HDP'li Yüksekdağ: AKP savaş ve gerilim dili ile iktidar kurma peşinde

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ AK Parti hükümetinin Türkiye'de savaş ve gerilim dili ile iktidar kurma peşinde olduğunu söyledi. Ülke genelinde partisine ait onlarca seçim bürosunun saldırı düzenlendiğini ve Ağrı'nın Diyadin ilçesinde Türkiye çapında iç savaşı tetikleyebilecek bir provokasyon tezgahladığına dikkat çeken
Yüksekdağ, HDP'nin barış sürecini AK Parti ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yüzü suyu hürmetine yapmadığını, insanlık için savunduğunu ifade etti.

HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, seçim çalışmaları kapsamında Kahramanmaraş'a geldi. HDP'nin Kahramanmaraş'ta Gar meydanında ilk kez düzenlediği mitinge katılan Yüksekdağ, çözüm süreci üzerinden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve AK Parti hükümetini eleştirdi.

Siyasi iktidarın 13 yıl boyunca 'çözeceğim' dediği bütün sorunları kördüğüme dönüştürdüğünü ileri süren Yüksekdağ, "Bakın AKP hükümetine, en iyi yaptığı şey Türkiye halklarına bölmek savaş ve gerilim dili ile iktidar kurmaktır. Bugün de 13 yıl önce kurdukları iktidarı yine savaş, kutuplaştırma, gerilim ve provokasyonlara, kışkırtma yöntemleri ile pekiştirmeye çalışıyor her yerde siyasi iktidarın, hükümetin provokasyonları çıkıyor karşımıza. Demokratik bir yarış ortamında geçmesi gereken 7 Haziran seçimlerine kan karıştırmakta tereddüt etmiyorlar. Bizi şiddetten beslenmekle itham edenler her yerde partimize ve parti çalışması yürüten gönüllerimize organize şiddet uyguluyorlar. 43 ten fazla seçim büromuz saldırıya uğradı, onlarca arkadaşımız yaralandı, gözaltına alındı. Bugün Maraş'ta da bize alanları dar etmeye çalıştılar." dedi.

'DİYADİN'DE İÇ SAVAŞI TETİKLEYEBİLECEK BİR PROVOKASYON TEZGAHLADILAR'

İktidar partisinin barış ve çözümden yana tavır sergilemediğini anlatan Yüksekdağ, Ağrı Diyadin'de çok büyük bir iç savaşı tetikleyebilecek provokasyon tezgahlandığını hatırlattı. Partisinin bu provokasyonu boşa çıkardığını söyleyen Yüksekdağ, "Bütün siyaset tarihimiz boyunca hiç durduğumuz yerden gocunmadık, meşru haklarımızı, siyaset yapma hakkımızı, eşit koşullarda demokratik çalışma yapma haklarımızı sonuna kadar savunduk, bu bizim gücümüzdür. Türkiye'nin her yanında yaşadığınız saldırılar kendilerine egemen sanıyorlar, kendilerinin tek güç olduğunu ilan ettiler ve sözde bu güce çok güveniyorlar. Ama aylar boyunca siyasi iktidar, egemen siyaseti yapanlar partimize saldırmak dışında bir seçim kampanyası yürütemiyorlar. Halka vaat edecek hiçbir şey kalmadı. Barış dediler, çözüm dediler barış umudunu, çözüm isteğini kendi elleriyle berhava ettiler. Daha dün Allah korusun Ağrı Diyadin'de çok büyük bir iç savaşı tetikleyebilecek bir provokasyon tezgahladılar. Bu provokasyonu bizler boşa çıkardık. Oradaki 2 şehidimiz, barış kahramanlarımız canları pahasına Türkiye'nin bir savaş ortamına sürüklenmesine izin vermedi. Ama şunu çok iyi bilsinler biz bunu AKP'nin, Erdoğan'ın yüzü suyu hürmetine yapmıyoruz, barış, kardeşlik ve çözüm sorumluluğunu AKP'nin, siyasi iktidarın yüzü suyu hürmetine yapmıyoruz. Onlara hiçbir zaman eyvallahımız olmadı, bundan sonra da olmaz. Biz barış sorumluluğunu büyük insanlık için ve Türkiye halkları için üstlendik. Hiçbir provokasyon bizi bu kutsal sorumluluğu yerine getirmemize engel olamayacaktır." diye konuştu.

'ANNELERİN GÖZYAŞLARININ DİNMESİNİ EN FAZLA BU SİYASİ İKTİDAR KULLANDI'

Türkiye'de AKP'nin göz yaşı üzerinden siyaset yaptığını ifade eden Yüksekdağ: "Türkiye'de annelerin gözyaşlarının dinmesini en fazla bu siyasi iktidar kullandı ama bakın hala bu memlekette analar ağlıyor, hala bu memlekette analar adalet arıyor. Bu zamana kadar dayandıkları bütün sözler artık boşa çıktı, barışın savunucusu da, çözümü yürüten ve çözüm sürecinin güvencesi de AKP hükümeti değildir. Bu siyasi iktidar siyasal olarak da, sosyal olarak da, ekonomik becerisi yürütme yeteneği bakımından da iflas etmiştir." şeklinde konuştu.

'CUMHURBAŞKANI ÇIKIYOR AKP'NİN SEÇİM KAMPANYASINI YAPIYOR'

Çözüm masasını devirmekten bahseden bir Cumhurbaşkanının olduğunu vurgulayan Yüksekdağ, "Bir Cumhurbaşkanı uzlaşmadan yana ve birleştirici olması gerekmez mi? Ama Türkiye'de Cumhurbaşkanı adını almış zat savaş diliyle konuşuyor, kutuplaştırıyor, toplumun bir kesimini başka bir kesimine karşı kışkırtıyor." dedi.

