***

Geçen hafta İstanbul eski TEM Şube Müdürleri Yurt Atayün ve Ömer Köse ile görüştüm.

Halen Silivri Cezaevi’nde tutuklu bulunuyorlar.

Suçları nedir bu müdürlerin?

Tek tek sayalım suçlarını:

KCK-PKK’nın terör eylemlerine izin vermemek, eylemcileri yakalamak…

İran kaynaklı Tevhid-Selam terör-istihbarat örgütü ve Türkiye’deki İran ajanlarına göz açtırmamak, kanunların ve mahkeme kararlarının gereğini yapmak…

Ülkenin milli sırlarının İran’a aktarılmasına engel olmak, İran ajanlarını yakalamak.

Ve MİT kaynaklı terör eylemlerine engel olmak.

Kanunun emri olan bu görevleri hem de savcı emri ve mahkeme kararlarıyla yerine getirmenin adını casusluk koymuşlar millet yutsun diye.

Ama casusluk suçu ile ilgili soru bile sorulmadı kendilerine.

Nasıl olsa Erdoğan kime casus dese casus, kime hain dese hain kabul ediliyor ya.

Peygambere edepsizlik eden kepazelere ses çıkarmayıp, saraydan yükselen her kör naraya tanrısal bir nida nazarıyla bakıyorlar ya.

Sarayın kör ihtirasları uğruna 7 aydır suçsuz yere yatıyorlar hapiste.

Yurt Atayün marjinal sol fraksiyonlarda liyakat sahibi gerçek bir uzman.

Liyakate değer vermediğimiz için layık olduğumuzla idare ediliyoruz ya.

Atayün görüşmemizde KCK soruşturmasıyla ilgili kritik bilgiler verdi.

İstanbul’daki KCK-PKK eylemleri sırasında molotof eylemlerinden birinde Serap Eser yakılarak öldürülmüştü.

Atayün, Serap Eser’i yakan molotofu atan kişinin değil, o KCK eylemini bilen ve yöneten KCK bölge sorumlusunun MİT elemanı olduğunu söyledi.

Üstelik MİT elemanı olan bu KCK bölge sorumlusu kırsaldan (HPG) gelmiş bir teröristmiş.

“Biz bu adamı aldık” diyor Atayün ve devam ediyor:

“İfadesini almadan önce MİT görevlileri geldi adamı susturdular. Yoksa konuşacaktı. MİT’çilerle görüşünce susma hakkını kullandı.”

Hâlâ “MİT’in görevi bu, tabii örgüte sızacak ne var bunda” diyen yobazlara şunu hatırlatırım:

Örgüte sızacak elbette ama kendi ülkesinin vatandaşını öldürmek, arabasını, evini yakmak için değil.

Sızdığı örgütün muhtemel eylem ve stratejilerini ülkesi ve milleti zarar görmesin diye gizlice bildirmek ve eylem zararını azaltmak için.

Oysa MİT’i nerelerde gördü bu ülke?

Uludere’de masum insanların bombalanmasını sağlarken.

PKK terör eylemlerinden sonra yakalanan teröristleri adli soruşturmadan kurtarmak için “bu bizim elemanımız bırakın” diye emniyette devreye girerken.

Atayün’ün temas ettiği konulardan biri de Devrimci Karargâh terör örgütüyle ilgiliydi.

Hatırlayın Bostancı’daki çatışmada Devrimci Karargâh teröristi Orhan Yılmazkaya Emniyet Amirimiz Semih Balaban’ı şehit etmişti.

16 yaşındaki Mazlum Şeker de hayatını kaybetmişti.

Oysa Devrimci Karargâh eylemlerini önceden bilmeleri gerekir.

Neden önceden bilmeleri gerekir?

Şöyle konuşuyor Atayün:

Devrimci Karargâh terör örgütü lideri Serdar Kaya. Örgütün Türkiye sorumluluğunu Ulaş Erdoğan yapıyordu. Yönetsel seviyede yurtdışında yapılanmış bir örgüt. TKEP/L kurucusu Teslim Töre’nin bu konularda çok değerli bilgileri var.

Devrimci Karargah’ın Türkiye’de düzenleyeceği eylem talimatları yurtdışından veriliyor.

Eylem talimatı önce İsviçre’de bulunan bir Türk vatandaşına iletiliyor. O da örgütün Türkiye sorumlusuna iletiyor.

İşte Devrimci Karargah’ın eylem talimatlarına kuryelik yapan İsviçre’deki bu Türk vatandaşı MİT elemanı.

İsviçre'de yaşayan MİT elemanı bu Devrimci Karargâh kuryesinin ifadesi de var, MİT'e bağlı kuryelik yaptığını itiraf etti…

Atayün’ün anlatımlarıyla Devrimci Karargâh eylem akışı böyle işliyorsa, MİT’in örgüt eylemlerinden haberdar olmaması mümkün mü?

Dahası emniyet amirini şehit eden terörist Orhan Yılmazkaya’nın Kandil’e geçişinin sağlanmasında da MİT bağlantısı vardı.

Silahlı eğitimi Kandil’de almıştı bu terörist.

O halde şu soru sorulmalıdır:

Devrimci Karargah’ın eylem talimatları MİT kuryesinden geçtiğine göre, terörist Yılmazkaya’nın Bostancı’daki hücreye silahlı intikalini önceden neden emniyete bildirmedi?