GYV’nin iftar yemeğinde Hocaefendi'nin mesajı okundu

Gazeteciler Yazarlar Vakfı'nın (GYV) düzenlediği geleneksel iftar yemeğinde iş, medya, akademi ve sanat dünyasından bine yakın insan bir araya geldi.

İftar programında hoşgörü, barış ve adalet mesajları verildi. İftar yemeğine ilişkin konuşan Gazeteciler Yazarlar Vakfı Başkan Yardımcısı Cemal Uşşak, " Gün gelecek, toplumun kutuplaştırılan ve bugün itibariyle birbirinden uzaklaşan kesimler, kardeşlik sofralarında birlikte oturacaklar. Aynı bugün olduğu gibi, farklı renklerin armonisi mümkün olacak.” dedi.

GYV'nin Hilton Otel'de düzenlediği geleneksel iftar programına; GYV Genel Başkan Yardımcısı Cemal Uşşak, Zaman Gazetesi Genel Müdürü Ekrem Dumanlı, Cihan Haber Ajansı Genel Müdürü Abdülhamit Bilici, Samanyolu Haber TV Genel Yayın Yönetmeni Metin Yıkar, Dünya Ehli Beyt Vakfı Başkanı Fermani Altun, Dünya TV Genel Yayın Yönetmeni Remzi Ketenci, Edebiyatçı Yazar Yavuz Bülent Bakiler, Meydan Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Levent Kenez, eski milletvekili İlhan İşbilen, eski milletvekili İdris Bal, Ahmet Turan Alkan, Mümtazer Türköne, Nuriye Akman, Modacı Neslihan Yargıcı, çok sayıda gazeteci, iş adamları, akademisyen, tutuklu polislerin aileleri, Soma şehitlerinin aileleri katıldı.

İftarın ardından kürsüye çıkan Cemal Uşşak, daveti kabul edip gelenlere teşekkür ederek konuşmasına başladı. Uşşak, "Bunca farklılıkla bir arada yaşayan devasa bir aileyiz. Çoğuz ve çeşitliyiz, iyi ki de böyleyiz, zira insana dair güzellikler ancak farklı renklerin bir arada bulunmasıyla ortaya çıkıyor. Bu güzel ülkenin renkli çocukları olarak bizler eşine az rastlanır bir tarihi tecrübenin; barış içerisinde bir arada yaşama tecrübesinin üzerinde yaşıyoruz. Bin yılı aşan bu tecrübe, acısıyla tatlısıyla, inişiyle çıkışıyla bizim hikâyemiz ve bu hikâye geleceğe dair ümitlerimizin de esin kaynağı.” ifadelerini kullandı.

“Şuna inanıyoruz ki; güzel her adım, faydalı her proje ümitle başlar.” diyen Uşşak, şöyle devam etti: “Gün gelecek, demokrasi tüm kurumlarıyla yerleşecek ve seçim sandığının ötesine geçerek siyasi süreçlerimizin en belirgin özelliği olacak. Gün gelecek, hukuk kişisel siyasi tercihlerin üstüne çıkacak ve haklar ve özgürlüklerin temel garantörü olacak... Yargı, tarafsız ve bağımsız olarak bir çözüm mercii olacak… Ümitvarız; yolsuzluk diye bir sorunumuz olmayacak. Hesap verirlik ve şeffafiyet en önemli siyasi kriterler olacak…Ümitvarız, fırsatlar ve kamusal hizmetlere erişim noktasında eşit yurttaşlar olacağız. Gün gelecek, anadil gibi çok temel bazı kültürel haklar ihlal edilmeyecek, edilemeyecek… Temel insan hakları, seçim pazarlıklarının bir konusu haline getirilerek zaman zaman masaya sürülüp, zaman zaman geri çekilen bir kart olarak araçsallaştırılmayacak…

