'Hizmet dramatik ve travmatik, aynı zamanda büyük bir fırsatla karşı karşıya'

''Hizmetin 30-35 yaş altı, lisan bilen, teknolojiyi çok iyi kullanan, dünyaya açık, Allah’a inanç yanında kendine güveni güçlü, fazlasıyla dinamik bir genç kitlesi var. Eğer Hizmet çile çekmiş ve ağır bir preslenmeyle pişmiş, irrasyonel, ütopyacı taraflarından kurtulmuş kadrolarına yeni hedefler gösterip, geleceği kuşatan ufuklar çizebilirse, Hizmet hareketi bu defa en büyük sıçramasını yapıp bütün dünyaya dağılacaktır.''
Doç. Dr. Mahmut Akpınar / Tr724.com

TARİHİ DÖNÜM NOKTASI!

Hizmet Hareketi geride kalan 30-40 yılda çok güzel işler yaptı. Anadolu insanını eğitti, yetiştirdi, önündeki bariyerleri kaldırdı ve hayatın merkezine koydu. Her alanda harika açılımlar yaptı, insanlık için umut vadeden projeler geliştirdi. Şiddet ve nefret sarmalından kurtulamayan insanlara Türkiye’nin ve insanlığın ortak yararına ve Müslüman kimliğiyle yapılabilecek çok şeyler olduğunu gösterdi. Köyden, kırdan, varoşlardan çocukları aldı, kendi değerlerinden kopmadan dünyayı anlayan ve dünyaya dağılmış bir entelektüel ordusu, işadamı ordusu yetiştirdi. Sanırım tam da bu nedenlerle bazıları husumetinden, bazıları hasedinden Hizmet Hareketine diş biliyordu. Bir Darbe Senaryosu herkesin içindeki müzahrefatı dökmesine neden oldu. Tarihin her döneminde ıslah cemaatlerinin, salih toplulukların başına gelenler Hizmet insanlarının da başına geldi, geliyor.

BÜYÜK İDEALLERİ OLANLARIN YOLU

Bunlar yaşanmasaydı belki de bir şeyler eksik olacaktı. Sadece ülkesi ve Müslümanlar için değil tüm insanlık için projeleri, hayalleri olan bir topluluğun bunları yaşaması gerekiyordu. Hizmet insanlarının olgunlaşması için, heyecana dayalı bir hizmet performansından ayakları daha sağlam basan bir topluluk olması için gerekliydi. Hayata hep hüsnü zanla bakan güzel insanlar adem-i itimatı da öğrenmeliydi. Kötülerin hükmettiği bir dünyayı bizzat tecrübe etmeleri gerekiyordu. Anadolu’ya yoğunlaşmış insanların, mesaisini dünyaya daha fazla verebilmesi için yurdundan hicrete zorlanması, bir zalimin eliyle yurdundan itilmesi, rahatından edilmesi gerekiyordu. Diğer toplumlara, kültürlere yarı açık gözlerinin, bütünüyle açılması gerekiyordu. Hep kıssalarını dinlediği Peygamberlerin, büyüklerin nasıl dışlandığını, aşağılandığını, davası uğruna nelere katlandığını yaşayarak görmesi gerekiyordu. Sinesini herkese açabildiği kadar açmış ve bütün renkleri, tonları kucaklamıştı. Ama bazı insanların nifaka, fesada ve husumete kilitli olduklarını gözardı etmişti. Belki de Türkiye’de yaşanan süreç yarın dünyada karşılaşılacak daha büyük fesat ve husumet odakları için bir eğitim anlamı taşıyordu.

Kader hizmet insanlarını çok ağır ve yoğun bir şekilde sınıyor. Aynı sınava girdiğimiz insanları suçlamanın, atfı cürümlerde bulunmanın, “Neden bunlar başımıza geldi” diye kadere taş atmak abesle iştigal! Allah, İslam ve insanlık adına yapılan hayırlı-bereketli işleri boşa harcamanın anlamı yok! Keşkeler, eyvahlar üzerine odaklanmak, hazzetmediğimiz kişileri hedef yapmak yerine neler yapılabileceğine yoğunlaşmak lazım. Bir kısım hatalar, kusurlar elbette vardır, olmuştur, olacaktır. İnsanın olduğu yerde hata, ihmal, problem olur. Ama bu Hareket insanlık tarihinde pek az kesime nasip olacak şekilde, kısa denecek sürede, dünyanın her yerine yayıldı ve çok başarılı işler yaptı; örnek kurumlar açtı. Yeryüzünün her coğrafyasında, her kültüründe Anadolu insanlarının mayaladığı, finanse ettiği her biri birbirinden değerli, eğitimli, nitelikli ufku açık insanlardan oluşan devasa bir insan kaynakları portföyü oluştu.

