'Hapishanelerdeki çocuklar devlet tarafından korunmuyor'

Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği/Türkiye Hapishane Çalışmaları Merkezi, BM Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 30. yılında Türkiye’de 'Çocuk Mahpus Olmak' raporu hazırladı.
Tam 30 yıl önce, 20 Kasım 1989'da BM Genel Kurulu'nda kabul edilen Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi'ni 1995 yılında imzalayan Türkiye'den hala çocuklara ve mahpus çocuklara yönelik hak ihlalleri yükseliyor.  .

Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği/Türkiye Hapishane Çalışmaları Merkezi (CİSST/TCPS) Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’nin 30. Yılında Türkiye’de 'Çocuk Mahpus Olmak' başlıklı raporunda durumun vehametini gözler önüne serdi.

'HAPİSANELERDEKİ ÇOCUK ÖLÜMLERİ DEVLETİN SORUMLULUK ÜSTLENMEDİĞİNE İŞARET EDİYOR'

Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği/Türkiye Hapishane Çalışmaları Merkezi'nin (CİSST/TCPS) hazırladığı raporda, hapishanelerdeki çocuk ölümleri karşısında oluşan cezasızlık tablosunun, devletin gerekli sorumluluğu üstlenmediğine işaret ettiği belirtildi:

Hapishanelerde yaşanan çocuk ölümleri, çocukların yaşam haklarını korumak adına devletin üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirmediğini göstermektedir.
 
Yaşam hakkına ilişkin devletin öldürmeme ve yaşatma olmak üzere pozitif ve negatif yükümlülükleri, hapishanelerin devletin kontrolündeki kurumlar olduğu dikkate alındığında daha da önem kazanmaktadır.
 
Buna rağmen hapishanelerdeki çocuk ölümleri karşısında oluşan cezasızlık tablosu, devletin gerekli sorumluluğu üstlenmediğine de işaret etmektedir.

'ÇOCUKLAR İSTEKLERİNİN DIŞINDA BAŞKA HAPİSHANELERE SEVK EDİLİYOR'

Çocuk hapishanelerinin belirli şehirlerde bulunmasının doğal sonucu olarak çocukların, ailelerinden uzaktaki çocuk hapishanelerinde tutulması çok muhtemeldir. Bunun yanı sıra çocuklar, ailelerinin erişimi göz ardı edilerek bir çocuk hapishanesinden uzak olan başka çocuk hapishanelerine istekleri dışında da sevk edilebilmektedir.
 
Çocukların dış dünyayla kurdukları her türlü iletişim (tıpkı yetişkinler gibi) hapishane idaresi tarafından erişilebilir durumdadır. Telefon görüşleri dinlenmekte, mektupları okunmakta, görüşçü ziyaretleri infaz koruma memurlarının duyabileceği mesafelerde gerçekleşmektedir. Özetle çocukların çok sınırlı da olsa sahip olduğu iletişim kanallarının hiçbiri, özel hayatın gizliliğine sahip değildir.
 
Öte yandan 0-6 yaş arasında anneleriyle tutulan çocukların ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik herhangi bir düzenleme bulunmamaktadır. Çocukların koğuş ortamında yaşaması ve doğaya, oyuna, ebeveyn ilişkilerine erişememesi, gelişimlerini destekleyecek bir hayat seviyesini sağlamak adına devletin herhangi bir adım atmadığını göstermektedir.
 
Çocuk ve gençlik kapalı ceza infaz kurumlarındaki tutuklu çocuklar, üzerlerine atılı suç henüz mahkeme kararıyla tespit edilmemiş olsa dahi -masumiyet karinesi göz ardı edilerek- hapsedilmenin ağır koşullarıyla karşılaşmakta, örgün öğretimlerini bırakmak zorunda kalmaktadır. Yargılama sürelerinin uzunluğu ve tutuklamanın sıklıkla başvurulan bir yol olması dikkate alındığında hapis cezalarının eğitim hakkını doğrudan engellediğini söylemek yerinde olacaktır.

'KIZ ÇOCUKLARININ TAMAMI YETİŞKİN HAPİSANELERİNDE KALIYOR'

Türkiye’deki genel uygulamada görüleceği üzere tutuklu çocuk sayısının hükümlü çocuk sayısından fazla olması, tutuklamanın başvurulan son çare olmadığını göstermektedir. Uygun olan en kısa süre ile sınırlı tutulması ise pratikte karşılığı olmayan bir durumdur.
 
Ceza Tevkif Evleri’nin (CTE) tutuklu-hükümlü çocuk sayısını oransal olarak paylaştığı son veriye göre Kasım 2018’de hükümlü çocukların çocuk mahpuslara oranı yüzde 57’dir.
 
Kız çocuklarının hemen hepsinin yetişkin hapishanelerinde kaldığı dikkate alındığında gelişimlerine uygun tutulma şartlarına erişememeleri, kız çocukları öznelinde genel bir kanı haline gelmektedir.
'ÇOCUKLARA CEZAEVİ YÖNETİMLERİ TARAFINDAN YATIŞTIRICI İLAÇLAR VERİLİYOR'

Psikiyatrik ilaç kullanan mahpus çocuklarla yapılan görüşmelerde çocuklar, kullandıkları ilacın adını ve ne işe yaradığını bilmediklerini belirtmişlerdir. Bazı aktarımlarda çocuklar, ilaçların yatıştırıcı etkisi dolayısıyla ilacı bırakmak istemediklerini, bazı çocuklar ise ilaç etkisi altındayken sürekli uyuma halinde olduklarından rahatsızlıklarını dile getirmiştir.
 
Kendilerine zarar verme davranışından dolayı ilaç kullanmaya başlayan çocuklar hastane sevklerinde psikiyatrik servisin kendilerine yalnızca “ölmek istiyor musun” diye sorup görüşmeyi bitirdiklerinden bahsetmiştir. Çocuklar, sıklıkla haklarında haksız yere tutanak tutularak disiplin cezasıyla karşı karşıya kaldıklarını dile getirmektedir.
21 Kasım 2019 10:33
DİĞER HABERLER