Hükümet kapattığı okulun ücretini, gazetenin abone bedelini tahsil etti. Hizmet Hareketi’nden gasp edilen milyarlarca liranın hak sahiplerine ne zaman ödeneceği meçhul!
“Devleti idare edenler dolandırıcılığa seyirci kaldığında kime müracaat edeceğiz? Mal emniyetini tehdit eden daha dehşet verici bir husus var ki o da bizzat devlet adına hareket ettiğini söyleyenlerin gasp suçunu işlemesidir. Devlet, mala-mülke tasallut etmişse hakkımızı nasıl geri alacağız? Zalim Bolu Beyi’ne karşı dağlara çıkan Köroğlu’nun izinden gidemeyeceğimize göre hak mahrumiyetleri nasıl bertaraf edilecek?”
Bu satırları Hizmet Hareketi’ne reva görülen zulümlerin malî veçhesini ele aldığım 30 Aralık 2016 tarihli makalede tr724.com okurlarının dikkatine arz etmiştim. O makalenin üzerinden 4 ay geçtiği halde Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) iktidarı, el konulan aile şirketleri ve holdingler dâhil edildiğinde 60 milyar liradan fazla nakdî ya da menkul kıymeti haiz varlığı esas sahiplerine iade etmedi. Açılan davalar, Defterdarlıklara yapılan müracaatlar hükümetin şifahî talimatları ile sümen altı ediliyor. Alenen gasp edilen bu paraların Ocak 2017’de ödeneceği söylendi. Olmadı, mart ya da nisan ayları telaffuz edildi. Hepsi geride kaldı. Ne paralar iade edildi ne de buna dair bir teşebbüs var! En azından Ramazan ayından evvel ödeme yapılabilse mağduriyetler bir nebze giderilmiş olurdu.
ERKEN KAYIT PARALARI NİYE İADE EDİLMİYOR?
15 Temmuz 2016 Darbe Tiyatrosu bahane ederek el konulan onlarca okul ve yurda erken kayıt yaptıran 160 bin kişinin kredi kartlarından bu aya kadar 1,6 milyar TL kesildi. Okul kapatılmış, yurt Ensar’a ya da Bilal Erdoğan’ın TÜRGEV’ine peşkeş çekilmiş, aynı zamanda daha evvel bu müesseselere kayıt yaptıranlardan para tahsil ediliyor. Köprüden geçenden 5, geçmeyenden 10 akçe alan Deli Dumrul, AKP’nin eline su bile dökemez. Ortada verilen bir hizmet yoksa bu paralar nasıl alınabiliyor? Maliye Bakanı Naci Ağbal nerede?
Müşteri bankasına ‘ödemeyi durdurun’ talimatı verdiği halde banka hangi salahiyetle karttan para çekmeye devam ediyor? Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’na paraşütle indirilen ve diyet borcunu ödemek için ilk icraat olarak Bank Asya’nın yönetimini Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’na (TMSF) devreden Başkan Mehmet Ali Akben, Kredi Kartları Kanunu, Bankacılık Kanunu ve Tüketici Kanunu’nda yeri olmayan bu haksız kesintilerden bîhaber olamaz.
KREDİ KARTLARINDAN MÜŞTERİYE RAĞMEN KESİNTİ
Bankalar, böylesine netameli ve aylarca devam eden bir işlemi BDDK’nın tensibini almadan yapmaz, yapamaz. Bankacılık lisansının iptaline kadar gidecek bir ihlalden bahsediyoruz… İşsiz bırakılmış, eşi, dostu mahpus insanlara erken kayıt paralarını iade etmeyerek katmerli bir zulme imza atanların yanına kâr kalmaz bu işler! Gasp edilen her bir kuruş, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) kadar götürülecektir. Bugün etrafındaki aç gözlüleri doyurmak için harcadıkları o paralar, AİHM tarafından kat be kat tazmin edilecektir.
ZAMAN ABONELERİNDEN KESİLEN ÜCRETLERİ KAYYIM YEDİ
Gaspın bini bir para! Zaman aboneleri de kayyımlar tarafından mağdur edildi. 4 Mart 2016’da Zaman gazetesine kayyım olarak tayin edilen Sezai Şengönül, Tahsin Kaplan ve Metin İlhan kasım ayına kadar abonelerden para aldı. Gazete 27 Temmuz’da KHK ile kapatıldığı halde bu paraları tahsil ettiler. Kapalı okul ve yurt için ücret alanlar basılıp dağıtımı yapılmayan Zaman için de aynı usulsüzlüğü yaptı. Abonelerden cebir yoluyla tahsil edilen 7 milyon liraya yakın tutar ne oldu?
Zaman gibi bir markayı 4-5 ayda batırmayı başaran kayyımların aldığı bu paradan Maliye’nin haberi var mı? Bu paralar harcandı ise hangi maksatla ve kimler tarafından harcanmıştır? Tüketiciyi dolandırma suçu işleyen kayyımlar hakkında şu ana dek herhangi bir adlî tahkikat başlatıldığını duymadık. On binlerce mağdur, zahmet olmazsa Bakan Ağbal’dan makul bir izahat bekliyor. İzahatla beraber Maliye (Defterdarlık) de bu paraları bir an evvel iade etmelidir.
