Sokağa çıkma yasağı ve çatışmaların sürdüğü Güneydoğu’da yaşam koşulları giderek ağırlaşıyor. Üç aylıkken öldürülen Miray bebeğin cesedi 10 gündür morgda bekliyor. Amcası Abdullah İnce, 22 gündür 32 kişi bir bodrum katında yaşadıklarını söyledi. “Keşke bizim üzerimize kimyasal atıp öldürseler” diyen İnce, “Elektrik, su yok. Hastalarımızı hastaneye götüremiyoruz” ifadelerini kullandı.
Türkiye’nin Güneydoğusu’nda sokağa çıkma yasakları ve çatışmalar nedeniyle perişan olan halkın dramı sürüyor. Yasaklar nedeniyle bodrumlara sığınan vatandaşların çilesi bitmezken evlere düşen havan topları ise can almaya devam ediyor.
MİRAY BEBEK 10 GÜNDÜR MORGDA
Özgür Düşünce'den Cihan Acar'ın haberine
göre, bölge halkının çaresizliğini, daha 89 günlükken kurşunlara hedef olarak ölen Miray bebeğin ailesinin feryadı özetledi. ÖZGÜR DÜŞÜNCE’ye konuşan Miray bebeğin amcası Abdullah İnce yaşadıkları zulüm yüzünden devlet yetkililerine seslenerek ölmek istediklerini haykırdı.
İnce, 22 gündür yaşadıkları nedeniyle insan olduklarını unuttuklarına dikkat çekerek şunları anlattı: “22 gündür mahvolduk insanlığımızı unuttuk burada. 10 gündür cenazelerimizi daha alamadık. Yeter artık bu vahşet, daha nereye kadar gidecek? Burada devlete sesleniyorum. Keşke bizim üzerimize bir kimyasal atıp öldürseler. Bu acıyı yaşamaktansa ölmekten daha memnun oluruz. Böyle bir yerde insan olmak neye yarar ki? Ne zaman bir kurşun gelecek diye diken üstünde bekliyoruz” Daha önce Başbakan Davutoğlu’nun defnedildiğini söylediği Miray bebeğin cenazesinin hala morgda bekletildiğini belirten İnce, bir an önce defin işlemlerinin gerçekleşmesini istediklerini söyledi.
89 günlük Miray bebek sokağa çıkma yasağının sürdüğü Şırnak Cizre’de dedesiyle birlikte öldürüldü. Cenazesi 10 gündür Cizre Devlet Hastanesi morgunda bekletiliyor.
YİYECEĞİMİZ KALMADI SU YOK
İnce, “Cenazemiz hala Cizre Devlet Hastanesi’nde bekletiliyor. Babamın cenazesi hala İdil’de hastane morgunda. Hastane yönetimi bizden habersiz toprağa vermeyeceklerini söylediler. Ama biz bulunduğumuz bodrumdan çıkamıyoruz” şeklinde konuştu. Çatışmalardan dolayı sığındıkları bodrum katında yiyecek stoklarını tükendiğini ifade eden İnce, yaşadıkları dramı şu sözlerle anlattı:
“Biz zaten eriyoruz burada. Yiyeceğimiz kalmadı. Elektrik, su yok. Yasaklar nedeniyle 22 gündür bir bodrum katında yaşıyoruz. 32 kişi üst üste yaşıyoruz. 2 yaşından 15 yaşına kadar 10 çocuk var. Yaşadıklarımızı anlatacak sözcük bulamıyorum. Çocuklar sürekli ağlıyor. 80 yaşında olan hastalarımız var. Hastaneye götüremiyoruz. Ben zaten hem kalp hem şeker hastasıyım. 22 gündür ilaçlarımı alamıyorum. Artık biz ölmek istiyoruz ama ölemiyoruz. Böyle bir yerde insan olmak neye yarar ki?”
KANA BULANAN KAHVALTILIKLARI BiLE KOMŞUSU VERMiŞ
ÇATIŞMADAN KAÇTI BOMBAYA YAKALANDI
Kahvaltı sofrasında havan topuyla hayatını kaybeden Melek Alpaydın'ın, çatışma bölgesinden bir hafta önce kaçtığı ortaya çıktı. Üç çocuk annesi Apaydın, komşuların yardımıyla geçiniyordu. Önceki gün Diyarbakır’ın Surİlçesi’nde evlerine isabet edenmerminin patlaması sonucu hayatını kaybeden 3 çocuk annesi 38 yaşındaki Melek Alpaydın'ın yürek burkan hikayesi ortaya çıktı. Bir hafta önce Sur içindeki çatışmadan korkup kaçan ve Sur'a yakın bir bölgeye yerleşen aile yine kurşunları hedefi oldu.
Melek Alpaydın, önceki gün çocuklarıyla kahvaltı yaparken, havan topuyla öldürüldü.
AİLENİN ACI HİKAYESİ
Sağlık Emekçileri Sendikası Diyarbakır Şubesi Temsilcisi Selma Atabey aileyle ilgili şu bilgileri verdi:
"Ailenin çok acı bir hikayesi var. Sur içinde oturuyor bu aile. Sur içindeki çatışmalardan dolayı, 34 gündür sokağa çıkma yasağının ilan edildiği ablukadan kaçıyor. Bir kaç gün önce Sur'un dışındaki bir alana yerleşiyor. Çok fakir bir aile oldukları için mahalle sakinleri onlara bir ev veriyor. Hatta o gün kana bulanan sofradaki kahvaltılık malzemeleri de komşuları vermiş. Bir nevi bu insanlar çatışmadan kaçarken mermilerin hedefi oldu."
