Adana’da silah yüklü MİT TIR’ları soruşturmasını yürüten savcıların savunmasını yayınlayan gazeteci Arzu Yıldız, 1 yıl 8 ay hapse mahkum edildi. Mahkeme Yıldız’ı annelik hakkından da men etti. Biri 4 aylık 2 çocuğu olan Yıldız, kararı ve duygularını anlattı.
RÖPORTAJ REYHAN GÜL
Annelik hakkından men cezası ne anlama geliyor?
Bir ceza üst sınırı diye bir şey var. Üst sınırdan verince böyle şeyler uygulayabiliyor hakimler. Bu şu demek oluyor; çocuklarla ilgili yasal hiçbir işlem yapma hakkım olmuyor.
Yani boşansanız, çocuklar üzerinde hiçbir hakkınız olmayacak…
Aynen. Normalde anneler çocuklarını cezaevine sokuyor. Ben alamayacağım, babaya verecekler ki, çocuk küçük. Aslında bu cezayla Türk hukuk sistemindeki bir bozukluk ortaya çıkmış oluyor.
Nedir o?
Bir insanı cezalandırabilirsiniz ama anneliğini, babalığını sorgulayamazsınız. Çocukları böyle devlet eliyle alacak bir yasa olmaması lazım. TCK 53’ün değiştirilmesi gerekiyor.
Bugüne kadar birçok gazeteci cezaevine girdi. Ama hiçbirine böyle men cezası verilmedi. Neden siz?
Burada yapabileceğimiz her şeyi yapalım diye düşünmüşler. Daha fazla zora sokalım düşüncesinden sanırım. Yani bunlar kendi meslektaşının sesinin duyulmasına dahi tahammül edemediklerini gösteriyor ki, bu daha utanç verici bence.
Bir anne olarak karar ne hissettirdi?
Kim alabilir bir anneden çocuğunu? Hayatta vermem, öldürseler vermem.
Neye dayanarak söylüyorsunuz?
Kimsenin hem cesareti yetmez hem de ölümü çiğnemeleri lazım öyle bir şey için. Vallahi üzerime benzin döker yakar yine çocuklarımı vermem.
Skandal kararın ardından twitterda başlatılan #ArzuYıldızANNEdir etiketi Türkiye gündemine girdi.
Peki bundan sonraki süreç nedir?
Yargıtay’a gideceğiz. Temyiz edeceğiz. Bu ortalama bir yıl sürer. Karar alınırsa 20 ay oluyor toplam cezanın üçte ikisi yatılıyor. Bir yılın üstündeki bölümü cezaevine girdi çıktı gibi olacak yani açıkta yatacağım herhalde.
Bir kadın ve anne olarak neden bunları göze alıyorsunuz?
Ben vicdanımı durduramıyorum.
Anneliğin vicdanının gerisinde kalıyor yani…
Biraz öyle oluyor sanırım. Çocuklarıma da elimden geleni yapmaya çalışıyorum ama bir taraftan da ihmal ediyorum. Çünkü başkalarının çocuklarını da düşünüyorum.
Bu ülkede nasıl gelecek planı yapayım?
İçeride yatan savcıların, haberini yaptığım savcıların anne babalarının ne halde olduğunu gördüm ben. İşçi çocukları bunlar. Lastik ayakkabıyla kardeşi geliyor mahkemeye. Özcan Şişman’ın babası oğlunu nasıl okuttuğu bana anlattı. Şimdi ben bu adamların durumunu görüp kendi çocuklarım için nasıl bir gelecek planı yapayım? Biri gelecek, keyfi için içeri atacak, başka biri onun sesini duyurduğu için gazeteciye ceza verecek.
İşsizlik paramı çıkarıyorum
Ben uzun süredir bağımsız gazetecilik yapıyorum. Arkamda hukukçular yok. Bana ceza verilmiş falan. Ama ben işsiz olduğum için para kazanamıyorum. Sağ olsunlar şu anda kazanamadığım paraları biriktiriyorlar benim adıma. Bu cezalarla ilerde AİHM’den deli gibi tazminat alacağım. Yani işsizlik paramı da çıkartıyorum.
90’lı yıllardan bile gerideyiz
Gazetecilik çok sıkıntılı bir meslek. İkincisi maddi getirisi yok. Manevi olarak çok yıpranıyorsunuz. Çocuklarımın bu ülkede bir gelecekleri olsun bile istemiyorum. Çünkü bu ülkeye demokrasi geleceğine olan inancım yok. 90’lardan bile gerideyiz. Düşünün savcı oldular. Hırsızı yakalasa hain ilan edilecek, silah kaçakçısını yakalasa o tutuklanacak, doktor olsa kocası tahliye verdi diye işten atacaklar. Şimdi bu ülkede niye çocuk yetiştireceğim ki?