Hadislerle örnek verdi ve ekledi

Hadislerle örnek verdi ve ekledi
Zaman Gazetesi yazarı Ahmet Kurucan, artan muta nikahlarına dikkat çekti. Hadislerle ve fıkhi açıdan muta nikahını ele alan Kurucan yazısında "Allah aşkına, muta nikâhının genelevlerde hayat kadınları ile yapılan zinadan ne farkı var?" ifadelerini kullandı.

İşte Ahmet Kurucan'ın dikkat çeken o yazısı:

Ben şahsen 50 yılı aşan ömrümde muta nikâhının bu kadar yoğun gündem olduğu bir zaman dilimi yaşamadım.

İran’ın Türkiye ve bölge üzerindeki tesirinin merkeze alındığı İran şirketleri, ambargoyu delmeye yardım etme vb. konular etrafında konuşulduğunda söz her nedense mutlaka dönüp dolaşıp muta ve humus gibi mevzulara geliyor. İşin siyasî boyutunu bilemem ama dini ve fıkhî bağlamda muta nikâhı ile alakalı ehl-i sünnetin genel yaklaşımını özetleyen bazı bilgiler sunabilirim.

Yazının başlığına her ne kadar “muta nikâhı” desem de muta’yı bir nikâh olarak kabullenmek imkânsızdır. Çünkü nikâh, İslam’da kadın ve erkeğin birlikte meşru bir şekilde yaşamalarını sağlayan akde verilen isimdir. Bu akdin en önemli özelliği akdin daimi oluşudur. Süre belirtmesi akdi batıl kılar.

Herkesin bildiği gibi nikâh akdinin bir başka tabirle evliliğin asıl amacı neslin çoğalması, Allah’ın insan fıtratına koyduğu cinsel arzuların tatmini ve eşler arasında sevginin, huzurun, saygının, şefkatin, merhametin ve güvenin tesisidir. Üç madde halinde özetlediğimiz bu amaçlar gösteriyor ki evlilikle insanın hem maddî hem manevî hem de toplumsal ihtiyaçları bir bütün halinde gözetiliyor.

Aslında evliliğin amaçları diye sıraladığımız bu unsurlar Kur’an ayetleri, Peygamber (sas) hadisleri ile temellendirilebilir. Mesela Allah Rum Sûresi 21. ayette şöyle buyuruyor: “O’nun (varlığının ve kudretinin) delillerinden biri de: Kendilerine ısınmanız için, size kendi nefislerinizden (cinsinizden, kendilerinizden, içinizden, sizin gibi insan olanlardan) eşler yaratması, birbirinize karşı sevgi ve şefkat var etmesidir. Elbette bunda, düşünen kimseler için ibretler vardır.”(Rum, 30/21)

Pekala muta nikâhı nedir? Muta, bir erkeğin, rızası olan bir kadınla ücret karşılığında belli bir süreliğine evlenmesi demektir ki bu süre 15 dakika olabileceği gibi 3 gün de olabilir. Şimdi yukarıda sıraladığımız nikâhın amaçları açısından muta nikâhına bakacak olursak burada neslin çoğalması, eşler arasında sevginin, saygının tesisi var mıdır? Elbette hayır. Olan tek şey cinsel tatmindir.

O zaman soru şu: Muta nikâhının, cinsel tatminin ücret karşılığı yapıldığı fuhuştan ne farkı vardır? Cevap; hiçbir farkı yok. Fark sadece akıl, kalp ve zihni tatmin etme için aranan dinî meşruiyettir ve muta’ya nikâh denmesi, kendilerine göre nasslarla delillendirilmesi ihtimal bu tatmini sağlamaktadır.

Şimdi gelelim muta nikâhının Kur’an, sünnet, ulema içtihatları ve 15 asırlık İslam geleneğindeki yerine. Muta nikâhına cevaz verenlerin dayanmış oldukları en büyük delil Nisa Sûresi 24. ayettir. Ayette Allah şöyle buyurmaktadır. “Kocası olan kadınlarla da evlenmeniz haramdır, ancak harp esiri olarak eliniz altında bulunan cariyeler bundan müstesnadır. İşte bütün bunlar Allah’ın kesin hükümleridir. Bu sayılanlardan başkalarını, iffetli yaşamak, zina etmemek şartıyla, mal harcayıp mehirlerini vererek nikâhlamanız helâldir. Dikkat edin: Evlenerek beraberliklerinden yararlandığınız kadınlara, belirlenmiş olan ücretlerini (mehirlerini) bir hak olarak kendilerine verin. Ama belirledikten sonra, aranızda anlaşarak miktarını artırıp eksiltmenizde size bir vebal yoktur. Allah alım ve hakîmdir (her şeyi hakkıyla bilir, mutlak hüküm ve hikmet sahibidir).” (Nisa, 4/24).

