Bu süreçte olanlara karşı Kur’an’da anlatılan bu en güzel kıssaya bakarak ibret ve ders alalım
Abdullah Aymaz - SAMANYOLUHABER.COM
“Yakub’un oğulları Yusuf’tan ümitlerini kesince, arlarında konuşmak üzere bir kenara çekildiler. En büyükleri dedi ki: ‘Babanızın Allah adına sizden bağlayıcı bir güvence aldığını ve daha önceki Yusuf’a ilişkin ihmalinizi bilmiyor musunuz? Bu yüzden babam bana izin vermedikçe veya hüküm verenlerin en hayırlısı olan Allah, hakkımda bir hüküm vermedikçe buradan ileriye adım atmam! Varınız babanıza deyiniz ki; -Ey babamız! Oğlun hırsızlık yaptı, biz sadece bildiklerimizi söylüyoruz, yoksa bilinmez sırlara ait bir haberimiz yoktur! İçinde bulunduğumuz şehrin halkına ve birlikte yola çıktığımız kervana sor, söylediklerimiz kesinlikle doğrudur.” (Yusuf Suresi, 12/80-82)
Ağabeylerinin bu sözlerini babalarına anlatırlar. O da: “Yakub dedi ki: ‘Herhalde nefsimizin kışkırtması ile bir komplo düzenlediniz. Bana güzel (yaman) bir sabır düşüyor. Belki de Allah bana bütün evlatlarımı birlikte kavuşturacaktır. Hiç şüphesiz O, herşeyi bilir. Alîm’dir ve her yaptığı yerinde Hakîm’dir. (12/83)
Dikkat edilirse tam bir ümit içinde Hz. Yakup Aleyhisselam, Allah’ın Alîm ve Hakîm isimlerine dayanarak “Bana güzel bir sabır düşüyor. Belki de Allah bana bütün oğullarımı (Yusuf, Bünyamin ve en büyük oğlumu) birlikte kavuşturacaktır.” diyor.
Üstad Bediüzzaman Hazretleri, künde künde üstüne devrildiğimiz, İslam ülkelerinin sömürgeciler tarafından işgal edilip talana uğradığı, Osmanlının yıkıldığı ve insanımızın ümitsizlikten “gelen mahşer, gün günden beter” diyerek moral gücünü tamamen kaybettiği bir zamanda “Yakînim var (kesinlikle inanıyorum) ki, istikbalde en yüksek ve gür sadâ İslamın sadâsı olacaktır.” diyordu. Şam’da yüzlerce âlime ve binlerce halka hutbesini okurken, en büyük hastalığın ümitsizlik ve kurtuluşumuzun, şifa ve âfiyetimizin ümit olduğunu haykırıyordu. Yüz sene önce söylediği bu sözler onun ne kadar haklı olduğunu gösterdi. Herkes kıyameti beklerken o elindeki ümit fidanlarını dikti. Bu fidanlar bugün elhamdülillah, orman haline geldi. Onları bazılarının kesmeye, odun haline getirmeye çalışması sadece bir budama mânâsına gelir ki, daha gür ve güçlü biçimde tezahür etmeye vesile olur… İnşaallah…
Üstad Hazretleri, Yuhanna İncil’inden şunları naklediyor: “Ama ben size HAKK’ı söylüyorum. Benim gitmem size faydalıdır. Zira ben gitmeyince TESELLİCİ gelmez.” (On altıncı Bab, Yedinci Ayet) diyor.” İşte İsa Aleyhisselam, Peygamber Efendimize (S.A.S.) tesellici sıfatı ile haber veriyor. İnsanlara hakiki teselliyi veren Efendimizi (S.A.S.) esas alırsak bizim de teselli veren, ümitli olan ve ÜMİT veren hayırlı ümmet olmamız gerekir.
Evet yüreği yanık yaşlı baba Hz. Yakup Aleyhisselamın önce Yusuf’undan, sonra Bünyamin’den, daha sonra da büyük oğlundan ayrı düşmesine rağmen, hâlâ onlarla toptan kavuşma ümidi içinde bulunmasına dair içindeki ümit ışığının sebebi Cenab-ı Hakka derin iman ve iz’anı, sadece ve sadece Allah’a derin tevekkül ve îkânı idi… Ama yine de iç yakıcı hasret duygusu onu kendi haline bırakmıyordu: “Yakup, yüzünü başka tarafa çevirerek, ‘Vâh Yusuf’um vâh!’ diye inledi. Gözlerine hüzünden ak düşmüştü. Buna rağmen acısını içine gömüyor, yutkunuyordu…” (12/84)
Oğullara bakın ki, babalarına hâlâ neler söylüyorlar: “Oğulları, ‘Vallahi Yusuf Yusuf diye diye, ya yatağa düşeceksin veya helâk olacaksın’ dediler.” (12/85)
Kınayıcı sözler bunlar… Yusuf, Yusuf, diye sayıklamanın be mânası var; gelmeyecek işte.”
