''Şirkin çok çirkin olduğunu öyle anlatmalıyız ki, çocuk, müşrik olmaktansa, cehennemlere girmeyi daha ehven bulmalıdır. ''
Safvet Senih | samanyoluhaber.com
Haşri Anlatma
M. Fethullah Gülen Hocaefendi öldükten sonra yeniden dirilme inancımızın çocuklara anlatılması hususunda şöyle diyor:
“Daha ileriki bir adım olarak da HAŞR’in (öldükten sonra dirilip mahşer yerinde hesap vermek üzere toplanmak) gelir. Çocuk, gönülden inanmalıdır ki, dünyadan sonra ukbâ, ûlâdan sonra uhrâ ve bu âlemden sonra da bir AHİRET vardır. İlim, hikmet ve maslahat gösteriyor ki, bu kâinatı Allah kurmuş ve Allah sevk ve idare etmektedir. Zamanı gösteren ve tesbit eden de yine O’dur. Kur’an-ı Kerim bu noktayı nazara vererek: ‘Yeryüzünde dolaşın da, Allah’ın yaratmaya nasıl başlamış olduğunu görün.’ (Ankebût Suresi, 29/20) buyurur.
“Bunun anlamı; bizim yeryüzünde dolaşıp bütün tekvini âyetleri etmemiz, sayfa sayfa, safha safha her şeyi gözden geçirmemiz, yaratılışın yeryüzünde nasıl başladığını, bu kainatların yok iken nasıl var olduğunu, insanoğlunun nasıl zuhur ettiğini, canlıların tür tür nasıl yaratıldığını, insanla mükemmeliyetin nasıl noktalandığını görüp temâşâ etmemizdir.
“Âlemi yokken var eden Allah (c.c.) sonra da neş’et-i uhrâyı (ikinci yaratılışı, âhireti) öyle inşâ edecektir. Bu düzeni kuran, hiç öbür âlemi kuramaz mı? Küre-i arzı bu ihtişamıyla YARATAN bir başka küreyi yaratamaz mı? Buraya dünya, oraya da ukbâ diyemez mi? Sizi başka bir âlemden getirip, burada ikamet ettiren, öbür âlemde sizi iskân edip yerleştiremez mi? Çocukların basit anlayışları ve beyinleri için derin felsefî izahlara girilmese bile bu kadarı yeter gibi geliyor bana. Kaldı ki, gökler ve yerler gözümüzün önünde, onların da muhteşem bir yaratılışı var. Denizde balığın yüzdüğü, havada kuşun uçup gittiği gibi bu nizam-ı âlem içinde o koca koca sistemlerin, nebülözlerin, öyle bir yüzüşü ve o kadar baş döndürücü bir âhengi var ki, ibret nazarı ile bakanlar için hiçbir şey gayesiz – nizamsız ve başıboş görülmüyor. Üstelik bu âhenk, en basit beyinler tarafından dahi anlaşılacak kadar açıktır. İşte Kur’an bütün bunları nazara veriyor ve sonra göklerin ve yerin yaratılması karşısında ayrı bir önem arz eden insanın yaratılışına dikkati çekiyor. ‘Gökleri, yeri ve bunların arasındakilerin altı günde (devirde) yaratan, sonra Arş’a istiva eden Allah’tır. Ondan başka ne bir dost ne de bir şefaatçiniz vardır. Artık düşünüp öğüt almaz mısınız?..’ (Secde Suresi, 32/4 ) ‘Allah (c.c.), o Zât’tır ki, yarattığı her şeyi güzel ve sağlam yarattı, sonra da insanı bir balçıktan yarattı.’ (Secde Suresi, 32/7)
“Kur’an, bize ‘Şu muhteşem sistemleri Allah (c.c.) yaratıp tanzim etmiştir. Bunları bozduktan sonra O daha başka bir âlem yaratacaktır.’ derken siz buna ‘hayır’ deseniz mantıksız bir iddiada bulunmuş olursunuz. Zannediyorum, medâr-ı itiraz bir nokta bulunamayacaktır. Kur’an’ın bu kabil ‘sehl-i mümteni’ pek çok beyanı vardır.
