KONDA'nın araştırmasına göre Türkiye'de her 100 kişiden 73'ü ülkede insan hakları sorunu olduğunu düşünüyor. Ancak Ağırdır'a göre siyasi tercihlerde artık yoksulluk rol oynuyor.
Kamuoyu araştırma kuruluşu KONDA'nın İsveç merkezli uluslararası insan hakları örgütü Civil Rights Defenders (Sivil Haklar Savunucuları) için hazırladığı Türkiye'de İnsan Hakları Araştırması başlıklı raporu, toplumun yalnızca yüzde 21'inin Türkiye'nin de imzaladığı İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin varlığından haberdar olduğunu gösteriyor. Eğitim sistemindeki bu eksikliğe rağmen toplumun insan haklarına yönelik algısı gelişmiş düzeyde.
DW'den Fatima Çelik'in haberine göre, 25-26 Eylu¨l 2021 tarihleri arasında 31 ilde 2 bin 402 kişiyle yüz yüze yapılan görüşmeler sonucunda hazırlanan rapora göre Türkiye toplumunun yüzde 83'ü için temel insan hakları doğuştan geliyor. Araştırmaya katılanların yüzde 84'ü de hükümeti eleştirmeyi ve protesto etmeyi doğal bir hak olarak görüyor. Her beş kişiden üçü toplumsal eylemlere biber gazı ile müdahale edilmesini insan hakkı ihlali olarak görürken ankete katılanların yüzde 70'i ise Boğaziçi Üniversitesi'ndeki rektör atamalarına karşı yapılan protestoları haklı buluyor.
Öte yandan araştırma, toplumun yüzde 73'ününülkede bir insan hakları sorunu olduğunu düşündüğüne işaret ediyor. Hakları en çok ihlal edilen kesimlerin sırasıyla yüzde 45 ile kadınlar, yüzde 30 ile yoksullar, yüzde 20 ile Kürtler olduğu düşünülüyor. Ankete katılanlar, insan hakları ihlallerinde yüzde 56'lık bir oranla en çok siyasetçileri sorumlu görüyor, bunu yüzde 32 ile medya takip ediyor.
"Kimliğe dayalı ayrışma yaratılamıyor"
DW Türkçe'ye araştırmadan çıkan sonuçları değerlendiren KONDA Genel Müdürü Bekir Ağırdır'a göre siyasete ve medyaya hakim olan mevcut kutuplaştırıcı tavır, toplumda kimliğe dayalı ayrışma ve çatışma yaratamıyor. "Son 10 yılda 10 kez sandığa gittik ama bu seçimlerde siyasi tercih değil, kimlik sayımı yaptık" diyen Ağırdır'a göre artık belirleyici olan yoksulluk.
"Özellikle son iki yıldır kimlik ve kültür temelli sorunlar yerini sınıfsal problemlere bırakıyor" diyen Ağırdır, ülkede yoksulluğun ve gelir dağılımındaki eşitsizliğin esas problem haline geldiğini, bu ortaklaşmanın farklı kimlikler arasındaki çatışma riskini de bertaraf ettiği görüşünde. Ağırdır'a göre toplum hâlâ bir arada yaşayabilmek için serinkanlı bir tavırla çözüm bekliyor.
Rapora göre toplum geneline, insan hakları alanındaki sorunları mevcut hiçbir partinin çözemeyeceği algısı hakim. Ancak yine de nüfusun yarısından fazlası insan haklarını temin etme ve korumada esas görevin hükümette ve devlet kurumlarında olduğunu düşünüyor.
"Çözüm siyasette aranıyor"
Bu tabloyu toplumun çözümü hâlâ siyasette aradığının işareti olarak değerlendiren Ağırdır, "Çözüm talebi önümüzdeki seçimlerde ciddi bir basınç yaratacak" diyor. Ağırdır'a göre toplum var olan düzene, düzenin aktörlerine ve iktidara olan desteğini kesiyor, bu durum, yeni bir sese ve düzene gözünü ve kulağını açmak anlamına geliyor.
"Burada yalnızca iktidarı ya da cumhurbaşkanını değiştirmekten bahsetmiyorum" diyen Ağırdır, toplumun ortak yaşamın yeniden tesis edilmesini arzuladığını söylüyor. "Toplum bunu yaratacak yeni düzenin temsilini bulduğu zaman göreceksiniz ki çok ciddi oranda arkasında duracak" diyen Ağırdır'a göre insanlar mevcut nizamı değiştirmeye ve yeniden inşa sürecine hazır ama henüz alternatifini seçmiş değil, bundan sonrası biraz da siyasetçilerin marifetine bağlı.