Umudumuz var, sevgili dostlar! Gün gelecek, toplumun kutuplaştırılan ve bugün itibariyle birbirinden uzaklaşan kesimleri, kardeşlik sofralarında birlikte oturacaklar. Aynı bugün olduğu gibi, farklı renklerin armonisi mümkün olacak, gün gelecek, bu toprakların temel unsurlarından biri olan Alevilik, herhangi bir kısıtlamaya maruz kalmayacak. Evet, sevgili dostlar, ümıtvarız! Bir gün, bu topraklarda Gayr-ı Müslim vatandaşlarımız, inanç farklılıklarından dolayı hiçbir ayrımcılık ve nefret söylemine hedef olmayacak. Ümitliyiz, ne hukuk ne ahlak ne de kültürde yeri olmayan kadına karşı şiddet, bir gün bu toprakların sorunu olmayacak. İşçi hakları ve güvenliği konusunda, gün gelecek, bizler örnek gösterileceğiz. İşverenlerin ve onları denetleme yükümlülüğünü yerine getirmeyen sorumluların ihmalkarlığı yüzünden, yüzlerce insanımız canından olmayacak. Umuyoruz muhterem dostlar, umuyoruz ki, bir gün kimse, ama hiç kimse milli-manevi değerler üzerinde tekel iddiasında bulunmayacak ve onların içini boşaltmayacak. Zira o değerler, hepimizin, bu toprakların değerleri. Gün gelecek, yeni tezahür eden, çapulcu, hain, paralel gibi her biri ayrı bir nefret söylemi olan ve toplumsal bağlarımızı zayıflatan söylemleri medya tekrarlamaktan utanacak. Onları üreten siyaset, toplumu kutuplaştırıp oy devşirmek yerine; toplumu kuşatan, toplumun tüm kesimlerine, düşüncesi, dini tercihi, yaşam tarzı, rengi ne olursa olsun hizmet sunmak için çaba sarf edecek.

Değerli dostlar, bu toprakların çocukları olarak bizler, yalnızca sorunlarını değil, umut ve heyecanlarını da paylaşan büyük bir aileyiz. Farklı düşünceler, farklı inançlar ve farklı yaşam pratiklerimiz ile birlikte. Evet, sorunlarımız var, ama sorunların üstesinden gelecek, onlara karşı duracak dinamiklerimiz ve potansiyelimiz de var. Doğrudur, toplumsal bağlarımız siyasi ihtirasların kurbanı haline getirildi ve biz, evet, bir kere daha bölündük. Ancak tüm bu problemlerin mevcut olması barış içinde bir arada yaşama kültürü adına yapılanları daha da anlamlı ve gerekli hale getirmektedir. Zira hayallerimiz var, umudumuz var! Umutlarımızı somut projelerle hayata taşımaya çalıştığımız birkaç örnek arz ederek konuşmamı bitirmek isterim: Malumunuzdur. New York, Cenevre, Viyana, Nairobi ve Addis Ababa´da temsilcilikleri bulunan Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı, Türkiye´de olduğu gibi, dünyanın değişik yerlerinde de aktif çalışmalar yapmaktadır. Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı, dünya genelinde sadece 147 Muadili Kurum’un sahip olduğu Birleşmiş Milletler Genel Danışmanlık statüsünü 2012 yılında alarak, bu statüye Türkiye´den sahip olan ilk ve tek kurum olmuştur. Şubat 2015’te Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı, Afrika Birliği Komisyonu ile ortaklık ve işbirliğini güçlendirmek üzere mutabakat zaptı imzalamıştır.

'Cenevre Barış Konferansı', 'Sosyal Adalet Perspektifinden Yolsuzluk ile Mücadele', 'Sürdürülebilir Kalkınma için Eğitim’de Kamu-Özel İşbirliği', 'İstanbul Summit: Sürdürülebilir Kalkınma için Kadınların Ekonomik Alanda Güçlendirilmesi' gibi uluslararası konferanslar başta olmak üzere çok sayıda seminerler ve paneller gerçekleştirmiştir.

Uluslararası arenada yapılan bu faaliyetlerin; dini, ırkı, rengi ne olursa olsun, gönlü barıştan yana olan insanlar tarafından sahiplenilmesi, bu barış mesajının ve bu barış yolunun ne denli evrensel olduğunun bir göstergesidir.

Bizler, bu ülkenin çocukları olarak, hep birlikte, el ele vererek, hayalimizdeki Türkiye’yi inşa edecek ve gelecek nesillere gururla devredeceğiz.”

FETHULLAH GÜLEN HOCAEFENDİ'NİN MESAJI OKUNDU

Programda GYV Onursal Başkanı Fethullah Gülen Hocaefendi'nin güne ilişkin mesajı da okundu. Gülen, iftar programına özel verdiği mesajda şu ifadelere yer verdi:
"Kendimi bildim bileli, hiç kimsenin soy, renk, din, inanç, mezhep ve düşünce farklılığı gibi hususlardan ötürü hor görülmediği, sürekli barış içinde beraber yaşamanın ve insanî güzelliklerde buluşmanın vesilelerinin araştırıldığı, “herkesi kendi konumunda kabul ve herkese saygı” ahlakının hâkim bulunduğu ve içteki bu birlik beraberlik ruhuyla dünya muvazenesinde de denge unsuru olabilmiş bir Türkiye hayal ettim.

