Hangi sahabiler hicret yolunda vefat etmişti?

Samanyoluhaber.com yazarı Ali Demirel , İlahiyatçı-Yazar Yücel Men ile bir röportaj gerçekleştirdi İlk iki bölümünü yayınladığımız röportajın üçüncü ve son bölümünü yayınlıyoruz

DR. ALİ DEMİREL

Yücel Men Hocayla yaptığımız röportaja kaldığımız yerden devam ediyoruz.
 
- Bir de hicret esnasında Hakk’a yürüyen hicret erleri vardı hocam.
 
- Evet aynen öyle. Muhacirlerin bu süreçte yaşadığı bir imtihan da yakınlarını gurbet diyarında ötelere yolcu etmek olmuştur. Özellikle Habeşistan Muhacirlerinin vefatları ayrı bir mana taşımaktaydı. 
 
Zira onlar, hicretlerinden sonra Allah Resûlü’nü bir daha görememişlerdi. Hz. Urve İbn-i Abdilüzzâ, Hz. Adiyy İbn-i Nadle, Hz. Abdullah İbn-i Hâris, Hz. Hâtıb İbn-i Hâris ve kardeşi Hattâb İbn-i Hâris, Hz. Muttalib İbn-i Ezher, Hz. Cehm İbn-i Kays’ın hanımı Ümmü Hermele ve iki oğlu Hz. Amr ile Hz. Huzeyme, Hz. Amr İbn-i Ümeyye İbn-i Hâris, Amr İbn-i Saîd İbn-i  s İbn-i Ümeyye’nin hanımı Fâtıma Bint-i Safvân İbn-i Ümeyye, Habeşistan’da vefat etmiş ve ruhlarını rahmet-i Rahman’a bir muhacir olarak teslim etme bahtiyarlığına nâil olmuşlardı.
 
Yine Necaşî’nin Allah Resûlü’nü ziyaret etmeleri ve Medine’ye dönen Habeşistan Muhacirlerine eşlik etmeleri için gönderdiği, içerisinde oğlunun ve akrabalarının da bulunduğu 60 kişilik bir gemi yolda batmış ve aralarından kurtulan olmamıştı. 
 
- Hicret sürecinde yaşanan ağır imtihanlarından birisinin de Muhacirlerin, sıla da vefat eden anne-baba ya da akrabalarının son anlarında yanlarında bulunamamaları, defnine iştirak edip ötelere uğurlayamamaları diye düşünüyorum hocam. Ne dersiniz?
 
- Evet, aynen öyle. Mesela Efendimiz'in kızı Hz. Rukayye, eşi Hz. Osman ile birlikte Habeşistan'da bulunduğu için annesi Hz. Hatîce Validemizin cenazesine iştirak edememişti. 
 
Üstelik annesini de Mekke'deki zulümlerden dolayı en son beş yıl önce görmüştü. Beş yıllık hasret yerini bir anda hüzne bırakmıştı. Haliyle Hz. Osman'da hem validesinin hem de kayınvalidesinin defnine iştirak edememişti. 
 
Yine Habeşistan Muhacirlerinin sözcülüğünü yapan Hz. Cafer İbn-i Ebî Talib de babası Ebû Talib'in cenazesine katılamamıştı. O da Hz. Rukayye gibi babasını en son beş yıl önce görmüştü. 
 
Efendimiz, eşini ve amcasını defnederken onlar da hüzünlerini sinelerine gömmüş, hicret diyarında hizmetlerine devam etmişlerdi. 
 
- Meseleyi toparlayacak olursak son olarak neler söylemek istersiniz? Özellikle de günümüzün muhacirlerine...
 
- Estağfirullah. Cenâb-ı Hak, Ankebût Sûresi’nde “Müminler sadece ‘İman ettik.’ demeleri sebebiyle kendi hallerine bırakılıverileceklerini, imtihana tâbi tutulmayacaklarını mı zannettiler? Biz elbette kendilerinden önce yaşamış olanları denedik. Allah elbette şimdiki müminleri de imtihan edip iman iddiasında sadık olanlarla, samimiyetsiz olanları elbette bilecektir.” (Ankebût Suresi, 29/2-3) buyurur ve bir sünnetullahı haber verir: İmtihan! 
 
Bu çerçevede müminler hayatlarının her anında ve aşamasında değişik imtihanlara tabi tutulmaktadır. 
 
Hicret süreci de ayrı bir imtihandır. Öncesinde meydana gelen zulüm ve baskılar, hicrete çıkarken arkada bırakılanlar, yolda karşılaşılan zorluklar ve yaşanan kayıplar ve sonrasında gidilen yerlerde muhatap olunan bin bir sıkıntı, hep birer imtihan vesilesidir. 
 
İnanmış sinelere düşen bu gerçeğin farkında ve şuurunda olup dişini sıkmak, Allah yolunda yaşanan kayıpların ebedi hayat adına en büyük kazanç vesilesi olduğunu düşünüp sabretmektir.
 
Ayrıca yolda vefat edenlerin niyetlerinin karşılığını mutlaka alacaklarına inanıp Allah’a güvenmek ve sonrasında yaşanan problemlerin bir müddet sonra yerini huzur, emniyet, refah ve feraha bırakacağını bilip iman, ümit ve kararlılıkla yola devam etmektir. 
 
Ashâb-ı Kiram da çekilen onca çile ve yaşanan acıya rağmen tam olarak böyle yapmış, evrensel Kur’an mesajını insanlığa taşımışlardır.
 
- Hocam çok teşekkür ediyorum. İstifadeli bir röportaj oldu. 

- Ben teşekkür ederim. 

21 Ekim 2019 16:46
DİĞER HABERLER