutan ilahi bir nimettir. Öyleyse, neden bu nimet karşısında "korunmak" ihtiyacı duyuyoruz? Bazılarına göre Allah’ın bizim için yarattığı, binlerce hikmet taşıyan bu kudretli enerji kaynağından sakınmak kulağa biraz garip geliyor olabilir. Bir tarafta “olmazsa hayat olmaz” dediğimiz güneş, diğer yanda onu cildimize zarar vermesin diye sürdüğümüz koruyucular… Bu çelişki gibi görünen durumun arkasında aslında ne büyük bir denge, ne hassas bir ölçü ve ne derin bir hikmet saklı, hiç düşündük mü?

Evet, Allah her şeyi bir dengeyle yaratmıştır. Güneşi de, cildimizi de... Ancak bu ölçüye uyulmadığında nimet imtihana dönüşebilir. Tıpkı fazla suyun kökü çürütmesi gibi, fazla güneş de ciltte yıkıma sebep olabilir. Bu yüzden Kur’an’da "Biz her şeyi bir ölçüye göre yarattık" (Kamer, 49) ayetinde bildirilen o ince ayar, güneşle ilişkimizde de kendini gösterir. Çünkü güneşin ultraviyole (UV) ışınları, belli bir süreden sonra cildin alt katmanlarına ulaşarak DNA hasarına neden olabilir. Bu, zamanla erken yaşlanma, lekelenme, hatta cilt kanserine kadar varabilen sonuçlar doğurabilir. Özellikle çocukların ve açık tenli bireylerin bu ışınlara karşı daha savunmasız olduğu bilinir.

             Peki daha koyu tenliler, güneşin zararlı etkilerine karşı daha mı az risk altındadır? Evet, melanin, cilde daha koyu bir renk veren ve aynı zamanda onu güneşin verdiği hasardan koruyan pigmenttir. Bu yüzden koyu tenliler daha az risk altındadırlar.  Ancak, bu tür risklere karşı tamamen korumalıdırlar denemez. Dolayısıyla ister açık ister koyu tenli olalım, cildimizi korumak sorumluluğumuzdur.

 

Ultraviyole (UV) Işık Nedir?

 

Ultraviyole gözle göremediğimiz bir tür elektromanyetik radyasyondur. Güneş  ışınları,  (UV) ışınlar içerir ve iki çeşittir:

UVA (Uzun Dalga Boylu)

Cildin alt katmanlarına kadar nüfuz eder.Yaşlanma belirtileri (kırışıklık, elastikiyet kaybı) ve leke oluşumu ile ilişkilidir.Bronzlaşmayı sağlar, ama bu da aslında bir tür cilt hasarıdır.Bulutlu havalarda ve cam arkasından da geçebilir.
UVB (Kısa Dalga Boylu)

Cildin üst katmanlarına etki eder.Güneş yanığına neden olur.Cilt kanseri riskinde daha doğrudan rol oynar.Yoğunluğu, günün saatine ve coğrafi konuma göre değişir.
Bu ışınlara uzun süre maruz kalmak cildin hassasiyetini arttırabilir. Kırmızı kaşıntılı şişlikler olarak kendini gösteren bu durum Polimorf ışık erüpsiyonu (PMLE) ya da farklı bir deyişle güneş zehirlenmesi olarak bilinir. Ve en sık görülen güneş alerjisi türüdür. 


SPF Ne Anlama Gelir?

 

Güneş Koruma Faktörü (The Sun Protection Factor) SPF, doğrudan UVB ışınlarıyla bağlantılıdır. SPF içeren bir ürünü kullandığınızda cildinizin güneşte kızarmasının veya yanmasının ne kadar süreceğini gösterir. Bu süre, ürünü kullanmadığınız zamana kıyasla belirlenir. Basitçe ifade etmek gerekirse, SPF 30 içeren bir güneş kremi kullanıyorsanız, cildinizin yanması 30 kat daha uzun sürer. Örneğin, normalde güneşten 5 dakikada etkileniyorsanız, SPF 30 sayesinde cildinizin etkilenmesi 150 dakika (2 saat 30 dakika) sürecektir.

Genellikle önerilen en az 30 SPF kullanımıdır. 50 veya daha yüksek bir SPF, doğrudan ve uzun süre güneşe maruz kalma halinde veya açık teniniz varsa en iyisidir. 

 

Peki D Vitamini?


 

Vücudumuz, güneşten en iyi şekilde faydalanacak şekilde yaratılmıştır. Cildimiz ise bu süreçte hem koruyucu hem de yenileyici bir görev üstlenir. Güneş ışınlarıyla temas ettiğinde vücudumuzda D vitamini üretimi başlar. Bu nedenle D vitamini, genellikle "güneş vitamini" olarak anılır. Yalnızca besinlerden yeterli miktarda D vitamini almak zordur. Güneşin UV ışınları, kemiklerimiz, kan hücrelerimiz ve bağışıklık sistemimiz için gerekli olan D vitamininin üretimine katkı sağlarken; kalsiyum ve fosfor gibi minerallerin kullanılmasına da yardımcı olur. Yeterince güneş ışığı almayan kişilerde, MS (multipl skleroz) gibi otoimmün hastalıkların görülme riski artabilir. Araştırmalar, bunun D vitamini eksikliğiyle ilişkili olabileceğini gösteriyor.

Güneş, yalnızca fiziksel sağlığımız için değil, ruh hâlimiz için de hayati bir etkendir. Serotonin hormonunun salınımını artırarak anksiyete ve depresyon gibi duygusal dalgalanmaları hafifletir. Sabah saatlerinde alınan güneş ışığı, vücudun biyolojik saatini düzenler; gece uykusunu kolaylaştırır, metabolizmayı dengeler ve hatta yağ hücrelerini küçülterek ideal kiloya ulaşmaya katkı sağlar.

 

Ne kadar süre ve nasıl güneşlenmeli?


 

Bu sorunun cevabı kişiden kişiye değişir. Cilt rengi, yaş, sağlık durumu, beslenme şekli ve yaşanılan bölge gibi birçok etken bu sürede rol oynar. Araştırmalar, her gün yaklaşık 20 dakika uygun şekilde güneşlenmenin D vitamini ihtiyacını karşılamada yeterli olduğunu gösteriyor. Özellikle yüz, eller ve kolların iç kısmı, güneş ışığını en iyi alan bölgeler arasındadır. Sabah saatleri ise güneşten en fazla fayda görülen zamanlardır.

Kısacası, güneşle kurduğumuz bilinçli bir temas, yaşamımıza sağlık ve huzur getirir. Rabbimizin bu değerli nimetinden en güzel şekilde faydalanmamız dileğiyle…
20 Haziran 2025 12:12
DİĞER HABERLER