Prof. Dr. Ersin Kalaycıoğlu: 2017 referandumuyla birlikte Türkiye, demokrasiyle bağlantısını tamamen koparmıştır. Bu tür özelliklere sahip rejimlerde, anayasanın etkin ve bağlayıcı olma özelliği geri plana atıldığı vakit, bunun ortaya çıkardığı boşluğu keyfi şekilde hareket eden yürütme dolduruyor. Hükümetin nerede bittiği, devletin nerede başladığı, oradaki sınır bulanıklaşıyor.
Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) ile küçük ortağı Milliyetçi Hareket Partisi'nin (MHP) yer aldığı Cumhur İttifakı yönetimindeki Türkiye'ye hem iç hem de dış politikada başarısız olduğu eleştirileri yöneltilirken, siyaset bilimci Prof. Ersin Kalaycıoğlu, Türkiye'nin demokrasiyle bağlantısının tümüyle koptuğunu söyledi.
Böylesi bir kopma için tarih de veren Kalaycıoğlu, 2017 yılındaki referandumu işaret etti.
Kalaycıoğlu anayasanın etkin ve bağlayıcı olma özelliğinin geri plana atıldığını ve boşluğu keyfi biçimde hareket eden yürütmenin doldurduğunu söyledi.
Devlet aygıtlarının parti aygıtına dönüştüğüne dikkat çeken Kalaycıoğlu, "Anayasal takıyyenin gelişmesi, kurumsal yapıların ciddi erozyona uğraması ya da ortadan kaldırılmasını beraberinde getiriyor." yorumunu yaptı.
TUTARSIZLIKLAR MANZUMESİ OLARAK ANAYASA
İyi Parti'nin MHP ile birleşmesinin istendiğine dikkati çeken Kalaycıoğlu, Türkiye'nin demokrasi ile bağlarını kopardığını belirttiği 2017 referandumu ve getirdikleri ile ilgili şunları söyledi: "2017’deki referandumda oylanan anayasa değişiklikleri, anayasanın geri kalan maddelerinin çalışmasına imkân vermeyecek durumda. Dolayısıyla bizde bir tutarsızlıklar manzumesi olarak anayasa var.
Anayasanın bir kısmını uyguladığınızda diğer kısmını uygulama şansınız yok. Örneğin parti başkanı olan bir cumhurbaşkanı aynı zamanda anayasanın 103'üncü maddesine göre tarafsız. Bu mümkün değil. Dolayısıyla bu maddelerden biri sürekli ihlal edilecek demektir. Böyle bir sonuç ortaya çıktığı zaman, anayasa büyük ölçüde anlamını yitiriyor. Bu değişime siyaset biliminde 'anayasa takıyyesi' diyoruz. Ortada bir anayasa var, fakat yok…"
Halkların Demokratik Partisi'ne (HDP) yönelik baskı kampanyasını değerlendiren Kalaycıoğlu, HDP'nin kapatılması ihtimaliyle ilgili, "Hiçbir önemi yok. Bu partiler çok kapatıldı, yenisi kuruldu. Orada bir seçmen kitlesi var. O seçmen kitlesinin belli duyarlılıkları var. Bu seçmen kitlesinin Türkiye’nin ulusal siyasetinin önemli bir parçası olarak demokraside var olup olmayacağı temel sorunumuz. Bu kitleyi demokrasiden dışlarsanız Türkiye’nin milli birliğini güçlendirmiş olmazsınız; çünkü demokrasi, siyasal katılma ve temsille ulusal birlik temin eden temel araçlardan birisidir." yorumunu yaptı.
ÇEKİMSER "HAYIR" DEMEKTİR
İyi Parti'yi hedef alan eleştirileri de değerlendiren Kalaycıoğlu şunları söyledi: "Gerek AKP, gerek MHP; HDP ve İyi Parti arasındaki ideolojik farklılıkları olabildiğince gün yüzüne çıkarıp seçmenin gözüne sokmak suretiyle orada bir tesanütün olmamasını sağlamak peşinde. İyi Parti bloktan çıksın, MHP ile birleşsin istiyorlar. Mesele şu: MHP, 'HDP bizim için yoktur' dedi. 2015 yılı haziran ayından itibaren bulunmadığını söyledi. Gelelim davranışa: 2018’den itibaren Meclis’te yapılan oylamalarda MHP ile HDP aynı yönde oy kullandı pek çok kez. Andımız oylamasına bakalım. MHP, andımıza sahip mi çıktı, hayır! HDP hayır dedi, MHP çekimser. Çekimser, hayır demektir. Sayarsanız bunları, 17-18 oylamada aynı yönde oy verdiklerini görüyorsunuz."
6 MİLYON CİVARINDA SEÇMEN HDP'YE OY VERİYOR
AKP'nin yeniden Kürt seçmeni kazanabilme ihtimaliyle ilgiliyse, Kalaycıoğlu Cumhuriyet'e verdiği mülakatta şu yorumu yaptı: "Refah Partisi’nden beri söylenen 'Orada çok mütedeyyin bir kitle var. O kitle bize oy verir. Biz o kitlenin demokratik sürece katılarak milli bütünlüğe katkıda bulunmasını sağlarız' savı vardı. 2015’e kadar Kürt seçmenin 3’te 2’sine hitap ediyordu. 2015’ten itibaren bu denge döndü. 6 milyon civarında seçmen HDP’ye oy veriyor.
HDP, daha demokratik bir söylem içinde. Daha Türkiye’nin partisi olmak demokrasi içinde kalma, siyasal katılma, milli siyasetin unsuru olmak demektir. Buna doğru dönmeye çalışan bir parti görüntüsü veriyor. Bunun önünü kesmeye, 'Sen öyle değilsin, sen aslında PKK’sin, milli siyaseti bozmaya çalışıyorsun' imajı oluşturmaya çalışıyorlar ki yukarıda anlattığımız gelişmeler gerçekleşsin."