Onların bu sözlerine karşılık, dertli Hz. Yakub yüceler yücesi Rabbine yönelmek istiyor; “Oğullarına dedi ki: ‘Ben acımı, ızdırabımı yalnız Allah’a şikayet ediyorum ve ben Allah, hakkında sizin bilmediklerinizi biliyorum.” (12/86)
İşte bu, en ağır hüzünlere, en kötü olumsuzluklara karşı bile direnen tahkîkî iman!.. Bu paha biçilmez yakînî iman ile herşeye rağmen dimdik duruyor ve ümidinden ve Allah’a güveninden hiçbir şey kaybetmiyor. Sonra aktif sabrın ve aktif ümidin şevkiyle, “Ey oğullarım, gidiniz, Yusuf’u ve kardeşini arayınız. Allah’ın lütuf ve kereminden ümit kesmeyiniz. Çünkü Allah’ın lütuf ve kereminden, sadece kâfirler ümitlerini keserler.” (12/87) diyor.
Yani işimize bakalım… Bıkmadan, usanmadan, yorulmadan işimize bakalım… Önümüze bakalım yönümüz güneşe doğru, ümit ışığı tarafına olsun… Sırtımız, güneşe ve ışığa dönmeyelim. Bu sefer gölgemizle meşgul olur dururuz. Bir adım ilerleyemeyiz, ümitsizlik girdabına kapılıp boğulur gideriz. Allah’ın merhametinden ümidimizi kesmeyelim… En çaresiz gibi görünen dertler ve en şiddetli sıkıntılar içinde bile Allah’a güven ve bağlılık, içimize serinlik verir, keder ve üzüntülerimize şifa ve deva olur…
Yakup Aleyhisselamın oğulları, babalarının ümit tavsiyeleriyle, parasız pulsuz, ellerinde bulunan son bir parça işe yaramaz eşya ile tekrar Mısır’ın yoluna koyuldular. Yollarda geçirdikleri perişanlık ve tükenmişlikle Yusuf’un karşısına çıktılar: “Yakub’un oğulları, Yusuf’un yanına girdiklerinde dediler ki, ‘Ey vezir, biz ve ailemiz sıkıntıya düştük, yanımızda değeri düşük bir bedel getirdik. Fakat sen erzakımızı eksiltmeden ver. Bize bağışta bulun (sadaka ver). Muhakkak ki Allah, bağışta bulunup sadaka veren hayır severleri ödüllendirir.” (12/88)
Büyük dayılarımdan bir sım dayım vardı. “O Allah, öyle bir Allah’tır ki!..” derdi. Çünkü üvey anne onu hayvanlar arasında, onların yanında yatırırmış… Gün gelmiş, kendisine bunları yapanı yine kendisine muhtaç etmiş… Onun için haksızlıklar, zulümler görünce ve duyunca hep “Allah!.. Allah!.. O Allah, öyle bir Allah’tır ki!..” der dururdu…
Biz de bu süreçte olanlara karşı Kur’an’da anlatılan bu en güzel kıssaya bakarak ibret ve ders alalım… Ara sıra da merhum sım dayım gibi: “ O Allah, öyle bir Allah’tır ki!” diyelim.
İzmir’de Hatuniye câminin hikayesini anlatmıştım. Hani biriktirilen cami parasını, meşhur eşkıya Kâtip oğlu “Bana vereceksiniz… Eğer yarın vermezseniz öldürürüm!” diye tehdit ettiği için, kocası tehdit edilen hanımefendi yatsıdan sonra bir odaya kapanıp Allah’a yönelerek Ah! Ah! Ah! Diyerek sabahı etmiş. Sabah ezanları okunurken de tellallar “İstanbul’dan gelen âni emirle, eşkıya Katipoğlu Konak meydanında asılarak idam edildi!” diye bağırıp ilan etmeye başlamışlar. Evet “O Allah, öyle bir Allah’tır ki!”