Aslında, bu akşamki iftara ev sahipliği yapan Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı da işaret ettiğim mülahazalar üzerine kuruldu ve o istikamette faaliyetlere koyuldu. Vakfın ilk programından itibaren yıllardan beri birbirine küs yaşayan farklılaştırılmış ve düşman kutuplar hâline getirilmiş pek çok kimse onun sevgi atmosferine koşmaya başlamıştı. Doğrusu bu, onların kendilerine yönelmeleri, kendilerini bir kere daha keşfetmeleri demekti. Çok iyi hatırlıyorum, birbirinin elini ürkek ürkek sıkan kimselerin, biraz beraber bulunduktan sonra “Meğer hep aynı düşünüyormuşuz!” ve “Meğer birbirimize ne kadar da yakınmışız!” dediklerini. Bütün bunlar, Cenâb-ı Hakk’ın değerlendirmemize sunduğu fırsatlardı; ama bilmem ki bu fırsatları tam değerlendirebildik mi! Keşke değerlendirebilseydik!

Evet, bir dönemde şöyle-böyle ayrıştırılmış, sun’î gerginliklere çekilmiş ve kavgaya kilitlenmiş değişik kesimlerin birbiriyle kucaklaşmaya ve sarmaş dolaş olmaya başladığı ve kendi kendimize reva gördüğümüz gurbet yıllarını arkada bıraktığımız o günler çok verimli günlerdi. Fakat acıdır, yapılan onca olumlu işin görülmemesi, takdir edilmemesi bir yana, o istikametteki aktiviteler birer cinayet gibi gösterilmek istendi; istendi ve bir mânâda dinamitlendi.

Şimdilerde o fevkalâde büyülü ve ümitle tüllenen günleri, saatleri ne zaman düşünsem, “Keşke o sevgi ve diyalog çağlayanının önü hiç kesilmeseydi!” deyip iki büklüm oluyorum. Ne kadar arzu ederdim, o nazlı nazlı bir araya gelişlerin, o yürekten birbirini selâmlayışların ve o sımsıcak akşamların devam etmesini! Hâlâ hatırlayabiliyorum, o samimî hislerin, o gönüllerden kopup gelen seslerin, o temel değerlerimize saygı çerçevesinde ortaya konan düşüncelerin iç dünyamızda uyardığı heyecanı, birlik ve beraberliğimiz adına hâsıl ettiği imanı ve ümidi.

Eğer bir gün şeytan gelip aramıza girmeseydi ve fena huylara açık tabiatlardaki düşmanlık duygularını hortlatmasaydı, mızrabını yemiş bam telinden yükselen sesler gibi her yörede duyulan o heyecanlı nağmeler, o birbirine ulaşan eller ve birbirinin meziyetini mırıldanan diller hep aynı şeyleri söylemeye devam edecek ve o mütekabil saygı, hürmet teâtîleri sürüp gidecekti.

Her şeye rağmen, hep ümitle tüllenmiş o âhenkli, hatta biraz da âlâyişli toplanmaların, geliş gidişlerin farklı bir çizgide de olsa hâlâ devam ettiğini görüyor ve müteselli oluyorum. Şartların, konjonktürün gerektirdiği farklılık mahfuz; aynı üslûp, aynı eda, aynı düşünce ve aynı mülâhazaların binlerce, yüz binlerce sevgiyle çarpan sine tarafından temsil edildiğinde de tereddüdüm yok. Yakın bir gelecekte o zevk-u şevk akşamlarının mazidekilerini aratmayacak bir coşkuyla yeniden yaşanacağına ve her yanda sevgi soluklayıp duranların nefeslerinin duyulacağına inanıyorum.

Bu hislerle, “Hayallerimdeki Türkiye” temalı iftarınızın bereketli olmasını diliyor; herkese selam, hürmet ve teşekkürlerimi arz ediyorum.”

SOMA ŞEHİTLERİNİN AİLELERİ DE İFTARDAYDI

GYV'nin iftarında Soma'da maden faciasında şehit olan bazı işçilerin aileleri de hazır bulundu. Davetten ve kendilerine verilen önemden dolayı GYV'ye teşekkür eden aileler, hukuk mücadelelerinin devam ettiğini ancak mevcut adalet sisteminden ümitvar olmadıklarını söyledi.

Soma faciasında eşini kaybeden Naciye Kaya, “Vakfa daveti için teşekkür ederim. Çok mutlu olduk, bizim için değişiklik oldu. Şu an değişen hiçbir şey yok. Acılar bizim için hiçbir zaman hafiflemez. Adalet peşindeyiz, adalet arıyoruz. Adalet yerini bulur mu, Türkiye’de de pek sanmıyorum. Soma’nın durumu belli.” şeklinde konuştu.

