Halepçe: Elma kokusuyla gelen katliam

Halepçe: Elma kokusuyla gelen katliam
Saddam Hüseyin'e ait birlikler tarafından 16 Mart 1988 günü saat 11 sularında kimyasal silahlarla vurulan Halepçe şehrinde bir anda 6 bin insan öldü, 10 bin kişi de yaralandı, sakat kaldı, kimyasal silahların yol açtığı yaralarla yaşamak zorunda bırakıldı.
Samanyoluhaber.com yazarı Hüseyin Güler, 27 yıl önce bugün yaşanan Halepçe katliamıyla ilgili bir yazı kaleme aldı.

İŞTE O YAZI

Sessiz Ölüm

Tarih 16 Mart 1988. Yer Halepçe… Yıllardır devam eden İran –Irak savaşı. Sabah saatlerinde başlayan bombardıman. İnsanlar sığınaklara girmiş ama büyük bir tedirginlik yok. Zira bu bombalar her gün gerçekleşen rutin olaylardan biri. Savaşın acı yüzü. 

Saat takriben on bir ve işin seyri değişiyor. Keskin bir koku sonra da elma kokusu ortalığa yayılıyor. Bu kokuyu alan herkesin bir anda nefesi daralıyor, gözleri kanlanıyor ve kusmaya başlıyor. Sonra da yere yığılan cansız bedenler. Netice de binlerce ölü, on binlerce yaralı, telef olan hayvanlar ve yok olan nebatat. 

Bugün 16 Mart. Günlerden Halepçe… Kürt tarihinin en acı günlerinden biri. Acının, gözyaşının ve ızdırabın adı. Bir Müslüman diğer Müslüman kardeşine nasıl bunu yapabilir dediğimiz günün adı. Saddam Hüseyin tarafından Irak Kürdistan Bölgesinde muz ve elma kokulu Napalm kimyasal bombalarıyla 6.357 kişinin hunharca katledildiği ve 14.768 kişinin de yaralandığı günün adı. Evladını bağrına basarak gaz kokularından korumaya çalışan ve bu şekilde sarmaş dolaş can veren babanın sembol olduğu gün bu gün. Baas güçlerinin sabah saatlerinde yaptığı hava saldırısı ile tüm kapalı mekânların camlarını kırarak gazın tesirini arttırmayı amaçladığı, sığınakların, kapalı mekânların binlerce cesetle dolduğu gün. Bütün dünyanın ve İslam Alemi’nin seyrettiği 182.000 kişinin şehadeti ile neticelenen Enfal operasyonunun en son halkası. Dünyanın kara günlerinden biri…

Şivan Perwer ‘Halepçe’ isimli ağıdında da dramı  şöyle dillendiriyor; 

Dîsa bombe û baran e
Her derê girtî mij û dûman e
Dîsa nale-nala birîndaran e
Dengê dayika tê li ser lorikê wan e
Bavik bi keder xwe diavêje ser zarokan e
Lê zarok mane bê nefes, bê ruh û bê can e
Ax birîndar im wey lo lo lo wey lo

Hey lê lê.... wey lê lê... Ferman e oy... hawar... hawar...
Dîsa li me ferman e

Yine yağmur gibi yağan bombalar
Yine her yer sis ve duman
Yine yaralıların inin inim inlemesi
Annelerin ninniyle beraber feryatları
Baba kederle çocukların üzerine yatıyor
Lakin çocuklar; nefessiz, ruhsuz ve cansız
Ah yaralıyım wey lo lo wey lo
Yine imha emri oy… İmdat… İmdat!

Bugün Halepçe’nin 27. Yıl dönümü fakat Halepçe’de her şey çok taze. Zira kimyasal gazların tesiri katliamdan günümüze kadar devam etmiş. 27 yılda ölen insan sayısı tam 43.753 kişi. Sakat olarak doğan, hastalanan kişi sayısı 61.200. Halepçe sokakları her gün bu acılarla güne başlıyor ve bu acılarla iç içe yaşıyor. Her yerde o günün izleri var. Yıkılmış viran olmuş evler. Harap olmuş yürekler. O günün acısını yüzlerindeki derin çizgilerde görebildiğimiz mahzun insanlar. Acının simaya yansıması olan mahzuniyet. 

Bu mahzuniyeti her Halepçe’linin çehresinde görmek mümkün.Yetim kalmış, öksüzlüğün ızdırabını yaşamış, evladını kaybetmenin acısıyla yıkılmış, yakınlarını kepçelerle toplu mezarlara gömmenin tüm acılarının simalara yansayan yüzü; mahzuniyet.

O günü yaşayanların anlatımıyla nerede kimler yaşıyordu? Kaç kişi şehit oldu? Kim nerede, ne şekilde şehit oldu hepsini öğrenmek mümkün. Onlar anlatırken gözyaşlarına boğulmamak mümkün değil. 

Fakat onlar anlatırken Halepçe’de başka bir acının daha var olduğunu görüyoruz. Yalnız bırakılmanın, kaderine terk edilmenin acısı. 

Maalesef hala insanlar Enfal’den habersiz.  Hala Halepçe sahipsiz. O gün, İslam Aleminin yetimi olan Kürtler, kaderlerine terk edildi ve hala da acılarını paylaşan yok.

Halepçe’liler o acıyı yaşarken bütün dünya sessiz kaldı. Ama vicdanlar bu olayda sessiz kalanları affetmeyecektir. 
Bütün Halepçe şehitlerinin ruhu şad olsun.

16 Mart 2015 22:46
DİĞER HABERLER