BUNDAN SONRA NE YAPILACAK?

Can alıcı soru şu:

Bu insanlar bundan sonra ne yapacak? Yaşanan travma bu başarıları, nitelikli insan stokunu nasıl etkileyecek? Bu türkü yarım mı kalacak?

Öncelikle, bundan sonra Hizmet Hareketi’yle ilgili tek yeni hayır, iyilik olmasa, yeni bir tuğla konmasa dahi yapılanlar çok büyük işler! Çekilen çilelere, emeklere değecek işler! Hizmete omuz ve destek vermiş her kişi “ben gönül huzuruyla vazifemi yaptım, bir nöbet vardı tuttum, görevimi icra ettim; karşılığını Cenabı Hak’tan bekliyorum” diyebilir. Çünkü dünyanın her yerinde milyonlarca ferdi, destekçisi bulunan bu Harekette sistematik zulüm, sistematik ahlaksızlık, sistematik hırsızlık, yalan, talan, hak gaspı olmadı. İslam’ın esaslarına ve insanlığın genel kabul gören değerlerine aykırı şeyler yapılmadı. En başta ülkemiz insanı, sonra aynı kültür havzamızda yaşayan ülke insanları ve insanlık için hayırlı-yararlı işler üretme dışında bir ajanda olmadı. Dünyanın en büyük ve profesyonel ülkelerinin yüzlerce servisi, istihbarat birimi de buna muhalif bir şey söylemiyor, ortaya koyamıyor. Türkiye’de kendi kirlenmişliklerinden kurtulmak için teatral gösteri yapanların foyası da er geç ortaya çıkacaktır.

Bu türkü elbette burada yarım kalmayacaktır. Hizmet 1970’lerde Ege bölgesinde lokal bir hareketti. 1980 Darbesinin paletlerinden sonra yetişen insanlar bütün Anadolu’ya yayıldı ve Hizmet, Türkiye’nin her coğrafyasına kök saldı. 1980’ler boyunca doğudan batıya her kentte nice yiğitler, civanlar boy verdi. 1990’larda çöken SSCB’nin ardından bu yiğitler, dava insanları Asya’ya dağıldı. 2000’ler boyunca hem Anadolu’dan hem de Asya’dan bu defa dünyaya yayılmalar devam etti. Beklentisizler Hareketi 160-170 ülkeye ulaştı. Ne var ki bu dağılma yeterli miktarda ve yoğunlukta olamadı. Hizmet, insanlığa söyleyecek sözü olan bir Hareketti, oysa enerjisinin-kaynaklarının kahir ekseriyetini Türkiye’ye yoğunlaştırıyordu. “AKP iktidarının nitelikli insan ihtiyacını karşılayacağım” diye tebliğe, gönüllere girmeye, irşada odaklanması ve dünyaya mesajını yayması gereken dava erleri gereğinden fazla memuriyete yönlendiriliyordu. İnsanlığın ihtiyaç duyduğu bu yiğit insanlar politize olmuş ve kutuplaşmış, hasedlerin ve husumetlerin öne çıktığı Türk toplumuna fazla geldi. Dünyevi beklenti ve mücadele içindeki gruplar bazen kullanamadığı için, bazen çekemediği için Hizmet insanlarını hasım belledi. Öyle anlaşılıyor ki epeyce siyasi-dini hareketin yönetici kadrosu kendi ikballerine, çıkarlarına engel gördükleri Hizmeti linç etmek için nefret biriktirmiş ve uygun zamanı kollamışlar. Aslında bunun böyle olacağı belliydi ve dünyanın her yerine milyonlarla dağılmak gerektiği defalarca ifade edilmişti. Ama farklı sebeplerle bu yapılamadı. Hizmet dünyaya en fazla dağılmış hareket olmasına rağmen, ideal manada açılamadı.

