Hileli gıdayla, yediğimiz içtiğimiz her şeyin içine ‘zehir’ katılmaya devam ediyor. Gıda işi yapan 400 bin firmanın yüzde 90’ı kayıt dışı çalışıyor. Denetimler ve yaptırımlar yetersiz. Dar gelirli çaresiz.
TZD’nin yayımladığı son rapor ‘ucuz’ adı altında yüzlerce değişik hileli gıda ürününün hayatımıza girdiğini ortaya koyuyor. Konunun uzmanları ‘Üreticinin tek derdi para. Acil önlem alınması şart’ diyor.
Gıda ürünlerine katılan ve halk sağlığını tehdit eden katkı maddeleri artık akla hayale bile sığmıyor. Özellikle ‘merdiven altı’ olarak tabir edilen ve denetlenemeyen ‘hayali firma’ sayısı yüz binlerle ifade edilirken, etten süte, ekmekten pastaya, baldan zeytinyağına kadar binlerce ürün göründüğünden oldukça farklı. Adeta sucuğun içinde et, ekmeğin içinde un yok!
Peynir, yoğurt ise süt dışında akla ne gelirse her şeyle yapılıyor!
Üstelik rakamlar da artık gıdada güçlü bir ‘terörü’ işaret ediyor. Türkiye Ziraatçılar Derneği’nin (TZD) hazırladığı ‘hileli gıda raporu’ bu terörü gözler önüne seriyor. Raporda, bu işle ilgili her geçen gün yeni maddelerin ve yöntemlerin devreye girdiği vurgulanırken, kısıtlı denetçi ve artan kayıtsız işletmelerle denetimlerin yetersiz olduğuna dikkat çekiliyor.
En çok bu üç üründe var
Üzerinde en çok oynama yapılan gıdalar ise süt ve süt ürünleri, zeytin, et ve et ürünleri. Bu gıdaların içine katılanlar, taklit ve tağşiş oranı kayıtlı firmalarda bile yüzde 50’yi geçiyor. Bundan daha vahimi ise bu gıdalarda kayıtsız üretim yapanlar, satıcılar, aracılar kayıtlı firmaların onlarca katı toplam büyüklüğe sahip.
Peynirde en çok yapılan hile, süte katılan su, nişasta, rengini beyaz tutmak için klor, içine eklenen margarin ve küflü peynir, bitkisel yağ ve nişasta ekleme, soya unu ve boyar maddeler. Hatta öyle ki peynir, ‘peynir’ ismiyle süt ve maya dışında her şey katılarak yeniden üretiliyor! Yoğurt, tereyağ hatta hepsinin temel maddesi süt de tüm bu maddeler ve daha fazlasından nasibini alıyor.
‘Dar gelirli halk mecburen alıyor’
TZD Başkanı İbrahim Yetkin, hazırladıkları raporda Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ile yerel yönetimler tarafından yapılan ve sadece kayıtlı firmaları kapsayan denetimlerin yetersiz olduğunu belirtiyor. Sonuçların gerçek durumu yansıtmaktan oldukça uzak olduğunu vurgulayan Yetkin, şu ifadeleri kullanıyor:
“Bu sorunun yalnızca denetimlerle halledilebilecek bir sorun olmadığını da hemen belirtelim. Sorun ülkemizde dar gelirli kesimin her geçen gün gelirlerinin daha büyük bir bölümünü gıda alımına ayırmak zorunda kalmasından kaynaklanıyor. Ülkemizde “gıda enflasyonu” artık kurumlaşmış ve ekonominin en yetkili ağızları tarafından bile yükselen enflasyonun baş sorumlusu olarak saptanmıştır. Bu duruma bir çare bulunmadıkça gıda fiyatları yükselmeye devam edecek, gıdaya para yetiştiremeyen dar gelirli kesim, hileli olduğunu bilse bile ucuz gıdaya yönelecektir.”
