Dehşete düşmemek mümkün değil: Türkiye’de entelektüel geçinen biri kalkacak ve ‘birey ehlileştirilecektir!’ diyecek ve hiç kimse bu konuda bir şey söylemek ya da yazmak gereğini duymayacak!
İnanılır gibi değil! Alatlı şöyle konuşuyor: "Toplum” dediğinizde ille de baskı olacaktır: Birey bir biçimde ehlileştirilecektir ki, bir kutsal, bir idea, bir dünya görüşü etrafında toplanabilsin ki, bir “toplum”dan söz edebilesiniz.’
Yanlış okumadınız: Alatlı’ya göre, ‘toplum’ olabilmek için, bireyin ‘ehlileştirilmesi’ gerekiyor! Dahası, bu ‘ehlileştirme’nin, bireylerin bir ‘kutsal, bir idea, bir dünya görüşü etrafında’ toplanmasıyla mümkün olabileceği kanısında! ‘Ehlileştirme’, toplumun tüm bireylerinin ‘ehlileştirilerek’ bir örnek düşünmelerini sağlayacak bir biçimde gerçekleştirilmiş olacak. Hepimiz, aynı ‘bir kutsal, bir idea, bir dünya görüşü’ üzerinde birleşerek ehlileşeceğiz! Nasıl olacak bu? Cevap: ‘İlle de baskı’ uygulanarak!.
Vahim olan şu: Alatlı, ‘ehlileştirme’ derken, zihinlerimize üniforma giydirmekten söz ediyor. Hepimiz, bir ‘idea, bir kutsal, bir dünya görüşü etrafında’ birleşerek itaatkâr, söz dinleyen, ‘mutî bendeler’ olacaktık: ‘Homo Docilis’ler’! Alatlı, ‘ehlileştirilen birey’in birey olmaktan çıkıp ‘sürüleşmesini’ öneriyor;- kurnazca yapıyor bunu: ‘ehlileştirme’nin, özellikle vahşi hayvanlar için kullanıldığını unutmadan!
Türkiye’de ilk defa Faşizm’in bu kadar açık ve net bir biçimde savunulduğuna tanık olduğumu söylesem herhalde yadırgamazsınız! Alatlı’nın sözleri, tam da Michel Foucault’nun, Aydınlanma’nın, uysal bir tebaadan oluşan disiplinli bir toplum inşa etme ideali’ne ilişkin olarak söyledikleri ile birebir örtüşüyor. Foucault, Aydınlanma’nın bedenlerin denetiminden zihinlerin denetimine doğru bir gözetleme ve cezalandırma sürecini gerçekleştirdiğini söylüyordu;- Alatlı da tastamam bunu imâ ediyor! ‘İlle de baskı gerek!’le neyi meşrulaştırıyor Alev Alatlı? Söyleyeyim: ‘ehlileştirme’nin yöntemlerini: gözetleme ve cezalandırmayı!
Foucault bu ‘boyun eğdirme’[‘assujetir’] bağlamındaki iktidar biçimini’, bireyi kategorize ederek [Alatlı gibi söylersek ‘ehlileştirerek], bireyselliğiyle belirleyerek, kimliğiyle bağlayarak, ona hem kendisinin hem de başkalarının onda tanımak zorunda olduğu bir hakikat yasası [Alatlı gibi söylersek: ‘bir kutsal, bir idea, bir dünya görüşü’] dayatarak doğrudan gündelik yaşama müdahale e[tmek]’ biçiminde tanımlıyor. Bireye boyun eğdiren bir iktidar biçimi! Bu, Foucault’nun deyişiyle, bireyi ‘denetim ve bağımlılık yoluyla başkasına tâbi’ kılmaktır! Yani, ‘ehlileştirmek!’
Alatlı, bir örnek zihinler inşa edilmesi önerisiyle, AK Parti’nin resmî ideoloğu olmayı üstlenmiş görünüyor! Kendisine başarılar dilemeyeceğim! Fakat benim asıl hayret ettiğim, Alatlı’nın bu demecinin necip Türk medyası ve elbette entelijensiyası tarafından fark edilmemiş olmasıdır! Medyamız, Alatlı’nın Cumhurun Başı’na, ‘Bugün George Orwell olsa, sizi ayakta alkışlardı!’ sözünü diline doladı, -sanki pek matah bir şeymiş gibi! Dalkavukluğun, entel biçimi;-o kadar!
Ne kadar dar zihinli, zihinleri buz kesmiş bir sözde entelektüel ortam! Bu karlı kış günlerinde ‘Cumhuriyet’teki bu söyleşiyi okuyunca daha da üşüdüm: Alev hanım, bugünlerde, bir berdel acuze soğuğu estiriyor!