Samanyoluhaber.com yazarlarından Esra Büyükcombak ilkbahar ve insan vücudu arasındaki ilginç dengeyi okurları için yazdı. Yazar Büyükcombak önemli tavsiyelerde de bulundu.
Kış mevsimi boyunca bedenimiz tabiatın ritmine ayak uydurur. Soğuk hava, azalan güneş ışığı ve daha hareketsiz bir yaşam tarzı; metabolizmanın yavaşlamasına, bağışıklık sisteminin farklı şekilde çalışmasına, beslenme alışkanlıklarının değişmesine yol açar. Bu süreç, farkında olunmadan bir içe çekilme, bir yorgunluk hâli doğurur.
İlkbaharla birlikte, dış dünyadaki değişimle paralel olarak vücudumuzun içinde de bir uyanış başlar.
Artan gün ışığı, vücuttaki biyolojik saatin merkezi kabul edilen hipotalamusu harekete geçirir. Bu sistem; vücut ısısı, hormon salınımı, uyku düzeni ve iştah gibi pek çok hayati işleyişi yönetmek üzere özel olarak yaratılmıştır. Bu dönemde salgılanan serotonin ve dopamin gibi nörokimyasallar, yalnızca fiziksel enerjiyi değil, içsel coşkuyu da beraberinde getirir. Sirkadiyen ritmin dengede kalabilmesi için, her gün benzer saatlerde uyuyup uyanmak, bedenin bu hassas işleyişine destek olur. Özellikle akşam saatlerinde kafein tüketiminden ve ekran ışığına maruz kalmaktan kaçınmak, gece boyunca salgılanan melatonin hormonunun sağlıklı düzeyde seyretmesini kolaylaştırır; böylece uyku kalitesi artar, sabaha daha dinç uyanmak mümkün hâle gelir.
Bedenin daha hafif ve taze besinlere yönelmesi de bu işleyişin doğal bir parçasıdır. Kışın ağır yemeklerinin yerini, sindirimi kolay, bol lifli ve su içeriği yüksek gıdalar alır. Özellikle ilkbaharda tabiatta beliren renkli sebzeler ve yeşillikler, yalnızca gözümüze değil hücrelerimize de iyi gelir. Bu zamanlama rastlantı değildir; Allah’ın her şeyi yerli yerince ve insana hizmet edecek şekilde düzenlemiş olmasının bir yansımasıdır. Bu aylarda dışarıda geçirilen zaman, temiz hava ve hareket, bedensel canlılığı artırdığı kadar, iç huzura da katkı sunar. Doğada atılan her adım, bir tür şifa gibidir. İnsanın hareket ettikçe rahatlaması, ağaç ve kuş seslerini işittikçe içinin berraklaşması da yaratılışımızdaki dengeye işaret eder. Rabbimizin hem bedene hem çevreye yerleştirdiği bu uyum, hayatın her anına yayılmış ilahi bir düzenin tanığıdır.
Bedenimizin Bahara Uyum Çabası
Mevsim geçişleri doğal olarak vücut sistemlerini etkiler. Gündüz sürelerinin uzaması, ısı değişimleri, artan polen seviyesi ve hava basıncındaki dalgalanmalar; hormonal dengeleri, bağışıklık sistemini ve uyku düzenini doğrudan etkileyebilir. Bu da kişiden kişiye farklı tepkilere yol açar. Özellikle hassas bünyelerde baş ağrısı, bitkinlik ya da uyku bozuklukları bu dönemde daha sık görülebilir.
Bahar yorgunluğu olarak bilinen bu değişiklik, artan güneş ışığı nedeniyle sirkadiyen ritimlerin bozulması ve vücuttaki belirli hormonların üretimindeki değişiklikler gibi faktörlerle ilişkilidir. Yani ilkbaharla birlikte gelen yorgunluk hissi, aslında bedenin mevsime ayak uydurmaya çalışmasından kaynaklanır.
Mevsim değişikliği cildimizin sağlığını da etkileyebilir. Kış aylarından sonra cildimiz susuz ve pürüzlü olabilir. Bu durumda, baharda sağlığını korumak için cildi nemlendiricilerle düzgün bir şekilde nemlendirmek, ölü hücreleri temizlemek ve hücre yenilenmesini desteklemek için düzenli olarak peeling yapmak çok önemlidir.
Baharla birlikte saç dökülmesinde fark edilir bir artış yaşanabilir. Bu durum, “mevsimsel telogen effluvium” olarak adlandırılan ve saçın büyüme evresinden dinlenme evresine geçmesiyle ortaya çıkan doğal bir süreçtir. Hormonal değişiklikler ve ısı farklılıkları gibi çevresel etkenler bu geçici dökülmeleri etkileyebilir. Bu tür dönemlerde panik yapmaktan ziyade, bedenin kendini dengelemeye çalıştığını bilmek önemlidir. Saçı yıpratmayacak nazik bakım uygulamaları, dengeli beslenme ve yeterli su tüketimi gibi küçük adımlar, bu sürecin daha sağlıklı geçmesine yardımcı olur.
Alerjiler
İlkbaharda havada artan polen miktarı, mevsimsel alerjileri tetikleyebilir; hapşırma, göz kaşıntısı, burun tıkanıklığı gibi semptomlar yaygınlaşır. Bazı doğal yöntemler, özellikle bağışıklık sistemini destekleyici ve iltihap önleyici etkileri sayesinde alerjilere karşı rahatlama sağlayabilir. Tabii ki herkesin bünyesi farklıdır; bu yöntemlerin kişisel hassasiyetlere göre uygulanması ve kronik rahatsızlıklar varsa bir uzmana danışılması yerinde olur.
- Peygamber Efendimiz'in (s.a.v.) de bahsettiği çörek otu, bağışıklık sistemini güçlendirici etkisiyle bilinir. İçerdiği “thymoquinone” timo-kuinon adlı etken madde, alerjik tepkimeleri hafifletmeye yardımcı olabilir. Günde 1 çay kaşığı kadar çörek otu yağı, sabah aç karnına ya da bal ile karıştırılarak tüketilebilir. Solunum yollarını rahatlatmak için buhar banyosunda birkaç damla çörek otu yağı da kullanılabilir.
- Isırgan otu çayı, doğal bir antihistaminiktir. Alerji kaynaklı burun akıntısı ve göz kaşıntısı gibi semptomları hafifletmede faydalı olabilir.
- Lavanta veya okaliptüs yağları burun tıkanıklığını açmada, solunumu rahatlatmada etkilidir. Aynı zamanda sinir sistemini yatıştırıcı özelliğiyle de bahar döneminin huzursuzluklarını hafifletmeye katkı sağlar. Kaynar suya birkaç damla damlatılarak buharı solunabilir.
- Zencefil ve zerdeçal güçlü anti-inflamatuar özelliklere sahiptir. Özellikle zerdeçalın içindeki kurkumin maddesi, alerjik reaksiyonların şiddetini azaltabilir.
- Omega-3 yağ asitleri ve probiyotikler, sindirim ve bağıkışıklık sisteminizi güçlendirmeye yardımcı olabilir. Bahara ilişkin sağlık sorunlarıyla ilişkili iltihabı azaltmayı destekler.
Bu bahar, bedeninize kulak verip ruhunuza nefes aldıracağınız, şifası bol, huzuru bol bir mevsim olsun.
Yazıyı dinlemek isterseniz: