HDP 'keyfi infaz yakmalar' için Meclis araştırması istedi

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Grup Başkanvekilleri Meral Danış Beştaş ve Saruhan Oluç, keyfi infaz yakmalarla ilgili TBMM’ye araştırma önergesi verdi.
Türkiye’de birçok cezaevinde şartlı salıverilme şartları oluştuğu ve cezaevinde geçirecekleri süreleri dolduğu hâlde çok sayıda hükümlü  tahliye edilmiyor.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Grup Başkanvekilleri Meral Danış Beştaş ve Saruhan Oluç, TBMM’ye sundukları araştırma önergesi ile keyfi bir uygulamaya dönüşen infaz yakmaların son bulması çağrısı yaptı, konunun araştırılarak yasal düzenleme yapılmasını talep etti.

Önergede, “1 Ocak 2021’den itibaren uygulamaya başlanan iyi hal tespitinde, 6 ayda bir idare ve gözlem kurulunca değerlendirmeye tabi tutulma uygulaması ile birlikte, cezaevlerindeki koşullu salıverme şartları oluşmuş hükümlülerin idare ve gözlem kurulunun keyfi raporlarına binaen iyi halli sayılmadığı, koşullu salıverme hakkından faydalandırılmadığı ve bu kişiler içinde ağır hasta tutsakların da bulunduğu” kaydedildi.
 
İKİ BÖBREĞİ İFLAS EDEN RAMAZAN DURMAZ TAHLİYE EDİLMİYOR

Beştaş ve Oluç’un önergesinde, Tekirdağ 2 Nolu F Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutulan iki böbreği iflas eden ve kafatasında gaz fişeğinin isabet etmesi sonucu hasar oluşan Ramazan Durmaz’ın hakkındaki olumsuz rapor sebebiyle tahliye edilmediği kaydedildi.

İzmir Şakran 2 Nolu T Tipi Kapalı Cezaevi’nde mide kanseri nedeniyle kemoterapi alan 68 yaşındaki Ahmet Çakal’ın, Adli Tıp 3’üncü İhtisas Kurulu’nca hakkında verilen olumlu görüşe rağmen cezaevi yönetimince “yaptırımlara uymadığı” gerekçesi ile infazına ara verilmesi talebi reddedildiği kaydedildi.

Ayrıca 30 yıldır cezaevinde olan Hamdin Demirkıran’ın, 23 Eylül tarihinde tahliye olmayı beklerken, bir disiplin cezası gerekçesiyle tahliyesinin engellendiği kaydedildi.

“İNFAZIN AMACI BİREYİ TOPLUMDAN BÜSBÜTÜN AYRIŞTIRMAK DEĞİL”

Araştırma Önergesi gerekçesinde şu ifadeler yer aldı: “Cezaevlerinde son dönem sorun teşkil eden uygulamalardan birisi de kamuoyunda infaz yakma olarak tabir edilen ve hükümlüye verilen disiplin cezası yöntemleriyle infazlarını tamamlayanların cezaevinden çıkmalarını engelleyen hak ihlalidir.

Bilhassa 2006 yılından itibaren yaygın bir şekilde uygulanan bu yöntem son yıllarda ciddi bir artış göstermiş olup, ‘umut hakkı’ bağlamında da kişinin bir ömür cezaevinde kalmasına dönük bir infaz yöntemi olarak ortaya çıkmaktadır. Oysa infazın amacı bireyi toplumdan büsbütün ayrıştırmak değil, koşullu salıverme yöntemiyle yeniden toplumla bağlarını kurmaktır.”

“KEYFİ UYGULAMAYA DÖNÜŞEN DİSİPLİN CEZALARININ SONUÇLARI AĞIR”

“Hapishane kurallarına uymadığı için tutuklu ve hükümlülere verilebilecek disiplin cezaları; kınama, etkinlik yasağı, haberleşme yasağı, ziyaretçi yasağı ve hücre cezası şeklindedir. Bilhassa keyfi bir uygulamaya dönüşen disiplin cezalarının sonuçları oldukça ağırdır. Bu cezaları alan mahpuslar iyi hal şartını doldurmadıkça tahliye olamamaktadır.

Disiplin cezasını üst üste alan mahpuslar için ise durum daha da kritik bir hal almakta ve TMK’nin 17inci maddesiyle bir araya geldiğinde bazı mahpuslar açısından ayrımcı bir uygulama söz konusu olmaktadır.”

“1 OCAK 2021’DEN İTİBAREN BAŞKA BİR BOYUTA EVRİLDİ”

“Mevcut durumda insanların özgürlük hakkını ihlal eden bu uygulama, 14 Nisan 2020’de kabul edilen 5275 sayılı Kanun’un hükümlülerin iyi hâl değerlendirmelerine yönelik yeni düzenlemeleri içeren hükümlerle başka bir boyuta evrilmiştir.

1 Ocak 2021’den itibaren uygulamaya başlanan düzenlemeye göre hükümlüler, iyi hal tespitinde 6 ayda bir idare ve gözlem kurulunca değerlendirmeye tabi tutulacaktır.

Her ne kadar Adalet Bakanlığı bu uygulamanın amacını; hükümlülerin, toplumla bütünleşmeye hazır olup olmadığı, tekrar suç işleme riski ile mağdura veya başkalarına zarar verme riskinin düşük olup olmadığı hususlarında idare ve gözlem kurulu tarafından iyi hâlin belirlenmesine esas olmak üzere, en geç 6 ayda bir değerlendirmeye tabi tutulması gerekliliği olarak ifade etmiştir.

Bu düzenleme uyarınca hükümlüler, yine açık ceza infaz kurumuna ayrılmaya, denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezasını infaz etmeye ve ceza infaz kurumlarından doğrudan koşullu salıverilmeye ilişkin son değerlendirme öncesinde idare ve gözlem kurulunca bir değerlendirmeye tabi olacaktır.

Yapılan bu değerlendirme sonunda, ancak “iyi halli” olduğuna karar verilen hükümlüler açık ceza infaz kurumuna ve denetimli serbestliğe ayrılabilecek ya da koşullu salıverilecektir.”

“DÜZENLEME HÜRRİYETİ TAHDİT SUÇU NİTELİĞİNDE”

“Son düzenlemenin 89. Maddesinde yer alan “pişmanlık” kriteri muğlak bir durum yaratmakta; mahpusun, “haklarını iyi niyetle kullanıp kullanmadığı”, “işlediği suçtan dolayı duyduğu pişmanlık”, “toplumla bütünleşmeye hazır olup olmama” vb. subjektif hükümler ağır hak ihlallerine yol açmaktadır.

Örneğin okuduğu kitap sayısının azlığı-çokluğu yahut fazla su kullanımı gibi hadiseler mahpusların şartlı salıverilme haklarına engel olmaktadır. Bu keyfi uygulamalara zemin hazırlayan düzenleme, mahpuslar açısından hürriyeti tahdit suçu niteliğindedir.

Düzenlemenin uygulamada ağır hasta mahpuslar açısından yaşam hakkı ihlaline dönüştüğü izahtan varestedir. Gerek basına düşen haberler, gerekse ilgili STK’ların açıkladıkları raporlar ve tarafımıza yapılan başvurular bu durumun vahametini ortaya çıkarmaktadır.”
15 Ekim 2021 14:04
DİĞER HABERLER