Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca, iki aydan fazla süredir bulunduğu cezaevinden 'Demokrasi Nöbeti' başlıklı bir mektup yazdı.
İşte Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca'nın yazdığı o mektup:
Demokrasi Nöbeti
65 gündür hiç bir delil ortaya konulmadan Silivri Cezaevi’nde tutuklu bulunuyorum. Tutukluluk gerekçesi ise; 2009 yılında yayınlanmış “Tek Türkiye” Dizisi’nde geçen iki diyalogdan ibaret. Böylece birden terör örgütü yöneticisi oluverdim. Özgürlüğüm “Özgür Medyaya” yapılan darbeyle gasp edildi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun bir TV kanalında sorduğu gibi; iddia edilen terör örgütünün merkezi, üyeleri, silahları, tankları, yaptığı terör eylemleri nerede? Ben de bunları sormuştum, hakim beye mahkeme salonunda sorduğum gibi; neden bunlara ait bir tane somut delil ortaya koymuyorsunuz? Dizi senaryosundan başka dosyada ne var? Devletin hangi anayasal kurumlarına karşı bir yıkma, darbe suçu veya devletin bütünlüğünü bozacak eylem vardır?
Ülkenin topraklarından bir kısmını devletin idaresinden ayırma amacına yönelik hangi eylemi ya da eylemleri buldunuz? Dizi senaryosundan başka elinizde ne var?
Gazeteci Hidayet Karaca’yı 65 gündür hukuksuz ve anayasaya aykırı olarak tutuklamanıza dünyanın dört bir yanından tepkiler, ağır eleştiriler, kınamalar geliyor.
“Demokrasi Nöbeti” olarak zindanda geçirdiğim günler nasıl olsa yakın bir gelecekte Rabbimin inayetiyle bitecek. Ama bu günler ve çekilen çileler biterken, diğer taraftan ülkenin hukuku, demokrasi ve fikri hürriyeti, imajı da bitiyor.
14 Aralık Özgür Medyaya yapılan darbeyi;
Avrupa Parlamentosu neredeyse oybirliğiyle, Avrupa Birliği ve üye ülkelerinin “Avrupa değerleriyle bağdaşmadığını” ve “Medya özgürlüğü ile bağdaşmadığını” ifadeleriyle şiddetle KINAMIŞTIR. Bu metinde Hidayet Karaca ismen geçmiştir.
Amerikan Kongresi’nde 88 vekilin imzasıyla “Özgür Basına Yapılan Darbe” için ABD Dışişleri Bakanı Sayın John Kerry’ye bir mektup gönderildi. Milletvekilleri; “Türkiye’de basın mensuplarına yönelik son tutuklamalardan dolayı endişe duyuyoruz. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve yönetiminin bu sorunları barışçıl ve hakkaniyetli bir şekilde çözümlendirilmesi gerektiğini açık bir şekilde dile getiriyoruz” dediler. Burada da ismim geçerek tepkilerini dile getirdiler.
Dünyanın saygın basın kuruluşlarından Gazetecileri Koruma Komitesi, ( CPJ ) Başkanı Joel Simon, Başbakan Davutoğlu’na mektup göndererek, medyaya yönelik saldırıların durdurulmasını istedi. En önemli vurgu da; “Gazeteci Hidayet Karaca hakkında henüz delil ortaya koyamadık” diyor. Freedom House; medyaya baskıyı ifade ederek ülkede fikir özgürlüğünde yaşanan antidemokratik hukuksuzluklara dikkat çekti.
İnsan Hakları İzleme Örgütü ( HRW ); yayınladığı raporda “hükümetin basın özgürlüğünü aşındırmaya devam ettiğini” vurgulayarak “Hidayet Karaca şaibeli terör suçlamalarıyla tutuklandı” diyor.
Yurt dışından Filipinler’den Afrika ülkelerinden, Avrupa ülkelerinin medya örgütlerinden, dünyanın her tarafından zindanda özgürlüğümün gasp edilmesine tepkiler geliyor. Dış tepkiler gelmeye devam ederken, ülkemden de Basın Konseyi Başkanı Pınar Türenç, İzmir Gazeteciler Cemiyeti ve Gazeteciler Federasyonu Başkanı Atilla Sertel, meslek duayenimiz Oktay Ekşi abim, Silivri’ye gelerek bu hukuksuzluğa tepkisini dile getirdi. Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, tutuklamalara tepki gösterdi ve onlarca meslektaşım tepkisini dile getirdi.
