Efendimizin (S.A.S.) bütün duaları kabul edildiği halde “Ümmetime ihtilaf ve tefrika verme duası kabul edilmemiştir.”
Safvet Senih - Samanyoluhaber.com
Efendimizin (S.A.S.) bütün duaları kabul edildiği halde “Ümmetime ihtilaf ve tefrika verme duası kabul edilmemiştir.” Meselesi görüşülürken M. Fethullah Gülen Hocaefendiye bunun hikmeti soruldu, “İRADENİN HAKKININ VERİLMESİ İÇİNDİR” diye cevap verdi. Yani bizim bazı problemlerin iradenin hakkını vererek çözmemiz gerekiyor. Aslında Cenab-ı Hak irademize o potansiyeli vermiştir. Onu işlevsel hale sevketmeliyiz.
M. Fethullah Gülen Hocaefendi “Asr-ı Saadetteki kardeşlik anlayış ve uygulanışını çok sık nazara veriyorsunuz. Bu anlayışı günümüze nasıl taşıyabiliriz?” şeklindeki bir soruya cevap verirken diyor ki: “Asr-ı Saadetteki KARDEŞLİK, tarihe her yönüyle ÖRNEK BİR KARDEŞLİK ve onu destanlara yakışır bir şekilde gerçekleştirenler de ÖRNEK BİR NESİL olarak geçmiştir. Ve bu seviyede bir kardeşlik, daha sonra hiçbir zaman diliminde maalesef o ölçüde temsil edilememiştir…
Bunun temel sebeblerini de şöyle izah ediyor:
“Evet o YILDIZ İNSANLARIN (R. Anhüm) arasında ilk dönem itibariyle hem HİSSÎ hem de MANTIKÎ kardeşlik hakimdi. Pekâlâ DUYGU ve DÜŞÜNCEDE; ELEM VE LEZZETLERDE TAM BİR PAYLAŞIMIN YAŞANDIĞI BU ALTIN DÖNEM SEVİYESİNDE BİR KARDEŞLİK YENİDEN ORTAYA KONULABİLİR Mİ?’ denilecek olursa; böyle bir kardeşliğin gerçekleşmesi için herşeyden önce güçlü bir insibağa (aynı boya ile boyanmaya, aynı renge bürünmeye) ihtiyaç vardır. Bu mevzuda HİSSÎ KARDEŞLİK önemli bir esastır; ancak yeterli değildir. Bilindiği gibi aynı anne ve babadan meydana gelen kardeşler arasında hissî kardeşlik vardır, ama onları çok basit bir MİRAS meselesinde bile birbirleriyle kavga edebilir hatta birbirlerini öldürebilirler. Öyleyse, ÖZ KARDEŞLERİ bile bir arada tutamayan HİSSÎ KARDEŞLİK, Sahabe ölçüsünde bir kardeşliğin kurulması için yeterli değildir. Kaldı ki, bu kadar geniş bir dairede herkesin Menfaat ve Çıkar noktaları, his ve anlayışları, meşrep ve mizaçları ayrı ayrı olunca bu kardeşliği kurmakta, işin MANTIKÎ UNSURLARINI ilave etmek gerekir. O bakımdan Bediüzzaman Hazretleri bize meselenin daima mantıkî yönlerini ve dinamiklerini göstermiştir. Mesela: ‘Hâlkınız, bir Mâlikiniz bir, MABUDUNUZ bir, Râzıkınız bir.. bir.. bir.. BİNE kadar bir bir. Hem Peygamberiniz bir, Dininiz bir, Kıbleniz bir,.. bir bir, YÜZE kadar bir bir. Sonra Köyünüz bir, Devletiniz bir, Memleketiniz bir… ONA kadar bir bir’ demiştir. Şimdilerde ilave edecek olursak, Hasımlarınız bir, Düşmanlarınız bir, sizi istemeyenler bir, büyümenizi engelleyenler bir.. bir..
“Meseleye, daha farklı bir zaviyeden bakacak olursak; Cenab-ı Hakkın tevfiki (muvaffak kılması) bizim vifak ve ittifakımızla çok alâkalıdır. Çünkü vifak, Tevfik-i İlahînin çok önemli bir vesilesidir. Vifak, bir çizgi üzerinde BİRLEŞME; ittifak da insan ruhunda tabiat haline gelmesi… Yani insanların, anlaşıp bütünleşerek onu, tabiatlarının ayrı bir derinliği ve ayrı bir boyutu haline getirmeleri demektir ki, kanaatimizce böyle bir ameliye, el açıp MECMUATÜ’L-AHZAB’I günde bir-iki defa hatmetmekten daha çaplı bir şekilde Cenab-ı Hakkın tevfikini yar etmesi adına Allah’a sunulmuş önemli bir dua ve bir münacattır.
“Evet, Allah’ın lütuflarına mazhariyet, insanın bir kısım evsafla vasıflanmış bağlıdır. Çünkü Efendimizin (S.A.S.) mübarek beyanlarına göre Allah (c.c.) insanların suret ve dış görünüşlerine değil; kalblerine, iç âlemlerine ve karakterlerine bakar. Bu açıdan önemli olan, insanların SIFATLARIDIR. Yani kişinin MÜMİN görünmesi değil; MÜMİN OLMASI; namaza düğümlenmesi; KÂBE’yi tavaf etmesei değil TAVAF DÜŞÜNCESİNE ODAKLANMASI; kısacası Allah’a ve Resulüne kilitlenmesi önemlidir. Unutmayalım, Allah (c.c.) sıfatlara bakarak hükmünü icra etmektedir.
“Sahabe-misal kardeşliğin gerçekleştirilmesinde önemli rol oynayan bir diğer faktör de bu zorunluluğun hissedilmesi, onun bir niyet halinde kalblerde ağırlığının duyulması, sonra da bu niyet, istikametinde atılacak olan adımlardır. Mesela, İslam’a farklı metodlarla hizmet eden cemaatlerin, birbirlerinin hizmetlerini alkışlamaları, hatta birbirlerine yardımcı olmalarını bu konuda atılması gereken önemli bir adım olarak görebiliriz.
“Evet, Sahabenin mazhar olduğu lütuflara mazhar olabilmenin yegâne yolu, istenilen mevzuda en azından onlar ölçüsünde PERFORMANS SERGİLEYEBİLMEK ve bu uğurda önümüze çıkan bütün fırsatları, değerlendirebilmektir. Kim bilir, belki de bunlar hayat geçirilebilse, ‘mercuh râcihe tereccüh edebilir’ yani üstün olmayanın bazı hususlarda üstün olandan üstünlük tarafları olabilir, fehvasınca (sözü gereğince ) ilgili alanda, o alana mahsus olmak üzere Sahabenin hizasına ulaşabilir.
“Hâsılı, Sahabe kardeşliğini tesis etmek için, hissin yanısıra MANTIKÎ UNSURLARIN dikkate alınması, vifak ve ittifak çizgisi üzerinde birleşilmesi ve bunun ağırlığının kalbte daima duyulması ve mutlaka müşahhas adımların atılması gerekir.”
Muhterem Hocaefendinin bu ikazvarî tesbitlerinin her zaman göz önünde tutulması gerekir…