Evlerine düşen merminin patlaması sonucu anne Alpaydın'ın feci şekilde can verdiğini ifade eden Atabey, "Olayın tanıklarından aldığımız bilgilere göre ailenin yaşadıkları çok vahim. Evlerine kahvaltı sofrasında havan topu isabet ediyor. O esnada 3 çocuk annesi kadın feci şekilde hayatını kaybetmiş. Zaten hastaneye getirildiğinde kafası parçalanmıştı. Kadının dışında 2 yaralı daha vardı. Onların tedavisi sürüyor. Geriye kalan çocukların hali ise perişan. Küçük yaştaki bu çocuklar mahalle sakinlerinin yardımıyla yaşamaya başladı" dedi.
PSİKOLOJİMİZ BOZULDU
Melek Alpaydın olayı gibi çok sayıda hadise yaşandığını belirten Atabey, “Biz sağlıkçılar olarak böyle görüntüleri görmekten psikolojimiz bozuldu. Benim evim Sur ilçesine 12 kilometre uzakta. Ben sabahları top ve mermi sesleriyle uyanıyorum. Diyarbakır’ın her tarafından çatışma sesleri duyuluyor” ifadelerini kullandı.
ELAZIĞ'DA SESSİZCE TOPRAĞA VERİLDİ
Melek Alpaydın, otopsi işlemlerinin ardından cenazesi ailesi tarafından gece alınarak memleketleri Elazığ’a götürüldü. Alpaydın, Karşıyaka Mahallesi’nde kılınan cenaze namazının ardından Asri Mezarlık’ta gözyaşları arasında toprağa verildi. Melek Alpaydın’ın ağabeyi Celal Kaya, büyük üzüntü içerisinde olduklarını söyledi. Cenazelerini gece yürüyüş olmaması ve olay çıkmaması için Diyarbakır’dan alarak Elazığ’a getirdiklerini anlatan Kaya, şöyle konuştu:
“Kardeşler birbirini incitmesin, kimsenin canı yanmasın. Bakın herkes acı içinde. İyi bir şey değil. Nereye kadar ve ne olacak? Sonsuz bir şey bence, böyle acı olur mu? Pırlanta gibi biricik kız kardeşim gitti. Dalyan güzellerin güzeli gitti. Canlar yanmasın, ciğerimiz yanıyor. Allah, kimsenin ciğerini yakmasın.”
DİYARBAKIR VALİLİĞİ: MATERYAL YOK
Öte yandan Diyarbakır Valiliği, olay yerinde patlamaya sebep olan herhangi bir materyal elde edilemediğini açıkladı. Basın yayın kuruluşlarından alınan görüntülerin incelendiği belirtildi. Cansız bedeni 7 gün sokak ortasında kalan anneye ağıt:
UYUYAMADIK KÖPEKLER GELİR KUŞLAR KONAR DİYE
Sokağa çıkma yasağının sürdüğü Şırnak'ın Silopi ilçesinde, komşusundan evine dönerken vurularak yaşamını yitiren 11 çocuk annesi Taybet İnan’ın cesedi 7 gün sokak ortasında beklemişti. İnan'ın oğlu, cenazesi günlerce sokakta bekleyen annesinin ardından hissettiklerini yazdı.
BELLİ BELİRSİZ KIPIRDIYORDU SONRA HAREKETSİZ KALDI
İşte o satırlar: ''Annem ilk vurulduğunda, haber verdiler koştuk, biz daha varmadan amcam gitmek istemiş onu da vurmuşlar. Gittiğimde amcamı taşıyordu komşular, annem dedim sokakta kaldı dediler, ben gitmek istedim tuttular, ağladım ağladım ağladım… Annem sokağın ortasında kaldı öylece önce belli belirsiz kıpırdıyordu, sonra saatler geçtikçe hareketleri azaldı… Kimi aramadık ki vekilleri, kaymakamı, valiyi, dedik çeksinler şu kargaları öldü ölmesine de cenazemizi alalım… Annem ne hissetti acaba, canı çok yandı, yanmıştır…
150 METRE İLERİSİNDE ÖLDÜK
Biz sevgi nedir hiç dile getirmezdik, ama bir sarılması vardı dünyaya değerdi, binerce söz gelse anlatamazdı o sevgiyi… Annem tamı tamına 7 gün sokakta kaldı… Hiçbirimiz uyuyamadık, köpekler gelir, kuşlar konar diye, o orada yattı biz 150 metre ilerisinde öldük… Bir insan bir insana ne kadar acı çektirebilirse devlette bize 7 günde bunu yaptı. Tam 7 gün annenizin cenazesi sokak ortasında kalsın… İnsan çok iyi olamıyor, insan kalamıyor…
KEŞKE HEMEN ÖLMÜŞ OLSA
Kokusu gitmiş, toprak ve kan kokuyor annem, saçları sertleşmiş, kirlenmiş, annemin canından can almışlar Allah’a inananlar! Gözleri açık kalmış annemin, yüzü eve dönük, ayakları toplanmış bir takat gelsin diye belli ki çabalamış. Siz benim annemi öldürdünüz, çocuklarınız var mı bilmiyorum sizin yoksa bile sahiplerinizin var, nasıl bir acı demeyeceğim zira ağır… 7 gün benim annem 7 gün kara kış soğuğunda kaldı, en acısı kaç saat yaralı kaldı bilememek, keşke diyorum hemen ölmüş olsa. Siz benim annemi öldürdünüz.''
BELLİ Kİ CANI ÇOK YANMIŞ
Annemin elleri kaskatı olmuş ve öyle sıkmış ki eşarbını belli ki canı hayli acımış, öptüm ellerinde helal et hakkını diye ama… Kanı kurumuş annemin, elleri, yüzü ki yüzü düşerken toprak olmuş, elbiseleri kandan ıslanmış sonra kurumuş, sonra taş olmuş annemin…