Cumhurbaşkanı'nın AKP'nin genel başkanı gibi seçim kampanyası yürüttüğünü kaydeden Yüksekdağ şunları söyledi: "Cumhurbaşkanı aynı zamanda AKP hükümetinin genel başkanı imiş gibi seçim kampanyası yürütüyor, siyaset, siyasetin kriterleri bu koku hiçbir zaman bu kadar ayaklar altına alınmamıştır. Bir darbe döneminde Türkiye bu koşulları bu kadar akıl almaz ve kabul edilemez koşulları görmüştü, bir de bugün görüyor. Cumhurbaşkanı çıkıyor AKP'nin seçim kampanyasını yapıyor."

'TÜRKİYE'DE YENİ BİR ZÜMRE TÜREDİ, AKP'NİN ZENGİNLERİ KESİMİ'

Türkiye'de AKP'nin zenginleri' diye yeni bir zümre türediğini aktaran Yüksekdağ: "Onlar 13 yıl boyunca yeni bir zengin sınıfı yarattı, Türkiye'yi kalkındırmadılar. Kendi yaverlerini, kendi yandaşlarını kalkındırdılar ve Türkiye'de yeni bir zümre türedi. AKP'nin zenginleri kesimi. Şimdi bu zenginler ellerine Kur'an-ı alıp kul hakkı diyerek, yoksulun hakkını gasp ederek bu zenginliklerini, bu saltanatlarını büyütmek istiyorlar. 13 yıl boyunca din tacirliği yaptılar bugün utanmadan yine karşımıza çıkıp 13 yıl boyunca yaptıklarını tekrar ediyorlar. Ama artık Türkiye halkları bu tekrardan bıktı." ifadelerini kullandı.

"KUR'AN SURESİ İLE MAKARA KUKARA DİYEREK ALAY EDEN BİR HIRSIZ VAR"

Konuşmasında Kur'an'-ı Kerim ve Diyanet İşleri Başkanlığı tartışmaları üzerinden Cumhurbaşkanı'nın partisine yüklenmesini eleştiren Yüksekdağ şunları ifade etti: "Cumhurbaşkanı denilen zat miting kürsüsüne çıkıyor elinde Kürtçe Kur'an-ı gösteriyor ve bizi dine karşı olmakla veya bırakmakla itham ediyor. Bu konuşmayı yaparken yanında kim var biliyor musunuz? Kur'an suresi ile makara kukara diyerek alay eden bir hırsız var hırsız, yakalanmış ama yargılanmamış bir hırsız var. Böyle bir zihniyetin bir 13 yıl daha halkımızın inancını, değerlerini siyasi ranta dönüştürerek bu iktidarda kalmasına izin vermeyeceğiz."

'BİZ HALKIMIZIN İNANÇ YAŞAMI ÜZERİNDEN SİYASET YAPILMASINA, YENİ ZENGİNLER TÜRETİLMESİNE İZİN VERMEYECEĞİZ'

"Diyanete kaldıracağız dedik, seçim bildirgemizde ve yeni yaşam programınızda ifade ettiğimiz her şeye karşı bir kampanya, karanlık ve kirli bir savaş yapıyorlar. Diyaneti kaldıracağımızı ifade ettik, halkımızın 75 yıl boyunca sırtında taşıdığı ve onun vergileri ile halkımızdan toplanan parayla çalışan ve zenginleşen bir kurumu ortadan kaldırdığımız için demokrasi adına bize teşekkür etmeleri gerekirken hakarete yöneliyorlar, yalana, hileye yöneliyorlar. Yıllar boyunca yaptıkları bu, yıllar boyunca o kurumlar halkımızın inançları üzerinde hem bir baskı ve ayrımcılık grubu oldu, hem de bir sömürü ve rant kurumu oldu. O kadar içlerine dert oldu ki; 'Diyanet İşleri Başkanınız bir trilyonluk arabaya biniyor' bu niye böyle? Dedik, bu suçların açığa çıkardık. Esas dertleri emin olun bizim Diyanet İşleri Başkanlığı kaldırılsın dememiz değil, o bir trilyonluk aracın güme gitmesin, onların esas sıkıntısı bu. Biz halkımızın inanç yaşamı üzerinden siyaset yapılmasına izin vermeyeceğiz. Bunun üzerinden yeni zenginler türetilmesine, kul hakkı yenmesine izin vermeyeceğiz."

'SARAYIN ÜÇ AYLIK ELEKTRİK GİDERİ 40 BİN ASGARİ ÜCRETLİ İŞÇİNİN MAAŞINA DENK'

"Ayakkabı kutularını da, sarayı da boşaltmak lazım. Sarayda çok yakıyor, çok yakıyor. Bunu bir de utanmadan bize söylüyorlar, sarayın üç aylık elektrik gideri 40 bin işçinin, asgari ücretli işçinin maaşına denk. 3 ayda 40 bin işçinin maaşını yakıyorlar. O saray dağı ışıldasın diye 40 bin işçinin maşını yakıp tüketen bir saray kurulu orada. Sadece 6 bin 600 işçinin maşı değerinde koltuklarda oturuyorlar. Bu sarayı, ayakkabı kutularını boşaldıktan sonra öyle bir tasarruf ederiz ki; çoluğa çocuğa, kadına, gence öyle yatırımlar yapacak alan açarız ki Türkiye topraklarının zenginliğinden hiçbir şüphemiz yok. Bizim tepkimiz bu zenginliklerini yağmalayıp kendisine saltanat kuranlara." CİHAN
09 Mayıs 2015 17:08
DİĞER HABERLER