İnsaf, sütsüz peynir üretiliyor
Yaptırımların artırılıp, gıdada belli standartlar oluşturularak yasalarla zorunlu hale getirilmesini öneren Tarım yazarı Ali Ekber Yıldırım, “Televizyona çıkan herkes şunu yiyin bunu yiyin diyor. Ama bir tanesi de mesela ekmeğin içinde şu madde kullanıldığı için zararlı yoksa iyi demiyor. Sütsüz peynir üretiliyor. Eskiden zeytinyağına ucuz diye ayçiçeği yağı konulurdu şimdi ucuz diye kanola koyuluyor. Gelecek yıl ne konulacak, daha neler eklenebilir?” diyor.
Çeşitli ürünlerde verilen primlerin firmaları kayıtlı olmaya teşvik ettiğini anlatan Yıldırım, “Üreticinin tek düşündüğü para kazanmak. Tüketici ise son kullanma tarihine bile bakmıyor. Bilinçlenmesi lazım. Üretimi bu kadar kolay olan ve çok para kazandıran bu hileli gıda sektörü ne yazık ki önlem alınmazsa daha da büyük boyutlara çıkacak” ifadelerini kullanıyor.
Sahil şeridinde ‘zeytin’ vurgunu
Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi Başkanı Ümmühan Tibet, zeytin ve zeytinyağının hileli gıda ürünleri arasında ilk sıralarda geldiğini söylüyor. Zeytine çeşitli boyar maddeler katılarak renk verilirken, bu maddelerin kullanım yoğunluğunun da çok ileri boyutlara geldiği ifade ediliyor. Tibet, özellikle sahil şeridinde bölgelere gelen tatilcilere satılan zeytinyağlarını incelettiklerini anlatarak, sonuçları ilk kez Milliyet’le paylaşıyor:
“Biz kurulduğumuz 2007’den beri kayıt dışı üretimin giderilmesi ve denetimin artırılması yönüyle Bakanlıkla çok yakın çalışıyoruz. Ama kayıtdışına yetişmek mümkün olmuyor. Bağımsız bir denetçi firma aracılığıyla Edremit’ten başlayarak tüm sahil kayıtlı olmayan yol kenarından tutun da mahalle içlerindeki kayıtsız yerlerden numune aldırıp denetlettirdik. Bunların yüzde 80’i zeytinyağı bile değil. Kalan yüzde 20’si ise yiyecek kalitede değil. Standart değerler kesinlikle uyuşmuyor. Özellikle markalı, kayıtlı ürünlerinde de çok fazla taklit ve tağşiş var. Marka alın diyoruz ama bunlarda da var. Bazı firmaları sürekli Tarım Bakanlığı’na bildiriyoruz.”
‘Şüphelenenler’ Alo 174’ü arasın
Bir gıda maddesinden şüphelenilmesi durumunda Alo 174 aranarak oturduğunuz yerden denetimin önünü açabiliyorsunuz.
Alo 174 bunu tetkik ediyor ve olumlu ya da olumsuz size mesajla geri dönüyor. Hem de o ürünü listelerine almış oluyor.
Ancak sadece kayıtlı firmaların denetimi istenebiliyor.
‘Ucuz fiyata’ kanma çünkü et fiyatı belli
En çok hile katılan ve taklit edilen ürünlerden biri de et ve et ürünleri. İstanbul’un ünlü dönercilerinden Bayramoğlu Döner yetkilileri neredeyse kıyma haline getirilecek kadar küçültülerek yapılan dönerin içine her şeyin katılabileceğini, hileyi anlamanın yolunun fiyat olduğunu söyledi.
Verilen bilgiye göre 1 kilo etten 5.5 porsiyon döner çıkıyor. Çünkü her bir kilo etin yarısı dönerde fire veriyor. Yetkililer, “Etin kilosu belli, kıyma olsa bile belli. Fiyat 35-40 lira arasında değişiyor, 100 gramı 4 lira olsa, içinde çalışanı, kirası, giderleri artık geri kalanını siz hesaplayın. Yoksa bilin ki içinde et dışında ne ararsan o var” dedi.