Muhalefetin itirazları sonrası iktidarın geri çektiği "etki ajanlığı" düzenlemesi geri dönüyor. AKP'li Özlem Zengin'in, muhalefetin itirazlarını dinlediğini ama kendilerinden başka bir öneri gelmediğini belirterek, düzenlemeyi yeniden gündeme almaya karar verdiği aktarıldı.
Son dönemde "etki ajanlığı" adıyla gündemden düşmeyen casusluk suçlarıyla ilgili düzenleme, muhalefetin tepki göstermesinin ardından geri çekildi. Ancak konu iktidar kanadı için henüz tamamen rafa kalkmış değil...
Gazete Duvar'ın aktardığına göre; AKP Grup Başkanvekili Özlem Zengin, muhalefet partilerinin grup başkanvekilleri ile bir araya gelip itirazları dinledi. Bunun yanında Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) yetkilileri de onlara düzenlemenin amacıyla ilgili bilgi verdi. AKP'li yetkililer toplantı sonrası muhalefetten düzenlemeye dair bir değişiklik önerisi gelmediğini ve konuyu yeniden gündeme alacaklarını bildirdi.
İktidar düzenlemeyi neden istiyor?
İktidar kanadı, yasal düzenlemenin gerekçesini, Türk Ceza Yasası’ndaki casusluk suçunu düzenleyen maddelerin gelişen teknoloji karşısında yetersiz kalmasına dayandırıyor.
Üçüncü ülkelerin Türkiye üzerinden başka ülke vatandaşlarına dönük, taşeronları aracılığıyla veya yeni tip teknolojiler kullanarak yaptığı operasyonlar nedeniyle cezalandırılamadığını savunuyor.
Muhalefetin, hangi eylemlerin suç kapsamına gireceğinin belirsizliği nedeniyle herkesin cezalandırılabileceği eleştirisine karşı ise “yabancı devlet yararına veya talimatı doğrultusunda işlenmesi” kriteri aranacağı açıklaması yapıyor.
Muhalefetin tepkisi neden?
Muhalefet partiler ise özetle şu eleştirileri dile getiriyor:
Teklif, hem usul, hem de esas yönünden eksiklikler taşıyor. Usul yönünden bakıldığında, iki kez cezalandırma getiriyor. Örneğin, bir kişi tehdit suçunu yabancı bir devlet veya organizasyonun talimatı doğrultusunda işlediyse, hem tehdit, hem de yeni tip casusluk suçlamasıyla cezalandırılabilecek. Bu hukukun, “bir eylemden dolayı iki kez ceza verilemez” ilkesine aykırı. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilebilir.
Esas yönünden bakıldığında, kapsamı sınırları, suçun maddi unsurları belirsiz. Örneğin iktidar Meclis’teki görüşmeler sırasında muhalefete “İsrail ağzıyla konuşuyorsunuz” dedi. Bir hakim de böyle düşünebilir. İktidarın bir projesini protesto eylemi yapanlar, hem protestodan, hem de “devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları aleyhine” eylem yapmaktan cezalandırılabilir.
Devletin güvenliğine karşı riskler karşısında alınması gereken önlemlere itirazımız olmaz, destek de veririz. Ama bunun belirli anlaşılır ve keyfi uygulamaya yol açmayacak bir metin olması gerekir. Bu kadar önemli bir düzenlemenin, bir torba yasa içine konulması doğru değil.
Böyle bir düzenlemeye devlet kurumları gerçekten ihtiyaç duyabilir. Ama getirdiğiniz düzenleme, kötü niyetli kullanılmaya, istismar edilmeye açık. “Devletin iç ve dış siyasal yararları” gibi belirsiz bir kavram nedeniyle herkesi fail yapabilecek bir suç tarifi ile karşı karşıyayız.