Anayasa Mahkemesi eski Başkanı Haşim Kılıç Özgürlük Araştırmaları Derneği’nin 5.Kuruluş yıl dönümü resepsiyonunda konuştu.
Özgürlük Araştırmaları Derneği’nin 5.Kuruluş yıl dönümü resepsiyonunda konuşan Anayasa Mahkemesi eski Başkanı Haşim Kılıç yüzde 50+1 tartışması ve yeni partilere katılıp katılmayacağına ilişkin sorulara da yanıt verdi.
Yeni parti hazırlıkları ve arayışlarına ilişkin "Artık tüm siyasi mahallelerden bir göç hareketi başlamıştır" diyen Kılıç "Gönül gücü olarak nitelendirebileceğimiz bu taşınmayı başlatanlar kendilerine yeni bir yurt, yeni bir mahalle aramaktadırlar" dedi. Durumu yeni bir parti kurmanın ötesinde deüerlendirilmesi gerektiğini belirten Kılıç "Bu göç dalgasının nerede ve nasıl bir şekilde şekil alacağının planlanması yeni bir siyasi parti kurma düşüncesinin çok ötesinde değerlendirilmesi gereken bir konudur" vurgusu yaptı.
Yüzde 50+1 tartışmasına ilişkin sorulan soruya "Ben ta başından beri Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’yle ilgili yapılan düzenlemelerin hiçbirisini onaylamadım" diye yanıt veren Kılıç "Yüzde 51 şartı konusu kaçınılmaz olarak gündeme gelecekti. Çok büyük sıkıntı yaşamaya devam edeceğiz" dedi.
Haşim Kılıç'ın konuşmasından öne çıkanlar şöyle:
Artık tüm siyasi mahallelerden bir göç hareketi başlamıştır. Bu ne beyin göçü, ne de savaş göçü. Gönül göçü olarak nitelendirebileceğimiz bu taşınmayı başlatanlar kendilerine yeni bir yurt, yeni bir mahalle aramaktadırlar. Farklı kimliklerin ikamet ettiği farklı mahallerde baş gösteren adalet ve özgürlük kuraklığının sebep olduğu bu göç dalgasının nerede ve nasıl bir şekilde şekil alacağının planlanması yeni bir siyasi parti kurma düşüncesinin çok ötesinde değerlendirilmesi gereken bir konudur.
Ait olduğu mahallenin kimlik değerlerini aşarak, bu göçe katılanların onurlu bir devletin onurlu bireyleri olarak yeni bir dünyada yaşama istekleri çok açıktır. İfade özgürlüğü ve inanç özgürlüğü talepleri nedeniyle insanlık onurları örselenen, yıkılan, yok edilen bireylerin haysiyet onarıcı yeni bir mahalleye olan ihtiyaçları kaçınılmaz hale gelmiştir.
Doğrusu bu göç dalgasını çok önemsiyorum. Hem muhafazakar kesim hem de laik kesim geçmişte yaşadıkları hataları bir daha tekrarlamamak üzere kimlik politikaları yerine demokratik toplumun gerekli kıldığı reel politik tercileri yeni bir yurt inşaasının zorunlu olduğu gerçeğini görmüşlerdir.
'BU GÖÇE KATILANLARI SELAMLIYORUM'
Dinin istismar edilmediği, devlet yapılanmasında liyakat ve dürüstlüğün öngörüldüğü, devletin tercihlerinde kimliklerin olumlu ya da olumsuz etkilerinden uzak durulduğu, ekonomik, sosyal, kültürel ve dış politikada tarihi ve güncel sorunların çözümünde duyguları kabartan meydan okuma alışkanlığı yerine diyaloğun, müzakerenin ve diplomatik yolların kullanıldığı, gerçekten bağımsız ve tarafsız bir yargının hiçbir korkuya kapılmadan insanlık onurunu koruduğu, güçler ayrılığının olmadığı bir sistemde anayasanın yok hükmünde olduğunu, hukuk devleti özünün esasen güçler ayrılığı ilkesiyle tanımlandığını, hakaret, nefret, terör ve şiddet içermeden düşüncesini ifade edenlerin vatan haini, terörist, dış güçlerin işbirlikçisi ithamlarıyla karşılaşmadığı, özgürlüklerin en çok da muhalifler için olduğuna inanan bir iradenin var olduğu itaat ve sadakat bağımlısı olmayan özgür vicdanlı bireylerin devleti yönettiği böyle bir dünyada yaşamak ve yaşlanmak arzusuyla bu göçe katılanları saygıyla selamlıyorum.
'300 BİN TUTUKLU BARINDIRAN BAŞKA BİR ÜLKE VAR MI BİLMİYORUM'
Bugün itibariyle 300 bine yakın tutuklu ve hükümlü barındıran başka bir ülke var mı bilmiyorum. Demokratik ve özgürlükçü bir ülkede ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilen söz, beyan ve düşüncelerin bizim ülkemizde devlet büyüklerine hakaret, terörü övme ve terörü teşvik suçları kapsamına sokularak, farklı olanların seslerini kesme aracı olarak kullanılması Cumhuriyet tarihinin kronik hastalığı olmaya devam etmektedir. Siyasi söylemleri ve eleştirileri kolayca suça dönüştürebilen yargı organların kararları maalesef sorun yaratmaya halen devam etmektedir.
Muhafazakar mahallerde dini değerlerin bitmez tükenmez enerjisini kullanan siyasiler, haksız rekabet yoluyla din üzerinden sağladıkları rant ile bugüne değin irade etmişlerdir. Bu haksız ranttan kuşkusuz evrensel bağlamından koparılarak bize özgü sunulmuş militan laik anlayışını devlet yerine toplum üzerine uygulamaya çalışanlar sorumludur. Demokratik, özgürlükçü, tüm inançlara eşit uzaklıkta, toplumun inanç sorunlarına pozitif çözümler üreten laiklik anlayışını yakın zamana kadar maalesef yakalayamadık. Esas devlet cihazının ana unsuru olması gereken laiklik, toplumu dinden uzak tutmaya yönelik can yakıcı militan bir anlayışın maalesef kurbanı olmuştur.
'CUMHURBAŞKANLIĞI HÜKÜMET SİSTEMİ DÜZENLEMELERİNİN HİÇBİRİNİ ONAYLAMADIM'
- Başkanlık Sistemi çerçevesinde mevcut Cumhurbaşkanı seçimindeki yüzde 51 oy alma şartında anayasa değişikliği yapılarak, yüzde 40’a indirilmesi tartışmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ben ta başından beri Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’yle ilgili yapılan düzenlemelerin hiçbirisini onaylamadım. Önceden bir takım sorunların çıkacağı belliyken bunu ısrarla ve inatla yaptılar ve bugün de ciddi bir darboğaz ile karşıya kaldılar. Bunlardan birisi de yüzde 51 şeklindeki uygulama. Bu sistemi küçük partiler tarafından büyük partileri esir alma yolu olarak görüyorum. Dolayısıyla Türk siyasi hayatını yolundan çıkartmış bir yapıyla karşı karşıyayız. Bunun ötesinde Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’yle ilgili çok eleştiriler var tabii ayaküstü almak çok zor. Ama şu andaki yüzde 51 şartı konusu kaçınılmaz olarak gündeme gelecekti. Daha başka hususları da gündeme gelecektir. Ben hep şunu ifade ettim: Sistem ismi önemli değil. Başkanlık, yarı-başkanlık, parlamenter sistem de olabilir ama özellikle kuvvetler ayrılığı sisteminin yerli yerine oturtulması çok önemli. Bundan dolayı çok büyük sıkıntı yaşayacağız, yaşamaya devam edeceğiz.
'BANA İHTİYAÇ DUYACAKLARI NOKTALAR OLURSA DESTEK VERİRİM'
- Türkiye siyasetinde iktidar partisi AK Parti’den kopuş da var. Ali Babacan’ın ve Ahmet Davutoğlu’nun ayrı ayrı yeni siyasi parti oluşumlarına öncülük ediyorlar. Bu oluşumlardan size teklif geldi mi? Siz kendinizi siyasette öngörüyor musunuz, görüyorsanız hangisinde?
Emekli olduğumdan günden beri soruluyor ama benim için siyaset konusunda verilmiş bir karar yok. Ama bu arkadaşların hareketlerine bakarız, ilkelerime uygun ve bana ihtiyaç duyacakları noktada olursam şüphesiz destek vermeye çalışırım. Ama benim için kadrolar, tüzükler, programlar, ne yapacakları, ne yapmak istedikleri bunlar çok önemli. Bu konuda herhangi bir açıklık henüz yok. Sanıyorum arkadaşlar bu konuda halen çalışıyorlar. Bu çalışmalardan sonra durum açıklığa kavuşabilir diye düşünüyorum.
'BU İSİMLER BENİM 50 YILLIK DOSTLARIM'
- Temaslarınız oldu mu? Mesela Abdullah Gül ile temasınız oldu mu?
Söylediğiniz isimler yeni değil benim 50 yıllık dostlarım görüştüğüm ta üniversite yıllarından beri. Dolayısıyla her zaman ülke meseleleri, siyasetle ilgili her türlü konuşmaları yaparız.