İNSAN KAYNAĞI HİZMET’İN EN DEĞERLİ VARLIĞI

Hizmet dramatik ve travmatik bir durumla, aynı zamanda büyük ve yeni bir fırsatla karşı karşıya. Nitelikli, donanımlı, yetişmiş müthiş bir insan kaynağına sahip. Ufak tefek kırgınlıklar, kafa karışıklıkları hariç Hizmet’teki insanlar Hizmet’in felsefesine, mantığına sahip çıkıyor ve 40 yıllık geçmişini başarılı bulup sahipleniyor. Hizmetin 30-35 yaş altı, lisan bilen, teknolojiyi çok iyi kullanan, dünyaya açık, Allah’a inanç yanında kendine güveni güçlü, fazlasıyla dinamik bir genç kitlesi var. Eğer Hizmet çile çekmiş ve ağır bir preslenmeyle pişmiş, irrasyonel, ütopyacı taraflarından kurtulmuş kadrolarına yeni hedefler gösterip, geleceği kuşatan ufuklar çizebilirse, Hizmet hareketi bu defa en büyük sıçramasını yapıp bütün dünyaya dağılacaktır. Yaşadığı mağduriyetlerden dolayı da ilgiyle, şefkatle karşılanacaktır. Zindanlarda tutulanından, pasaportu elinden alınmışına, malına-mülküne çökülmüşüne, yurt dışında tutunmaya çalışanlara kadar insan kaynağı Hizmetin en değerli, daha doğrusu tek değerli varlığı. Elbette devran böyle gitmeyecek ve bu insanlar özgürlüklerine kavuşacak! Fakat ailesi, yakınları tarafından dışlananlar dile getirmese, kem söz etmese de çevresine, toplumuna kırgınlık yaşayacak. Bu hislerle yeni hizmet ve hicret mekanları arayacak.

Eğer Hizmet çilesini tamamlamış bu nitelikli insanlara yeni mecralar, koşma alanları, faaliyet çeşitleri geliştirir, motive eder ve bunun için zemin hazırlarsa müthiş bir açılım ve inkişaf olur. Fakat yeni aksiyon alanları, koşturma hedefleri gösterilmezse insanların birbirini çekiştirip, itip kalkmasına fırsat tanınırsa nitelikli donanımlı pek çok insan küser, kenara çekilir ve âtıl kalır. Dahası eleştirmeye başlar. Bunları düşünüp tedbir alması gerekenler için “bekleyelim görelim, dur bakalım” yaklaşımının krizi derinleştireceği ve dönülmez noktalara çekebileceği konusunda yaygın endişeler var.

GENÇLERİN ÖNÜNÜ AÇMAK GEREKİR

Hizmet, binaları, yapıları, makamları, sermayesi dışında bir şey kaybetmedi. Sosyal hareketlerin en önemli sermayesi insandır. O olduktan sonra diğerlerini çok kısa sürede tekrar kurarsınız. Ama insanlar küstürülür, kenara çekilmeye zorlanır, dışlanır veya anlaşılamazsa sosyal hareketler içinde çözülmeler, çekişmeler, bölünmeler baş gösterir.

Son dönemde pek çoğu itibariyle okuyan yazan, dünyayı tanıyan, ufku olan insanlar sorumluluk duygusuyla ve vicdani gerekçelerle geleceğe dair yapılması gerekenlerin yapılıp yapılmadığından emin olmak istiyorlar. Böylesi müthiş ve mükemmel bir yetişmiş insan kaynağının çarçur edilmemesini arzu ediyor ve yardımcı olmak istiyorlar. Hizmet yıllarca emek verdiği aydınlarını, entelektüellerini değerlendirmeli, dikkate almalı. Özellikle genç, dinamik kitleyi asla göz ardı etmemeli. Hep gençlerin omuzlarında yükselmiş bu hareket yeni açılımları yine genç kitle ile yapabilecektir. Onları küstürmemeli, kenara itmemeli, dinlemeli ve önünü açmalı!

20 Eylül 2017 12:18
DİĞER HABERLER