Onların görüşlerine göre ayetin muta’ya cevaz teşkil eden kısmı “femestemta’tüm bihî minhunne feetûhunne ucûrahunne faridah” yani “evlenerek beraberliklerinden yararlandığınız kadınlara, belirlenmiş olan ücretlerini (mehirlerini) bir hak olarak kendilerine verin” beyanıdır. Muta’ya cevaz verenler bu ayetteki “istemta” fiilini geçici istifade ve ücret kelimesinin çoğulu olan ‘ucûr’ kelimesine de “ücret” olarak meal vermektedirler. Halbuki ulemanın çoğunluğu ‘istemta’ fiiline meşru nikâh, ‘ucûr’ kelimesine de mehir manası vermektedirler ki ayetin ayetle tefsiri ve izahı adına başka ayetlere müracaat ettiğimizde bunu ispatlayacak birçok ayet vardır. Mesela; Nisa suresi 12, Mümtehine Sûresi 10, Ahzab 50. ayetlerindeki ‘ucûr’ kelimesi tartışmaya mahal olmayacak şekilde mehir manasında kullanılmıştır. Kaldı ki hiç bunlara gitmeye gerek yok; çünkü mealini verdiğimiz ayetin başlangıcında evli kadınlar ve cariyelerle evliliği anlatıldıktan sonra “bu sayılanlardan başka” diyerek ayrı bir fasıl açılıyor ve orada ilk cümle olarak iffetli yaşamak, zina etmemek şartıyla” diyerek muta’ya da fuhşa da bütün bütün kapılar kapatılıyor.

Ayrı bir husus; ‘ucûr’ kelimesi ile anlatılan mehir –isterseniz ücret manası verin- kadından istifade etmenin karşılığı değildir. Aksine o Nisa Sûresi 4. ayetinde belirtildiği üzere “kadınlara mehirlerini gönül hoşnutluğu içinde herhangi bir karşılık olmaksızın verin” fehvasınca kadının kocası üzerindeki hakkıdır ve bu hak evlilik süresi içinde tayin edilen zaman içinde verilebilir. Eğer buna kadından faydalanmanın karşılığı denilecek olursa, o zaman her istifade eden erkeğin kadına belirlenen karşılığını vermesi gerekir. Aklî çıkarım budur, bunu kabullendiğiniz zaman da nikâhın sifahtan, zinadan zahiri olarak hiçbir farkı kalmaz.

Şunu rahatlıkla diyebiliriz, mutaya cevaz veren Şia ulemasının bu ayeti görüşlerine delil olarak kullanması, ayeti kendi içinde dahi parçalayan atomik yaklaşımın göstergesi olup tefsir, hadis, fıkıh usulleri, akıl ve mantık ölçüleri içinde bir yere oturmamaktadır.

Hadislerde muta nikâhı

Hadislere gelince; önce şunu tespit etmemiz lazım, muta nikâhı cahiliye döneminde var olan ve uygulanan bir muameleydi. Bugün Şia’nın fıkıh kitaplarında sayfalarca okuduğumuz kurumsallaştırdığı şekliyle mi? Doğru, yerinde ve güzel bir soru. Cevap; kaynakların verdiği bilgilere göre hem evet hem de hayır. Evet; bugün yaygın bir şekilde olduğu gibi çok kısa süreli ve belli ücret karşılığında muta nikâhı ile beraberlik yaşayanlar var. Hayır; 2 yıl, 3 yıl gibi çok daha uzun süreli beraberlikler var. Hatta bu türlü birlikteliklerden doğan çocukların babasının kimliği şüpheli olduğu için annesine nispet söz konusu. Bu bir.

İki, Efendimiz (sas), sahih hadisleriyle muta nikâhını tedricilik esasına bağlı olarak yasaklamıştır. Başka bir ifadeyle Efendimiz (sas) başlangıçta cahiliye âdetinin devamı olduğu, savaş ve ticaret gibi uzun süren evden ayrılıkları zaruret kapsamında görerek bir şey demese de, daha sonra kesin ve keskin bir dille muta nikâhını yasaklamıştır. Beyanı şu Allah Resulünün (sas): “Ey insanlar! Ben sizin kadınlarla muta nikâhınıza izin vermiştim. İyi bilin ki, Allah onu kıyamet gününe kadar haram kıldı. Kimin yanında böyle nikâhlı kadın varsa, bıraksın ve ücret olarak verdiğinden de geri bir şey almasın.” (Müslim, Nikâh, 20)

Burada bir soru; muta nikâhının yasaklanması denince halk arasında bilinen bunun Hayber’de ehli eşek etlerin yenilmesiyle birlikte haram kılındığıdır. Bu bilgi yanlış değil, eksik. Şöyle ki: Muta yukarıdaki beyanlarla çok daha önceden Efendimiz tarafından yasaklanıyor ama Hayber’de tekrar ediliyor. Hatta sadece Hayber’de de değil, Mekke fethinde, Veda haccında da tekrar ediliyor aynı yasak.

