CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Bülent Tezcan, HSYK üyelerinin belirleneceği oylamaya katılmayacaklarını belirterek, 'Dünden itibaren HSYK'nın oluşumunda tıpkı 2010'dan sonra olduğu gibi Ak Parti iktidarının cemaatlerle ilgili ittifakının yeni dönemde de aynı kararlılık ama aynı aymazlık içerisinde devam ettiğini ibretle izliyoruz. HSYK Aday adaylığına müracaatlar ibret vesikasıdır. Yargıda yeniden bir cemaat siyaset, tarikat siyaset ittifakının başladığını görüyoruz. Mühürsüz seçimin gayri meşru yapılanmasının parçası olmayacak HSYK oylamasına katılmayacağız' dedi.
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Selin Sayek Böke’nin istifa etmesinden sonra Böke’nin görevine getirilen Bülent Tezcan, MYK toplantısının gündemine ilişkin açıklama yaptı.
“KENDİSİNİN İSTEĞİ ÜZERİNE BU GÖREVDEKİ BOŞALMA MEYDANA GELDİ”
Yeni görevine ilişkin Tezcan, ‘Benden önce görev yapan arkadaşımız layıkı ile çok iyi güzel bir parti sözcülüğü görevini yürüttü emek verdi.
Kendisinin isteği üzerine bu görevdeki boşalma meydana geldi. Bugün genel başkanımızın görevlendirilmesi ile bundan sonra parti sözcüsü olarak bundan sonra çalışmaya devam edeceğiz’ dedi.
“HSYK ADAY ADAYLIĞINA MÜRACAATLAR İBRET VESİKASIDIR”
HSYK aday adaylığı müracaatlarına ilişkin Tezcan şu ifadeleri kullandı: ‘Yargı ile ilgili gündemde yoğun bir süreç yaşanıyor. Son anayasada değişikliği mühürsüz seçimde aslında gayri meşru bir sürecin başlaması ile birlikte bu gayri meşru olarak kurumları da oluşturulmaya çalışılıyor. Bu süreç içerisinde hızla oluşturulacak olan HSYK’dır. TBMM’de bu konuda dün ikinci toplantı yapıldı. 83 aday adayı müracaat etti. TBMM’nin seçeceği 7 üye için. Karma komisyon bunları görüşecek. Müracaatlar ibret vesikasıdır.
“YARGIDA YENİDEN BİR CEMAAT SİYASET, TARİKAT SİYASET İTTİFAKININ BAŞLADIĞINI GÖRÜYORUZ”
Yargıda yeniden bir cemaat siyaset, tarikat siyaset ittifakının köşe taşlarının döşenmeye başladığını görüyoruz. Dünden itibaren HSYK’nın oluşumunda tıpkı 2010’dan sonra olduğu gibi Ak Parti iktidarının cemaatlerle ilgili ittifakının yeni dönemde de aynı kararlılık ama aynı aymazlık içerisinde devam ettiğini ibretle izliyoruz.
“MÜHÜRSÜZ SEÇİMİN GAYRİ MEŞRU YAPILANMASININ PARÇASI OLMAYACAK HSYK OYLAMASINA KATILMAYACAĞIZ”
Dün karma komisyonda arkadaşlarımız bunu anlattı biz anlattık. Oylamaya katılmayacağımızı ifade ettik. Karma komisyonda bugün oylama olacak. Mühürsüz seçimin gayri meşru yapılanmasının parçası olmamaya karar verdik. Bu çerçevede HSYK oylamasına katılmayacağız. Komisyon çalışmalarına katıldık düşüncelerimizi söyledik. Mühürsüz seçimin gayri meşru parçası olamayacak oylamaya katılmayacağız. Bu yapının kurucularını başa başa bıraktık. Yeni bir cemaat siyaset ittifakının Türkiye için hayırlı bir sonuç yaratacağını düşünmüyoruz.’
“DANIŞTAY BAŞKANIN YAPTIĞI KONUŞMA, YÜKSEK YARGININ GELDİĞİ NOKTAYI GÖSTERMESİ AÇISINDAN ÇOK ÇARPICI”
Bugün düzenlen Danıştay’ın kuruluş yıldönümü programına değinen Tezcan sözlerini şöyle sürdürdü: ‘Bugün Danıştay’ın 149. Kuruluş yıldönümüydü. Kutlamalara genel başkanımız ile katıldık. Çok ilginç bir tablo ile karşılaştık. Sayın Danıştay başkanın yaptığı konuşma, aslında Türkiye’de günümüzde yargının hem özelikle yüksek yargının geldiği noktayı göstermesi açısından çok çarpıcıdır.
“DANIŞTAY’IN BAŞKANI BUGÜN NE YAZIK Kİ …”
149 yıllık bir geçmişi olan Danıştay’ın Başkanı bugün ne yazık ki bu anayasa değişikliğini değerlendirirken kuvvetler ayrılığının belirgin bir şekilde anayasa değişikliğinde ifade ettiğini söyleyebilecek duruma gelmiştir. Bunu söyleyebilmek için hukukçu olmak değil bugün Danıştay Başkanı olmak gerekiyormuş. Aynı konuşmada OHAL kararnameler işle ilgili inceleme komisyonun 685 sayılı KHK ile oluşturulmuş olmasını bir hukuk devletin gereği ve özelliği gibi gösterme ustalığını sergilemiştir. Bizim için hayret verici bir noktadır.
“KURULMAMIŞ BİR KOMİSYONU HUKUK DEVLETİNİN GEREĞİ DİYE YUTTURABİLMEK DANIŞTAY BAŞKANLARINA ÖZGÜ YETENEK”
OHAL İnceleme Komisyonu gibi Kanun hükmünde kararname ile yargısal denetimin önünü tıkamak için binlerce mağdurun hak aramasının önünü kopartmak için oluşturulmuş bir komisyonu, adı konmuş henüz kendi dahi kurulmamış bir komisyonu hukuk devletinin bir gereği diye yutturabilmek yutturmaya çalışmak sanıyorum bugünün Danıştay başkanlarına özgü bir yetenek olsa gerek. Bu tablo yargıda özellikle yüksek yargıda hangi noktaya düştüğümüzün çarpıcı bir örneğidir.
“DANIŞTAY TÖRENİN BİTİMİNDE CUMHURBAŞKANI AYRILIRKEN HAKİMLER SALONA HAPİS EDİLDİ ÇIKIŞLAR KAPATILDI”
Bu doğal psikolojinin sonucu salondaki protokol işleyişine de etki etti. Çok tuhaf bir şeyle karşılaştık. Sayın Cumhurbaşkanın haberi var mı yok mu bilemem. Törenin bitiminde Cumhurbaşkanı ayrılırken Danıştay’dan. Hakimler salona hapis edildi. Salonların kapısı güvenlik görevlilerince tutuldu. Sayın Cumhurbaşkanı Danıştay’dan ayrılırken hakimlerin çıkmasının hangi tehdit, tehlike oluşturacağını bilemiyoruz. Salon çıkışları kapatıldı. Cumhurbaşkanı ayrıldıktan sonra hakimler, yargıçlar salondan çıkarıldı. Yargı sürecinde yaratılan bu psikolojinin kara fotoğrafı olarak tarihin sayfalarına düşmüş oldu.’