El konulan holding ve şirketlerde işten çıkarılan on binlerce çalışanın maaş, kıdem, ihbar tazminatları, izin, fazla mesai ücretlerinden müteşekkil milyarlarca liranın ne vakit ödeneceği de meçhul! Faaliyeti devam eden şirketlerin, yani tüzel kişilerin satış gelirleri, marka değeri, defter değeri, nakdî varlığı, duran varlıkları, net alacakları dâhil edildiğinde 60 milyar TL’yi aşan bir iktisadî büyüklük cebren ve hileyle alıkonuldu.
BANK ASYA’DA MEVDUATI ÖDEMİŞ GİBİ YAPTILAR
Bank Asya’da 100 bin TL ve altında TL ya da döviz hesabı olanlara ödeme yapılacağı minvalindeki beyanlarla işlemlerin yapılacağı Vakıf Katılım’da yaşananlar hiç de örtüşmüyor. Bankalarda olduğu gibi katılım bankalarındaki mevduata da 100 bin liraya kadar Hazine garantisi verildiği halde mudiler ‘hesabınızda tedbir var, hakkınızda soruşturma var’ denilerek geri çevriliyor. Belli ki MİT’in meşhur fişlemelerinin yer aldığı excel tablolar TMSF’ye de bildirilmiş. Anayasaya göre suç teşkil eden bahse konu listelerde ismi geçen Bank Asya mudilerine ödeme yapılmıyor. Ödeme yapılan mudiler için dolar 2,90 TL, Euro ise 3,09 TL olarak esas alınıyor. Döviz hesabına böyle muamele! İtiraz edene ‘hapse mi girmek istiyorsun!’ diye gözdağı veriliyor.
Hizmet Hareketi’ne gönül veren insanlar hürriyetlerinden, helal kazançlarından mahrum edilirken hâlâ ‘yapılanlar soykırım mı, değil mi’ diye sözüm ona hakkaniyetçilik oynayanlar yok mu! Bunlar bilerek ya da bilmeyerek zulme teşne oluyor. Bu kadar haksızlığa, hırsızlığa, zorbalığa, gaspa ve tedhişe rağmen hükümetin icraatına ‘soykırım’ demekten imtina edenler, mazlumiyete ikna olmak için masum insanların gaz odalarında diri diri yakılmasını mı bekliyor? Vicdanların harekete geçmesi için daha ne kadar can yanacak!
HIRSIZI HIRSIZA ŞİKÂYET ETMENİN GARABETİ
Canı sıkıldıkça kararname çıkaran AKP Hükümeti, gasp edilmiş bir hakkın iadesi mevzu bahis olduğunda ıslık çalmayı tercih ediyor. Esasında masum ve mağdur yüz binlerce insan, hırsızı hırsıza şikâyet etmenin garabetinin ve buradan bir netice çıkmayacağının farkında. Onların tek derdi var, o da haklı iken haksız vaziyete düşmemek. Er ya da geç, Türkiye’de ya da AİHM’de adaletin tecelli edeceği ümidi ile sabrediyorlar. Yeryüzünde sulhun temsilcileri olma gayesinden taviz vermektense muvakkat zarara uğramayı göze alıyorlar. Zerre kadar adaletin tesis olunduğu beldelerde takdir edilmesi icap eden bu vakur duruşa mukabil hükümetin istismardan geri durmuyor, bir mânâda hırsızlığı teşvik ediyor.
SİLAHLARIN YANINA KİTAP KOYAN DÜZENBAZLAR!
Haksızlıkların malî veçhesi bile insanı çileden çıkaracak kadar vahim. Türkiye’de Hizmet Hareketi’nin maruz kaldığı gayr-i hukukî muamelenin onda biri başka bir kesime reva görülseydi neler olurdu? Bu suâle verilecek samimi cevaplar, Fethullah Gülen Hocaefendi’ye ve ondan ilham alan milyonlarca kişiye atılan ‘terörist’ iftirasının tutmayacağını bir kere daha dünyaya ilan edecektir. Özel Harp Dairesi’ne ait kayıt dışı silahların yanına muhterem Hocaefendi’nin kaleme aldığı kitaplardan koyup kurgulanmış fotoğrafları çeken polis ve jandarma teşkilatı, Türkiye’yi bütün dünyanın gözü önünde ‘tahkir’ ettiklerinin farkında bile değil! Mardin’de sahnelenen tiyatro, MİT mensubunun ormanda yakalayıp yere yatırdığı geyiğe fil olduğunu itiraf ettirmeye çalıştığı o fıkradaki kadar sakil kaçtı.
Hırsızlık, düzenbazlık, hokkabazlık üzerine kurulan bu korku imparatorluğu çöktüğünde çok kişi başını yerden kaldıramayacak…
Semih Ardıç / TR724.com