Hakan Şükür'den AKP'yi sallayacak bomba açıklama

Hakan Şükür'den AKP'yi sallayacak bomba açıklama
AK Parti’den 2013 yılı Aralık ayında istifa eden Hakan Şükür, Erdoğan’ın Türkçe Olimpiyatları’nda Fethullah Gülen Hocaefendi’ye yaptığı davetin samimi olmadığını söyledi. Şükür, “Ben o gün de davetin samimi olmadığını düşünüyordum” diyor.
Attığı goller ve kariyeriyle Türk futbol tarihine geçen eski Milli futbolcu Hakan Şükür, 16 Aralık 2013’te AK Parti’den istifa etti. Bu tarihten itibaren milletvekilliğini bağımsız olarak sürdüren Şükür, yine bağımsız olarak İstanbul 3. Bölgeden aday. Hakan Şükür, seçim çalışmaları, AK Parti’deki iki senesini ve futbol camiasındaki gelişmeleri Bugün'e değerlendirdi.

AK Parti’ye girerken, ‘Sana ihtiyacımız’ var denerek kandırıldığını söyleyen Hakan Şükür, “Her şeyi partinin içine girdikten bir buçuk iki sene sonra gördüm” diyor. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın 14 Haziran 2012’de düzenlenen Türkçe Olimpiyatları’nın kapanış töreninde Fethullah Gülen Hocaefendi’ye yaptığı ‘dön’ davetine de değinen Şükür, “Ben o davetlerin o günlerde bile samimi olmadığını düşünüyordum. Hatta birçok kişi de benim çevremde bu yönde konuşmuştu” ifadelerini kullanıyor.

İYİ Kİ SİYASETE GİRMİŞİM

İstifanızdan sonra tekrar siyasete devam etme konusunda kararsızdınız. Sizi tekrar adaylığa, üstelik de bağımsız adaylığa iten sebepler neydi?

İstemediğim bir alandı siyaset. Ama iyi ki de girmişim dediğim bir alan oldu. AK Parti’nin iki dönemini de insanlar takip etti. Biz de medyadan izledik. Aynı inanç dünyasından olduğumuz ve aynı kaynaklardan beslendiğimiz için... O gün o insanlar gibi düşünüyorduk. Dışarıdan bize ne göstermek istiyorlarsa biz onu görüyorduk. Bana göre sıkıntılı da olsa öyle güzel bir süreç yaşandı ki. Parti devletine gidişi içinde hissetmek, görmek, açıkçası ‘İyi ki girmişim’ dedirtti bana.

İLK DUYDUĞUM ŞEY ‘AKARKEN DOLDUR’ OLDU

Nefsi dünyada, gücün etkisiyle, Müslüman’ın para ve makamla münasebetleri farklılaşmış. Meclis’e girdiğimde ilk duyduğum şey ‘Akarken doldur’ oldu. Olaya böyle bakılmasının mantığını ilk etapta anlamamıştım.  O insanların bugün en ön safta, şu iddiaların ortasında, belli bir harekete ama bence bir harekete değil, sıkışmışlığın içerisinde bir sisteme karşı inanılmaz derecede bir nefret söylemleriyle gidişi var. Siyasete istemeyerek girmiştim ama bugün isteyerek bağımsız aday oldum. Başkalarının da hakkını arayabilmek için böyle bir karar aldım.

ANKETLERDE POTANSİYELİ GÖRÜYORUM

110 bin civarında bir oy almanız gerekiyor. Başarılabilir bir rakam mı?