Oğlunu, kardeşini ve teyzesinin oğlunu faciada kaybeden Hatice Öztürk de gözyaşlarına hakim olamadı. Güçlükle konuşan Öztürk, “Bizim acılarımız ömür boyu dinmez. Hem evladımı hem kardeşimi hem teyzemin oğlunu 3 tane şehidim var benim. Acılarımız biz ölürsek ancak o zaman diner. Oğlum 6 aylık evliydi henüz.” dedi.

POLİS AİLELERİ: BURADAKİ İNSANLARIN DUASINI GÖTÜRECEĞİZ

17-25 Aralık büyük yolsuzluk operasyonu sonrası tutuklanan polislerin aileleri de iftardaydı. Eski TEM Şube Müdürü Yurt Atayün'ün kızı Elif Atayün, iftara ve babasının yaşadıklarına ilişkin şunları söyledi: “Yaklaşık bir yıl olacak. Bu babamdan ayrı geçirdiğimiz ikinci Ramazan. İnşallah ayrı geçirdiğimiz üçüncü bayram olsun istemiyoruz. Böyle güzel bir organizasyona bizi davet ettiler. İsterdik ki bugün babam da yanımızda olsun, bu duyguları birlikte paylaşalım. Ama biz biraz buruğuz. Yarın açık görüşte onu göreceğiz. Bayramda yanımızda olsun, evimizde olsun istiyoruz. İnşallah inşallah bir an önce demokrasinin işlediği günlere kavuşmayı istiyoruz. Bir yıldır delilleri ortaya koyamıyorlar. İddianameyi hazırlamıyorlar ki tahliyeler gerçekleşmesin diye. Bugün tahliye haberleri aldık, bu da bizler için umut oldu. İnşallah biz de güzel günlere kavuşacağız. Bu güzel ortamdaki insanların selamlarını ve dualarını ileteceğim babam.”

Komiser Hüseyin Korkmaz'ın Güney Koreli eşi Leyla Korkmaz da “Hayırlı bir zamanda çıksınlar istiyoruz. Bugün Silivri’de görüştük. Onlar Ramazan’ı çok iyi değerlendiriyorlar. Biz de mümkün olduğunca onları desteklemeye çalışıyoruz. Tuvalete çok yakın bir yerde iftar yaptırıyorlarmış. Kapılarda kilit olmadığı için biri lavaboya giriyor birisi dışarıda yemek yiyor. O kadar dar alanda bile çok değerlendiriyor diye duydum. İçeride hep dua, Kur’an, namaz dolu dolu geçiriyorlarmış.” şeklinde konuştu.

FERMANİ ALTUN: ZALİMLER SALTANATTA, ZULÜMDE YARIŞIR

Yaşanan ayrışmalara ve IŞİT tehlikesine dikkat çeken Dünya Ehli Beyt Vakfı Başkanı Fermani Altun, duygularını şöyle dile getirdi: “Bir avuç terör grubu yüzünden büyük sorunlar yaşanmakta. Bunu empoze edenler dünyadaki din adına zalim din zalim dindarlardır. Zalim dindarlar cahil dindarları kullanıyorlar. Burada ehli kamil olanlara büyük görev düşüyor. Hangi inançtan, hangi meşrepten olursa olsun, nasıl inanıyorsa inansın ehli kamillerin hepsi ittifakta yarışan ve hak yolunda olan mübareklerdir. İslam’ı kurtarmamız lazım. Dünyayı bu terör vahşetinden kurtarmamız lazım. Buna öncülük yapan, zemin hazırlayan güçlerin yargılanmasını istiyoruz. Türkiye de en büyük hedeflerinin başındadır. Irak’ta Suriye’de yaşanan vahşetler adım adım Türkiye’ye taşınmaktadır hem uluslararası güçler tarafından hem Türkiye’deki yanlış politikalar yüzünden. O bakımdan yapılan ayrım ve ayrışmalar alt zemini hazırlamaktadır. Türkiye hem elini hem gövdesini bu vahşetin içine sokmuştur. Ehli kamil Müslümanların kucaklaşmasının dünden daha çok zamanı olduğunu söyleyebilirim. Adaleti, hakkı, hukuku, demokrasiyi paylaşmayı, dayanışmayı, beraber yaşamayı tesis etmemiz gerekiyor.

Tüm insanlığın ve İslam aleminin de iki büyük düşmanı vardır; cahiller ile zalimler. Ehli kamil olanlar ittifakta yarışırlar. Cahiller ihtilafta yarışırlar, kavgada yarışırlar. Zalimler çıkarda, mevkide, saltanatta, zulümde yarışırlar. Hem dünya nizamını bozan, hem insanların arasına ayrılık tohumlarını eken bu zalimleri toplumun doğru tanıması gerekiyor.”

08 Temmuz 2015 14:07
DİĞER HABERLER