Hissettiğiniz yaşla takvim yaşınız aynı mı?

Samanyoluhaber.com yazarlarından Esra Büyükcombak dikkat çeken bir konu ile okurlarıyla buluştu.
Aynaya bakarken içinizden geçen yaşla, kimlikte yazan yaş aynı mı? Peki, size biri "yaşlılık ne zaman başlar?" diye sorsa, ne cevap verirdiniz? 30’larında biri için bu soru belki de 50’leri işaret ederken, 50’sini yaşayan birine göre yaşlılık daha çok 70’lere, 80’lere yakışır. Sanki yaş ilerledikçe, “yaşlı” sayılmanın sınırı da bizle birlikte ilerliyormuş gibi… Günümüzde artık yaş dediğimiz şey, sadece geçen yılların toplamı değil. Nasıl hissettiğimiz, nasıl yaşadığımız, neye nasıl baktığımız bu algıyı şekillendiriyor. Kimi 40’ında kendini tükenmiş hissederken, kimi 70’inde hâlâ öğrenmeye, üretmeye, aktif yaşamaya istekli. Yaş, bazen bir rakamdan çok daha fazlası olabiliyorken bazen de o rakamdan çok daha azı olabiliyor… Asıl soru, yaşla birlikte değişen algılar sadece hislerle mi sınırlı? Yoksa toplumun bize çizdiği "yaş rollerinin" de bunda payı var mı? Kendi yaşımızı nasıl algılıyoruz, başkalarının yaşına neden bu kadar takılıyoruz ve yaşlanmak deyince aklımıza neden çoğu zaman sadece eksilmek geliyor?

Yaşlanmak; Bedensel mi, Ruhsal mı?

Yaşlanmak denince çoğumuzun aklına kırışan bir cilt, ağırlaşan adımlar, beyazlayan saçlar gelir. Oysa yaş almak sadece fiziksel bir süreç değildir. Elbette bedenin ritmi yavaşlar, bazı organlarımız zamanla daha fazla destek ister. Ama insan yalnızca bedenden ibaret değil ki... Ruhun dinamikliği, merak duygusu, hayattan aldığımız haz ve ilişkilerimizdeki canlılık da yaşlanmanın bir parçasıdır.

Kimileri 30’larında bile duygusal olarak yorgun hissedebilirken, kimileri 70’inde yeni bir dil öğrenmeye ya da bir çiçeği ilk defa keşfetmiş gibi sevinmeye devam eder. Bu da gösteriyor ki yaş, takvimdeki bir sayıdan çok, hayatla kurduğumuz ilişkinin aynasıdır. Ve belki de bu yüzden, yaşlanma kavramı kişiden kişiye bambaşka anlamlar taşır. Üstelik bilim de artık sadece doğum yılına değil, “algılanan yaşa” yani kişinin kendini kaç yaşında hissettiğine daha fazla dikkat ediyor. Çünkü ruh genç kaldığında bedenin verdiği sinyaller bile daha geç ve daha hafif hissediliyor.

Yaş Algısı Neye Göre Değişiyor?

Michigan Eyalet Üniversitesi’nde yapılan araştırma, yaş algısının yıllar geçtikçe nasıl değiştiğini gözler önüne serdi. Yarım milyondan fazla Amerikalıyla yapılan bu çalışmada, katılımcılara “kendinizi kaç yaşında hissediyorsunuz?”, “bir insan kaç yaşından itibaren yaşlı sayılır?” gibi sorular yöneltildi.

Sonuçlar oldukça çarpıcıydı:

İnsanlar yaş aldıkça, kendilerini gerçek yaşlarından ortalama 10-15 yıl daha genç hissettiklerini ifade etti.“Yaşlı” olarak tanımlanan yaş aralığı da kişilerin kendi yaşlarıyla birlikte yükseliyordu. Yani 30 yaşındaki biri 60’ı yaşlı sayarken, 60 yaşındaki biri için bu eşik 75’e çıkabiliyordu.Genç katılımcıların önemli bir kısmı orta yaşın 30’da başladığını düşünüyordu.
Bu bulgular, yaş algımızın sabit olmadığını, kendi yaşımıza ve yaşam deneyimlerimize göre şekillendiğini gösteriyor. Yani yaşla ilgili yargılarımız bile zamanla olgunlaşıyor. Bir başka deyişle, iç dünyamızda yaşlanmaya dair neye inanıyorsak, dış dünyaya da o gözle bakıyoruz. Bu hem kendimize hem de başkalarına yönelik tutumlarımızı etkiliyor.

Kendini Genç Hissetmenin Gerçek Bir Karşılığı Var mı?

“Kendimi genç hissediyorum” demek kulağa sadece moral yükseltici bir cümle gibi gelebilir. Oysa bu hissin bilimsel karşılığı, düşündüğümüzden çok daha güçlüdür. Birçok araştırma, hissedilen yaşın hem ruhsal hem de fiziksel sağlıkla doğrudan ilişkili olduğunu ortaya koyuyor. Bu durum, yalnızca psikolojik bir algı değil; bedensel ve zihinsel bütünlüğü koruyan güçlü bir kaynaktır. Çünkü kişi yaşına değil, hissettiği canlılığa göre hareket ettiğinde, bu davranış şekli sağlıklı yaşam seçimlerini de beraberinde getiriyor. Dahası, yaşla ilgili olumlu düşüncelere sahip olan bireylerin, yaşlandıkça karşılaştıkları fiziksel zorluklara karşı daha dirençli olduğu da gözlemlenmiş. Yani “Ben yaşlandım artık” düşüncesi, bir anlamda dua haline geliyor. Tam da bu yüzden yaş algısı, kişinin yaşam kalitesinde sandığımızdan çok daha etkili bir yer tutar. Kendini genç hisseden kişi, hayatı yakından izler; öğrenmeye, paylaşmaya, gülmeye devam eder. Bu da hem bedenine hem de ruhuna iyi gelir.

Takvim yaşı elbette değişmez. Ama hayata nasıl baktığımız, kendimizi nasıl hissettiğimiz, yaşla ilgili sınırlarımızı nasıl çizdiğimiz – işte bunlar değişebilir ve değiştikçe hayatımız da değişir. Bugün etrafımızda, yaşı ilerlese de azmi, gayreti, hizmeti ve neşesiyle gençlere taş çıkartan nice hizmet insanı görüyoruz. Saçlarına düşen aklara, ellerindeki çizgilere rağmen gönülleri capcanlı, umutları dipdiri, yılların tecrübesiyle gönül koymadan koşturan abilerimiz, ablalarımız; yaş aldıkça değil, yaşattıkça gençleşiyorlar. Bu da gösteriyor ki yaş, sadece sayı değil; aynı zamanda bir hissin, bir bakış açısının ve bir yaşam tarzının da ifadesidir. Yaş aldıkça genç kalmak mümkün; yeter ki o gençlik, sadece dışarıdan değil içeriden de beslensin.

 
Yazıyı dinlemek isterseniz:



[email protected]                X:@esrabc
02 Mayıs 2025 11:46
DİĞER HABERLER