İstifa ederken bir daha milletvekilliği yapmam demiştim. Ancak yaşananları görünce böyle bir karar verdim. Daha önce bu işin içerisinde hiç olmamış bir insan olsam, bu benim için bir rakam değil. Yalan ve iftira ortamlarında bazen sessiz kalmak bile çok şey kaybettirebiliyor. Ben günde 16 saat çalışıyorum. Gidip kendimi anlatmaya çalışıyorum, sistemi anlatmaya çalışıyorum. Benim AK Parti’den istifa ettiğimi bilmeyenler var; polislerin koyduğu söylenen paraların sahiplerine iade edildiğini bilmeyenler var; bu kavgayı içinde hiç yaşamamış olanlar var. Biraz da benim tanınır kimliğimden hareketle beni oralara yakıştırmayanlar var. O açıdan bunlar avantajlarım. Kendimce anketler yaptırıyorum. Sandığa yansır mı bilmiyorum ama potansiyeli görüyorum.

ESKi MESLEĞiME DÖNME ŞANSIM KALMADI

İnsanlar diyor ki ‘Bırak siyaseti gel Galatasaray’ın başına.’ Buna bu röportajdan sonra cesaret edebilecek bir insan varsa çıkıp söylesin.

Galatasaraylılar’dan bir  beklentiniz var mı?

Benim en büyük handikabım, oy isteyememek. Ben oy isteyemiyorum. İnsanların sevgilerinin üzerine ‘Bana oy atın’ demek, yaşadığım kültürün dışına çıkmak gibi geliyor. ‘Bağımsızım ve milletin vekili olmak istiyorum’ diyorum. İnşallah millet teveccüh gösterirse, milletin her ferdi için hizmet etmek istiyorum.

Eğer seçilemezseniz siyasetten tamamen kopar mısınız?

Siyasetten kopmak ayrı bir şey. Ülkeye hizmetin hangi konumda olduğu önemli değil. Ben eski sporcuyum. Ama ülkemde eski mesleğime dönebilme imkânım da kalmadı.

Neden?


Benim alanım özerk alandır. Kulüpler kendi yönetimlerini seçer. Federasyonlar özerk olmalıdır. Özerkliklerinden hiçbir şekilde iz kalmayan bir anlayışa büründük. Bu bir mecburiyet. Aynı düşündüklerinden değil. Bunu çok net biliyorum.

Hiç öyle düşünmeyen insanlar, o kulübün başkanı olarak ya da federasyon başkanı olarak siyasi iradeye, devlete muhtaç durumdalar. Benim o dönemler şöyle bir çalışmam vardı. Kulüpler borçlanıyor, paraların nereye gittiği belli değil. Artık burada neler döndüğünü çok iyi biliyorum. İki liralık oyuncunun 12 liraya alındığı ve bunun denetiminin yapılmadığı süreçler yaşadık.

Büyük takımlarımızın çok ciddi borçları var ve bu borçların büyük bir bölümü devlet kademelerine. Bunların bilinçli bir politika olduğunu düşünmeye başladım. Bir sorunu çözme noktasında kimse bir irade göstermiyor. Neden? Çünkü Türkiye’nin birçok yerinde belediyeler takımlara hâkim. Devlet, kulüpleri denetlemeyerek kendisine biat edecek noktaya getirmiş. Aslında bu ciddi ve planlı bir proje. Ne zaman gitsem kapılar kapandı.

DEMİRÖREN VE DAVUTOĞLU'NUN BAŞARISIZLIKLARI KULLANILIYOR

En büyük hayalim bu kulüplerin özerk yapılarına tekrar kavuşması. Geçmişin başarısızlıklarıyla dolu insanların makam atladığı bir konuma geldik. Zannedersem bu mahcubiyet ve başarısızlıklarını birileri kullanmak istiyor da oraya koyuyor.

HERKES ESKİ MESLEĞİNE DÖNECEK

Mesela Yıldırım Demirören’in Beşiktaş’taki başarısızlığından sonra federasyon başkanlığı; Ahmet Davutoğlu’nun dışişlerindeki çöküşün ve iflasından sonra başbakanlığı…

O zaman hakikaten bu atamaları yapan insanların sözünden çıkma şansınız olmuyor. Davutoğlu’nun o akademik unvanının bu şekilde heba ediliyor olmasından büyük bir üzüntü duyuyorum. Tanıdığım ve yanına zaman zaman gittiğim bir insanken, şimdi bakıyorsunuz içinden hiç geçmeyen, ona ne anlatıldıysa onu söylüyor.