Söz buraya gelmişken Şia’nın “Muta nikâhı Hz. Ömer tarafından yasaklandı” iddiasına birkaç cümle ile değinebiliriz. Şia kaynaklarında gerçekten böyle bir iddia vardır. Bazı rivayetlerle bu yaklaşım desteklenebilirse de başka rivayetlere bakılınca Hz. Ömer’in muta nikâhının Efendimiz tarafından yasaklanma emrini sonradan duyduğu öne sürülebilir. Bununla beraber aynı rivayetlerin devamında Hz. Ömer’in, bu emri duyar duymaz yasaklama emrini açıkça ilan ettiği de vakidir.

Fakat her nedense Şia bu ikinci kısmı hiç nazara almaz, yasaklamanın Hz. Ömer tarafından yapıldığını ısrarla ileri sürer ve bu görüşlerini Hz. Ali’nin “Ömer muta’yı yasaklamasaydı yolunu şaşırmışlar, isyankârlar, eşkıyalar dışında kimse zina etmezdi” sözü ile desteklemeye çalışır. Sıhhat açısından tek kelime ile bu rivayet sahih değildir. Kaldı ki doğru bile olsa Hz. Ali madem böyle düşünüyor ve söylüyor, Hz. Ömer’e neden itiraz etmiyor? Ya da kendi hilafeti döneminde muta nikâhını helal kılabilirdi, neden kılmıyor? Halbuki bildiğimiz o ki, Hz. Ali bırakın muta nikâhını helal kılmayı, muta yasaktır ve haramdır hükmünü defalarca tekrar ediyor. Hatta Şia’nın en büyük dayanakları arasında zikri geçen İ. Abbas’a hem de oldukça sert bir biçimde yasaktır ve haramdır diyen de Hz. Ali’dir. Nitekim bu uyarıları alan İ. Abbas, muta nikâhı ile alakalı görüşünden vazgeçtiğini söyledikten sonra önceki görüşünün gerekçesini şu cümlelerle anlatır: “Yemin olsun ki, ben mutaya fetva vermedim, helal de kılmadım. Ancak Allah’ın meyte, kan ve domuzu darda kalana helal kılması gibi mubah saydım.”

Fıkhî açıdan muta nikâhı

Üç; fıkhî açıdan neler söylenebilir? Yukarıda bir cümle ile geçti, Şia fıkıh kitaplarında muta akdinin tıpkı nikâh akdi gibi birçok içtihatlara konu edildiğini ve bu içtihatlarla onun kurumsallaştırıldığını görürüz. Benim şahsî görüşüme göre eğer bugün İran’da ya da başka herhangi bir ülkede araba kiralar gibi muta yapacak kadınların kiralamasını yapan merkezler varsa, söz konusu içtihatların rolü inkâr edilemez.

Bilmem ki burada sözü hiç uzatmadan 4 mezhebin muta nikâhını haram kıldığını ve daha fazla sözün fazla olacağını söylesem yeterli olur mu? Olması lazım; çünkü Şia mutanın helal olduğu konusunda yalnızdır. Tefsir, hadis, siyer, megazi ve tarih kitaplarından konuyu inceleyen, bunların ortaya koyduğu sahih bilgileri fıkıh usulü prensiplerine göre kullanan fakihlerin hiçbiri mutaya cevaz vermemektedir. En basitinden bir misal; nikâhın şartları arasında şahitlerin varlığı şarttır. Ama bu şart her nedense muta nikâhında aranmaz. Halbuki herkesin bildiği gibi nikâhta esas olan aleniyettir. Düğün yapılması, nikâhın düğünde def ile ilan edilmesi, velime yani düğün yemeği ikram edilmesi onun toplum tarafından bilinmesini beraberinde getiren uygulamalardır ve bunları isteyen birçok hadisin de şehadetiyle bizatihi Efendimiz’dir (sas).

Bu zaviyeden bakınca otel odalarında geçecek yarım saatlik beraberliğin nikâh olarak ilan edilmesi zor olsa gerek! Kendine ait evindeki çeşmeden su içme yerine halka açık umumi çeşmelerde su içmeye benzetmesi ile cevaz kapısı aralanmaya çalışılan nikâhı salim bir akla kabullendirmek zor, hatta imkânsız. Bir-iki saatlik beraberlikten sonra kadının iki ay iddet bekleme hükmüne ne dersiniz? Burada kadına verilecek mehir miktarı hakkında Kur’an ayetleri ile çelişen ve çatışan içtihatları sıralamaya kalksam, bana yeter dersiniz. Ben de aynı kanaatte olduğum için bir aklî ve mantıkî bağlamda birkaç hususun altını sorularla çizecek ve yazıyı hitama erdireceğim.