Destek olan ve olmayan herkese teşekkür ediyorum.
Dizi senaryosunun bir bölümünde “Terör Örgütü” kumpasına bütün dünya tepkisini gösterirken, bu karara imza atan ise hukuk ve sinema tarihinde ders olarak okutulacaklarını da hatırlatırım. Savcı Bey, sorguda A4 kağıdında yazılı diziden paragraflar okumaya başladı ve bunun “tape telefon görüşmesi olduğunu 2013 yılına ait Sayın Fethullah Gülen ile aranızdaki görüşme” dedi.
Soruyorum Savcı Bey’e. Bu, okuduğunuz diziden bir bölüm ve tape ise ses kaydı var mı? Savcı Bey “yok” diyor. “Savcı Bey siz ses kaydını dinlediniz mi?” dedim. Savcı Bey “dinlemedim” diyor. “Açık kaynakla elde edilmiş” diyor. Avukatlar, “Savcı Bey, bunun bir legal delil olabilmesi için adli dinleme olması gerekir. CMK-135’e göre yasak sorgu yaparak suç işliyorsunuz” demeleri üzerine, Savcı Bey”ama Fethullah Gülen ve Hidayet Karaca bu kayda itiraz etmemişler” dedi. Bunun üzerine avukatlar, mahkeme kararlarını gösterdi ve bunun montaj bir uyduruk kaset olduğunu söylediler. Savcı Bey sorgu tutanağında bunun bir yasak sorgu olduğunu ve mahkeme kararlarını gördüğünü ve buna bağlı soruların sorulmasından vazgeçtiğini tutanağa geçirdi.
Önemli bir şeyin altını çiziyorum; Uyduruk tapede Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi’yle terör örgütü kurma ve yıkma faaliyetleri yok. Aman ha.
Tapede iki paragraflık dizi senaryosu, örgüt kurma yönetme, hepsi dizi senaryosu. Ve 2009 yılında oynamış bölümler. Ayrıca basın kuruluşlarının yayınlarında bir rahatsızlık, şikayet varsa, Basın Kanunu ve RTÜK kuralları geçerlidir. Savcı Bey, “soruşturma dosyasında ne şahsıma olan, ne de diziden şikayeti olan birisi yok” diyor. Olsa tekzip - tazminat hakkını kullanırdı. Ellerinde dizide iki paragraflık bölümlerden başka bir malzeme olmamasına rağmen, Cem Küçük bir anda internete düşen illegal montajlanmış ses kasetlerinin adresini ve ülkenin en büyük telekulağının adresinin ( MİT ) olduğunu açıklamaz mı?
Silivri’ye Oktay Ekşi, İlhan İşbilen, Hakan Şükür, İdris Bal, Hasan Hami Yıldırım, Muhammet Çetin gibi milletvekilleri geldiler ve en son CHP adına gelen kıymetli hukukçulardan oluşan heyet, Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu ve eski Savcı Ali Özgündüz, ziyaretinde “biliyorduk, uyduruk gerekçeler” dediler ama, bu kadar uyduruk olduğunu görünce çok şaşırdılar ve bir an önce bu yanlışlıktan dönülmesi için çağrıda bulundular; “O yargıçları biliyoruz. Hukuksuzluğun hesabı sorulacak. Bu medyaya darbedir” tespitini bütün medyaya duyurdular. Her birisine tek tek özellikle de CHP Milletvekili Mahmut Tanal'a bu demokrasi yolculuğunda verdiği destekten dolayı çok teşekkür ediyorum.
65 gündür tutukluluğumun ve özgürlüğümün gasp edilmesinin hiçbir hukuki gerekçesi olmadığını, kararı verenler biliyor. Allah var, gam yok. Hem hukuk karşısında hem Rabbimin huzurunda burada geçen saniyelerin karşılığının, zulmün neye tekabul ettiğini bu kararı verenler de biliyor. Demokrasi nöbetine devam. Çetin kışların ardından bahar, ayrı bir güzel gelir. Çiçekler baharda gelir.
Saygılarımla…
Tutuklu Gazeteci
Hidayet Karaca