Ama bu günlerin hepsi geçecek ve herkes eski mesleğine geri dönecek. Bir yere bağlı değilseniz, bir yere göre hareket etmiyorsanız, bu ülkenin içerisinde iş yapma imkânınız çok kısıtlı.

İnsanlar diyor ki ‘Bırak siyaseti gel Galatasaray’ın başına’ Buna bu röportajdan sonra cesaret edebilecek bir insan varsa çıkıp söylesin.

YURT DIŞINA ÇIKARILAN PARALAR YASA İLE DÖNÜYOR

AK Parti başarısız olursa, şu an yaşanan süreç tersine döner mi?

Ümitvarım. Dönmesini istiyoruz. Bu yüzden bağımsız adayım. Türkiye tarihi kökleri olan, devlet geleneği olan önemli insanlar yetiştirmiş, ancak şu an sistemden beslenen bir ülke haline dönüştü. Aslında futbolla ilgili anlattığım şey bu yapı tarafından kendine muhtaç hale getiriliyor.

Birçok alandaki olay, insanların bir şeye mecbur kalma durumunu da beraberinde getiriyor. Bugün sanayideki üretimsizlik, tarımdaki üretimsizlik, bütçesinde yüzde 6 inşaat payı olan ama yüzde 2 eğitim payı olan bir sistemden bahsediyoruz. Hani kaynak nerede diye soruluyor ya. Aslında kaynak vardı. Çok daha ötesi vardı. Hatta ve hatta önemli miktar paraların yurtdışına çıkarıldığı söylenmişti. Zenginleşenlerin, yandaşların parası…

Şimdi yapılan yasa ile bu paraların girişi sağlanıyor. Bütün sistemi kendilerine göre organize ediyorlar. Muhtemeldir ki o yurtdışındaki paraları getirmek için bunu yaptılar.

İnşallah bu süreç evrildiğinde bu milletin hakları bu millete akar.

İKNA EDİLMEDİM KANDIRILDIM

AK Parti’ye girişinizle şu anki durum arasında bir fark var mıdır?


Meclis’e ilk girdiğimde ‘Akarken doldur’ diyen biri ile karşılaşıyorsunuz. Bunun ne anlama geldiğini bilmiyorum. Her şeyi partinin içine girdikten bir buçuk iki sene sonra gördüm. Nereye gitseniz bir başka partinin mensubu, ‘Burada bunu götürdüler, buradan bunu çaldılar, ihale yasası bunlar için çıktı’ diyorlardı. Ben bir sporcuyum. İkna edilmişim; daha doğrusu kandırılmışım. ‘Sana ihtiyacımız var. Oyumuzu artırmamız lazım. Yeni anayasa yapacağız. Sen toplumun değer verdiği birisin’ diyenler, ayrıldığım gün ‘Talimatla geldi’ dedi.

Oraya girdiğimde sadece dedikodu ve konuşulanlardı. Hatta ‘Meclis’e gitmiyor ki ne yapıyor acaba’ deniyor. O gün AK Parti’yi benim üzerimden vurmak isteyenler, şimdi istemeseler de beni konuşturamıyorlar.

AHMET HAKAN YÖNLENDİRME YAPTI

Nasıl bir korku, ne korkusu bu?


Size ne yapılıyor ki, programlara giderken yollardan dönüyorsunuz. Altın Ayak Ödülü’nü haberleştiremeyecek durumdalar. İnsanlar beslendiklerin kaynakların da tahakküm altında olduğunu, geçmişten bu yana borçlar altında olduğunu, bu borçların devlete olduğunu, devlete olduğu için de devleti yönetenlerin bunları onların aleyhinde kullanma ihtimali var. Bu yüzden bir korkuyla iş yaptığı bir dönemden bahsediyoruz. Gazeteci de milletvekilidir.

