'Hiç bu kadar evliya yetişmemiştir'

''Denizli hapsine 1943’te Üstad Hazretleri ve kahraman talebeleri zulmen ve gadren girerlerken Atıf Egemen Ağabeyimiz, “Biz bu hapishaneye şimdi giriyoruz ama dokuz ay on gün sonra, bir çocuğun tertemiz olarak anne karnından dünyaya doğması gibi, bizler de günahlardan arınmış olarak tertemiz dışarıya çıkacağız!..” demişti. Bu kerametli ihbarı, aynen tahakkuk etti… İnşaallah bu süreçte de öyle olacak…''
Üstad Bediüzzaman Hazretleri “İhtiyarlar Risalesinin On Altıncı Ricasında diyor ki: 
“Madem İmam-ı Âzam gibi müçtehidlerin büyükleri hapis çekmiş ve İmam-ı Ahmed İbn-i Hanbel gibi büyük bir mücahide Kur’an’ın bir tek meselesi için hapiste pek çok azap verilmiş. Şikayet etmeyerek, tam bir sabır ile sebat edip o meselelerde sükût etmemiş. Pek çok imamlar ve allâmeler sizlerden pek çok ziyade azap verildiği halde, tam bir sabır içinde şükredip sarsılmamışlar. Elbette sizler, Kur’an’ın pek çok hakikatları için pek büyük sevap ve kazanç aldığınız halde pek az zahmet çektiğiniz için binlerce teşekkür etmek borcumuzdur.

“Evet insanların zulmü içinde, İlahî İnâyetin bir tecellisini kısaca beyan edeceğim:
“Ben yirmi yaşında iken tekrar ile derdim: ‘Eski zamanda mağaralara çekilen dünyayı terk edenler gibi âhir ömrümde ben de bir mağaraya, bir dağa çekilip, insanların içtimaî hayatından çıkacağım.’ Hem eski Harb-i Umumi’de (Birinci Dünya Savaşında Rusya’da) Kuzey Doğu'daki esaretim sırasında karar vermiştim ki: ‘Bundan sonra ömrümü mağaralarda geçireceğim. Siyasî ve içtimaî hayattan sıyrılacağım. Artık karışmak yeter.’ derken, İlahî inayet, hem kaderin adaleti tecelli ettiler. Kararımdan ve arzumdan çok ziyade hayırlı bir surette ihtiyarlığıma merhameten, tasavvur ettiğim o mağaralarımı hapisanelere, inzivalara  ve yalnızlık içinde ÇİLEHÂNELERE ve TECRİD-İ MUTLAK menzillerine çevirdi… Riyazet yapan ve inzivaya çekilenlerin dağlardaki mağaralarının çok fevkinde YUSUFİYE  MEDRESELERİ  ve vaktimizi zâyi etmemek için TECRİDHÂNELERİ  verdi. Hem MAĞARANIN uhrevî-manevî faydasına, hem İMAN ve KUR’ÂN HAKİKATLARININ mücâhidane hizmetini verdi.”

Evet hapishaneler iman-Kur’an hizmetçileri için, evliyaların mağaralarda inzivaya çekilip manen terakki etmeleri gibi ve Yusuf Aleyhisselam'ın Medresesi, Üniversitesi gibi tahsil ve terakki mekanlarıdır... Şu süreçte binlerce insanımız bu manevî tahsillerine devam etmektedirler. Müslümanın her hâli hayırdır. HİZMET ERLERİ İHLAS KAHRAMANLARININ DA…

Bu süreçte zâlim ve gaddar ne kazandı? HİZMET ERBABI binlerce evliya kazandı!.. Şimdi peki kimler kârlı?

Denizli hapsine 1943’te Üstad Hazretleri ve kahraman talebeleri zulmen ve gadren girerlerken Atıf Egemen  Ağabeyimiz, “Biz bu hapishaneye şimdi giriyoruz ama dokuz ay on gün sonra, bir çocuğun tertemiz olarak anne karnından dünyaya doğması gibi, bizler de günahlardan arınmış olarak tertemiz dışarıya çıkacağız!..” demişti. Bu kerametli ihbarı, aynen tahakkuk etti… İnşaallah bu süreçte de öyle olacak…

Emin olun 1968-1969-1970 yılların üst üste üç sene üçer aylık Kaynaklar Kampında İslamî ilimler, Risale-i Nurlar okuduk… 

Teheccüdlerimiz oldu. O İzmir sıcaklarında Pazartesi-Perşembe oruçları tutuluyordu… Mânen bir farklılık olduğunu, kamptan 15 günde bir şehre indiğimizde açık-seçik ve net bir şekilde fark ediyorduk… Yaşamayan bilmez…

Ayrıca 1971’de 12 Mart müdahalesinde Sıkıyönetim sırasında Karşıyaka’da arkadaşlarla Risale-i Nurlardan sohbet ederken baskına uğradık beş ay hapiste kaldık… Orada da aynı inkişaf ve terakkîleri de müşahede ettik… Evet bu yolun kaderi bu… Yol bu, erkan bu… 1980’de 12 Eylül darbesinden sonra da öğretmendik sınıftan alınıp götürüldük göz altına alındık… Cenab-ı Hak, bu cendere ve mengenelerden sonra hizmetin daha da genişlemesine imkânlar hazırladı. Bunları fiilen yaşadık. Hadis-i Şerifte işaret edildiği gibi göğüslerin dövüldükçe genişlemeleri olacak… Artık dünya çapında inkişaflar başlayacak inşaallah…

Hapishanelerle ilgili olarak bu süreçte aldığımız mektuplar ve bilgiler, meselenin gerçekten böyle olduğunu gösteriyor. Çünkü bazı koğuşlarda her gün birkaç defa hatim indiriliyor. Herkes Kur’an öğrenip okuyor. Uzun dualar, cevşenler, ilmihaller ve diğer kitaplar okunuyor. Teheccüdler, işrak ve duha namazları kılınıyor. Pazartesi-Perşembe oruçları tutuluyor. Efendimiz (S.A.S.) rüyalara giriyor, âşikare görenler de var. Sahabeleri, ezvâc-ı tâhiratı görenler de  var…

Seneler önce Özbekistan’da iki buçuk sene hapis yatan ve cezaevinde pek çok kişiye İslami güzellikleri öğreten bir arkadaşımız, orada bulduğu huzuru ve maneviyatı dışarıda bir türlü bulamadığını söyledi.

Hizmeti sonradan tanıyan ama eski hatalarından dolayı Amerika’da hapis yatan bir tanıdık, orada 60 tane Hispanik mahkuma İslamî güzellikleri tanıtmış... Çıkmasına altı ay kalmış acaba bunları yüze tamamlayabilir miyim, diye çırpınıyor. Hizmet insanın her yerde, her zaman, her türlü şartlarda yapacağı güzel şeyler ve vereceği güzel hizmetler var. Yani her halleri hayır… Acaba onlarla uğraşanların hayır ve güzellik adına ortaya koydukları nedir? 
 
Abdullah Aymaz 
18 Eylül 2017 13:13
DİĞER HABERLER