“Kur’an-ı Kerim bir başka yerde haşir ve neşre karşı çıkanlara: ‘De ki: Onları ilk defa yaratmış olan diriltecektir. Çünkü O, her yaratığı gayet iyi bilir.’ (Yâsin Suresi, 36/79) buyurur.
“Diğer bir âyette de: ‘Allah’ın rahmetinin eserlerine bir bak ki, arzı, ölümünün ardından nasıl diriltiyor! Şüphesiz O, ölüleri de mutlaka diriltilecektir. O, her şeye kadirdir.’ (Rûm Suresi, 30/50)
“Kur’an-ı Kerim’in hiç tekellüfe ve tasannua meydan vermeden bu tarzdaki üslûbu çocuğa da, orta yaşlıya da, daha başkalarına da atlatılması gereken herşeyi anlatacaktır.
“Melâike-i Kiram ve KADER konuları da hassasiyetle üzerinde durulması gereken mevzulardandır. Her şeyin bir PROGRAMI, bir PROJESİ bir PLANI olduğunu, kainatın ve insanın yapılışının da bir projesinin, bir planının bulunması lâzım geldiğini –ki, bu İLMİ PROGRAM henüz KUDRET ve İRADE taalluk dairesi dışında bulunan ve KADER olarak isimlendirilen konudur – mutlaka değişik usül ve metodlarla gençlere anlatılmalıdır.
“Netice olarak, ancak bütün bu bilgileri verdiğiniz zaman, çocuğa SIRAT-I MÜSTAKİM’i göstermiş ve kavlen, fiilen ‘Allahım, bizi doğru yola hidayet buyur.’ (Fatiha Suresi, 1/5) demiş olacağız. Böyle kavlî ve fiilî bir duadan dolayı Cenab-ı Hakkın rahmetiyle terbiye gayretlerimiz de –inşaallah – boşa gitmeyecektir. Diğer taraftan ibadet ve taatı, salatı zâtların eserleri içinde sâlihâtı (güzel işleri), namazı, orucu, haccı, zekâtı anlatmalı ve çocuklarımızın gönüllerini, itikadî konulardan amelî meselelere kadar her hususta Cenab-ı Hakk’a yönlendirmeli ve onların zihnen, fikren, ruhen ölmelerine, hatta kirlenmelerine meydan vermemeliyiz.
“Mesela, şirkin çok çirkin olduğunu öyle anlatmalıyız ki, çocuk, müşrik olmaktansa, cehennemlere girmeyi daha ehven bulmalıdır. Zinanın kötülüğü anlatılınca bu kirli işe girmektense gülerek ölüme gitmesini bilmelidir. Öyle ki, eli, dili ve gözüyle dahi bu işe yakın şeyleri yaptığı zaman vicdan azabıyla tir tir titremeli ve ömür boyu ağlamasını bilmelidir. Katlin, hırsızlık yapmanın, yalan söylemenin çirkinliği telkin edile edile bütün bu münkerâta (kötülüklere) karşı onun tabiatında tiksinti hâsıl edilmelidir.
“Ayrıca ahlâksızlık sayılabilen hususlarda da, kavlî ve fiilî telkinatta bulunularak, onun ahlâksızlık çirkefi içine düşmesine meydan verilmemelidir. O, daha baştan ahlâken temiz bir hava içinde neş’et ederse –İnşaallahü Taâlâ- daha sonraları esen muhâlif rüzgarlar onun duygularını söndüremez ve onun iç yapısını, iç âlemini, his âlemini solduramaz; o her zaman canlı ve daima aşk ve şevk içinde Allah’a (c.c.) kul olmaya bağlılığını ve İslam’a saygısını devam ettirebilir.”
Bu hususta, Haşir Risalesi ve Hocaefendi anlattıkları ve Haşirle ilgili küçük kitapçığından istifade edilebilir.