O İFADE FEZLEKEDE YOK

Ahmet Hakan’ın yazısına (14 Mayıs) bakın. Bir dönem dönemin Başbakanı 17 Aralık’la ilgili Yalova mitinginde ‘Dönemin Başbakanı fezlekede yazıyor’ dedi. Yalan, böyle bir ifade yok. Ben de konuyla ilgili soru önergesi verdim. O dönemde Ahmet Hakan’la bir konuşmam oldu. Kendisi ifadeye çağrılmıştı. Bununla ilgili bir yazı yazdı. ‘Fatih Saraç’la ilgili ifademe başvurdular’ dedi.

ÇIT ÇIKMADI, ÜZÜLDÜM

Yazının altında da bir belge paylaştı. İçinde ‘Dönemin Başbakanı’ yazan bir bilgisayar çıktısı. Bana göre bu bir yönlendirmedir. Gazetecilik midir, haddim değil ama ben de konuyla ilgili bir soru önergesi verdiğim için Ahmet Hakan’ı aradım. ‘Böyle bir belge paylaşmışsınız, keşke bir sorsaydınız. Hani böyle bir belge var mıdır, soru önergesi var mıdır’ dedim. Bana ‘Hakancığım Ben Altan Tan’la beraber Diyarbakır’dayım. Döndüğümde beraber olalım. İstersen bir programda seni ağırlayalım’ dedi. O gün bugündür çıt yok. Üzüldüm…

ÜZERİME BÜYÜK BASKI KURULDU

‘Kandırıldım’ dediniz. Dershane sürecinden önce mi hissettiniz?


Evet, öncesinde 7-8 kere istifa ettim. Şike sürecinde ‘Ya siz beni görevden alın ya da ben istifa edeyim’ dedim. Orada çok farklı şeyler yaşanmıştı. Onları anlatsam çok farklı şeyler olur.

Onların yönetim şekli üst perdeden konuşup herkesi etki altına almak. Ben kimin etkisi altına girebilirim ki. Senin akraban şike sürecinde bir şeye bulaşmış. Aileye sonradan girmiş ve bugün hâlâ Kulüpler Birliği Başkanı olan Göksel Gümüşdağ var. Onunla ilgili birçok şey yaşadım ben. İnsanlar ‘Neden çıktıktan sonra konuşuyorsun’ diyorlar. Ben partideyken Göksel Gümüşdağ’ı mahkemeye verdim. Kimse yazamadı.

Bir ses kaydında benim eşime, anneme küfür ediyor. Bunlar televizyona yansıdığı için mahkemeye verdim. Millete mal olmasaydı vermezdim. Mahkemeye vermemem için üzerimde büyük baskı kuruldu. Başta Suat Kılıç ve Mahir Ünal olmak üzere… ‘Başımıza iş alırız’ dendi. Erdoğan Suat Kılıç’ı arattırdı.

PARTİ İÇİNDE 'YİNE KİME YASA ÇIKARIYORUZ' DENİLİYOR

AK Parti içinde bu yolsuzluk iddialarından ciddi rahatsızlık duyanlar var mı?


Çok var. AK Partili bazı vekiller şöyle diyordu: ‘Yine kime yasa çıkarıyoruz’ Tek tek isim söylemek doğru değil. ‘Buradan kadro dışı kalırsam’ diye düşünüyorlar. Bununla ilgili çok anım var. Anlatırsam çok sıkıntı olur. Sadece isim değil; olay, kurum… Bunların çok önceden hazırlandığını düşünüyorum.

Kulaklara fısıldananlar. Geriye dönüp baktığımda o süreç o dönem yaşanmamıştı. Egemen Bey’in benim yanıma gelip, Reza Zarrab’la ilgili MİT’in bilgi notu için ‘Böyle şeyler çıkacak, bunu başkaları çıkarır ortaya ama sizin hareketin üzerine atar’ sözü bunun tezahürüdür.

BU SÜRECi OLUMLU BULUYORUM

Cumhurbaşkanı Erdoğan birçok kez Türkçe Olimpiyatları’na geldi, konuşmalar yaptı. Fethullah Gülen Hocaefendi’ye ‘dön’ çağrısında bulundu. Samimi miydi?