1-İnsan olarak yaratılan herkes kadınıyla, erkeğiyle onur, şeref ve haysiyete sahiptir. Muta nikâhı, sözünü ettiğimiz onur ve şerefi hangi ölçüde korumakta ve kollamaktadır? Şöyle de sorabilirim; muta nikâhında kadın erkeğin şehevî hissini tatmin aracı olarak cinsel objeden başka ne mana taşımaktadır ve bunun insan onuru ile bağdaşan, uzlaşan yanı neresidir? Bir benzetme içinde ele alınacak olursa muta nikâhında kadının kiralık eşyadan ne farkı vardır? İran’da hüküm süren Mazdek’lerde olduğu gibi bu durum kadını herkesin ortak olduğu kamu malı yapmaz mı? Kadın herkesin ortak malı mıdır?

2-Allah’ın bir hikmete bağlı olarak insan fıtratına koymuş olduğu şehevi hislerden haz alma sadece erkeğe mi hastır? Cevabınız hayır ise muta nikâhı vesilesiyle kadının aldığı cinsel haz hakkındaki düşünceleriniz nedir? Hele fıkhî ahkâmı da tam anlamıyla uygulayacak olursanız yarım saatlik muta beraberliğinden sonra 2 ay iddet bekleme zorunluluğu kadın için fıtrî midir? Erkeklerin şehevî tatmini adına onlara üstünlük tanıyan muta uygulaması dinin erkeklere ayrıcalık tanıdığını göstermez mi? O zaman kadın olarak yaratılan insanların günahı nedir?

3-Hayatını onlarca, yüzlerce, binlerce muta akdi ile geçiren kadın, evrensel insan hakları kategorisinde yerini alan özgürlük ve eşitlik kuralları çizgisinde nerede yerini almaktadır? Bu durum o kadını yaşamış olduğu toplum içinde ikinci-üçüncü sınıf bir insan yapmayacak mıdır? Ve insafla meseleye bakacak olursak, hangi erkek annesinin, kız kardeşinin, kızının böylesi bir duruma düşmesini ister, arzu eder, can u gönülden kabullenir?

4-Muta nikâhının cari olduğu toplumda huzurdan, nesillerin sıhhatinden söz etmek hangi ölçüde gerçekçi olur? Erkeklerin şehevi arzularına muta ile meşruiyet kılıfı geçirildiği bir yerde insanlar arasında nasıl güven olacaktır? Namus mefhumu nasıl korunacaktır? Nitekim-basın yayına düşen bilgilere göre şehevî hislerin doruk noktada yaşandığı ergenlik ve gençlik dönemleri olan lise ve üniversite çağlarında birçok genç, ailelerinden habersiz bu türlü ilişkiler içine girmiş bulunmaktadır. Son tahlilde ahlakî tefessühe açılan güya meşru bir kapı değil midir bu?

5-Muta nikâhının faziletine dair uydurulan kirli bilgiler de ayrıca ele alınmayı gerektiren bir faciadır bence. İmamlarla yapılan muta nikâhlarının o kadınların hayatına bereket getireceği, çok sevap alacağı, ilk akla gelen bilgilerden. O zaman şu soruyu soralım: Başkalarının kızları ve kadınları ile muta nikâhını yapan sözde din adamları neden aynı bereketten ve aynı sevaptan kendi kız ve karılarının istifade etmesini istememektedir? İlkeli bir duruş, sorgusuz bir kabul o imamların kendi kız ve karılarını da başkaları ile muta yapmasını istemelerini, hatta bizatihi nikâhlarını kendilerinin kıymasını gerektirmez mi?

6-Son olarak; muta nikâhına cevaz verilemez ama “samimi olarak, içtihat veya taklit yoluyla farklı görüşte olanlara da fâsık diyemez” diyen hocalarımız, bu sözde içtihatları ile toplumda büyük ölçüde tefessühe sebebiyet vereceklerini nasıl hesap etmez veya edemezler? Birçok fetvalarında maslahat-ı ümmet ve istihsan delilini önceleyerek kıyas-ı içtihadilere terk eden, yaşları kemale ermiş bu ilim adamları beşerin en büyük zaaf noktalarından biri olan şehvete ait bu kadar tesahül gösterirse, bunun tabandaki yansımalarının çok büyük olacağını hiç mi düşünmezler, düşünmezler?

Hem son sözüm hem de son sorum şu: Bir fikir vermesi için fazla detaylarına girmeden ayet, hadis, mezheplerin yaklaşımı ve aklî çıkarımlar noktasında sunduğumuz bu bilgilere göre siz söyleyin Allah aşkına, muta nikâhının genelevlerde hayat kadınları ile yapılan zinadan ne farkı var?

Zaman

19 Eylül 2014 13:05
DİĞER HABERLER