Ben o davetlerin o günlerde bile samimi olmadığını düşünüyordum. Hatta birçok kişi de benim çevremde bu yönde konuşmuştu. Kalpleri Allah bilir. Allah var, her şeyi görüyor. Ama ben bu süreci çok olumlu buluyorum. Dostun, düşmanın ortaya çıkması anlamında çok olumlu bir süreç olarak görüyorum. Bu yaşananlar bir doğum sancısı olsun inşallah.

AKBİLLE DOLAŞANLAR İSTASYON SAHİBİ OLDU


‘Akarken doldur’ diyenin ismi 17 Aralık’ta geçiyor muydu?

Hayır. Bu da başka bir şeyi çağrıştırıyor. İstanbul’da mesela geçmiş dönemde otobüse akbille binen 28 Şubat mağduru arkadaşlar benzin istasyonları ve büyük işletmelerin sahibi oldular. ‘Bunları nasıl buldun’ diye sorduğumuzda o isimler ortaya çıkar.

SÜLEYMAN SOYLU’YU TANIYAMIYORUM

İstifanızdan birkaç hafta önce ve istifanızdan sonra bakanlık teklifi yapıldığını söylediniz. ‘Gerekirse isim veririm’ demiştiniz. O ismi ya da isimleri verebilir misiniz?

Versem ne değişir, nasıl bir sonuç alırız. Mesela Süleyman Soylu bu söylemimin arkasından ‘Parti disiplininde böyle bir şey yok. Çok önceden bakanlıkla ilgili şeyler söylenmez’ dedi. Kendisi babamın, akrabalarımın Demokrat Parti döneminden arkadaşları. Şimdi tanıyamıyorum. Geçmişte söyledikleri, bugün söyledikleri… Kendisinin söylediği, onun ortamında söylenenler, Nabi Hoca’nın söyledikleri, Menderes Türel’in söyledikleri. İstediğiniz zaman bu kişiler hakkında bir şeyler söyleyin ama dün öyle bugün böyle söyleyen insanlar hakkında bir iddia ortaya atarken karşılığının ne olacağını tahmin edebilirsiniz.

BAŞBAKAN DA BAKANLIK TEKLİF ETTİ

Sadece o dönem değil, federasyonla ilgili bir şeyler söylemek için gittiğimde de teklif aldım. Sayın Başbakan’ın söyledikleri de böyleydi yani. Demek ki beni ikna etmek için söylemişler. Belki böyle bir süreç başlatacaklardı, beni tutmak için bakanlık teklif etmiş de olabilirler. Ben bakanlığı duyunca orada kalırım diye düşünmüş olabilirler. Ama teklif ettiler. Suat Bey’in (Kılıç) son dönemiydi. Onların adaylık süreci vardı.

Suat Bey’in yerine düşünülüyordunuz?

Bakan olarak. Çünkü orası kimsenin yeri değil. Temsil makamı bunlar. Spor ve gençlik politikalarıyla ilgili değerli bürokratlar var. Önemli olan tahakküm altında kalmaması. Tabii ki bakanlık politikaları ile ilgili Bakanlar Kurulu’nda sunum yapıyorsunuz da, o sunumu yapmanıza da gerek yok. Çünkü oraya gelmeden size söyleyen var. Çok stat yapıldı Türkiye’de. Kimlerin yaptığı noktasında araştırılması lazım.

İSTANBUL 3. BÖLGE

ARNAVUTKÖY
AVCILAR
BAĞCILAR
BAHÇELiEVLER
BAKIRKÖY
BAŞAKŞEHİR
BEYLiKDÜZÜ
BÜYÜKÇEKMECE
ÇATALCA
ESENYURT
GÜNGÖREN
KÜÇÜKÇEKMECE
SiLiVRi

BUGÜN GAZETESİ
31 Mayıs 2015 10:28
DİĞER HABERLER