Prof. Dr. Osman Şahin, Samanyoluhaber.com'da okurları için ilginç bir yazı kaleme aldı.
Tarih boyunca, Hak din adına yapılan hizmetlerin, Cenab-ı Hakk’ın Latif, Alim ve Hakim isimlerinin gölgesinde gerçekleştiği ve bu bağlamda, Hizmet-i imaniye ve Kur’an’iyenin kerametlerinden olarak, Allah’ın (celle celâluhu) hizmet ortamlarını hazırladığı ve hizmet edecek hadimleri de o işlere sevk edip yönlendirdiği, konusuna başlamış ve peygamberlerin hayatlarından bazı örnekler vermiştik…
M. Fethullah Gülen Hocaefendi’nin etrafında oluşan ilk haleye/halkaya ve hadiselerin hizmetlerin gelişmesine ve yayılmasına imkân verecek bir şekilde gerçekleşmesine baktığımızda, bu kerametlerin aynıyla var olduğu görülmektedir.
Hazret-i Üstad’ın etrafındaki Risale-i Nur erkanları olan ağabeylerimizin hayat hikayelerini okuduğumuz zaman, onların sıradan insanlar olmayıp ahir zamandaki bu en önemli hizmeti omuzlayabilecek vasıflara sahip olduklarını ve Allah’ın (celle celâluhu) onları bu işi yapabilecek donanımlarla donattığını ve Üstad Hazretlerinin en önemli yardımcıları olabilecek bir hayatı onlara yaşatarak hazırladığına şahit oluruz.
Bu açıdan baktığımız zaman,
Husrev Altınbaşak, Hulusi Yahyagil, Tahiri Mutlu, Zübeyir Gündüzalp, Mustafa Sungur, Bayram Yüksel, Ceylan Çalışkan, Nur İskele Memuru Sabri Arseven, Mehmet Feyzi Pamukçu, Hasan Feyzi Yüreğil, Ahmet Feyzi Kul, İslamköy’lü Hafız Ali, Bekir Berk, Ali İhsan Tola, Tahsin Tola ve daha birçok ağabeylerin, hepsinin çok müstesna insanlar olduklarını, onların Tarihçe-i Hayat’a ve Lahikalara yansıyan hayatlarına ve yazılarına veya onlar hakkında yazılan eserlere baktığımızda bunu rahatlıkla görebiliriz.
Onlar böyle zorlu bir zamanda, bir sahabe mesleği olan peygamberlik davasını yüklenebilmek için gerekli olan ihlas, uhuvvet, samimiyet, gayret ve fedakarlıkta çok ileri olan, bir adanmışlar ve beklentisizler topluluğu idiler.
Yukarıda zikredilen Ağabeylerin hizmetlere hazırlanması ve sevk edilmesini Risale-i Nurlara ve onlar hakkında yazılan hatıra kitaplarına havale ederek, Allah’ın (celle celâluhu) hizmet edecekleri hazırlamasına dair, başka bazı örnekler verelim;
Hazret-i Bediüzzaman Şam’daki meşhur Emevi camiinde verdiği hutbesinde,
Şamlı Hafiz Tevfik Ağabey ve babası da bulunmaktadır. Babası, Şamlı Hafız Tevfik Ağabeye, “İyi bak bir gün gelecek bu zata sen hizmet edeceksin” demişlerdir ve öyle de olmuştur.
Çaycı Emin Abi, Van’dan kalkıp Kastamonu’ya gelmek zorunda kalmış ve Hazret-i Üstad’ın Kastamonu’da çok zorlu olan bir döneminde O’nun hizmetine başlamıştır.
Hazret-i Üstad’ın Emirdağ’daki zorlu sürgün hayatında orada bulunan ve
Ceylan Çalışkan Ağabeyin de mensup bulunduğu
Çalışkanlar ailesi, O’nun hizmetine seferber olmuşlardır…
Isparta’nın Sav köyündeki erkek, kadın ve çocukların neredeyse tamamı, eserlerin yazılması ve neşredilmesi işine koşmuşlardır.
Hazret-i Bediüzzaman’ın başlattığı ışık ve nur hizmetini söndürmek için, karanlığın temsilcilerinin onu sürgünden sürgüne gönderdikleri her yerde onu bekleyen, o işe hazırlanmış insanlar vardı.
Aynı şekilde, Fethullah Gülen Hocaefendi’nin etrafında oluşan Hizmet hareketinin erkanları olan Ağabeylere baktığımızda da aynı durumun varlığı görülecektir.
Hocaefendi, Edirne’de
Suat Yıldırım ve Yaşar Tunagür hocaefendilerle tanışmıştır. Yaşar Tunagür Hoca’nın, İzmir’de etrafında oluşmuş güzel bir topluluk vardı. O’nun Ankara’ya Diyanet İşleri Reis yardımcılığına tayini çıkıp ayrıldığında, Kestanepazarı Kur’an Kursu’na kendi yerine idareci olarak 27-28 yaşlarındaki Hocaefendi’nin gelmesini sağlamış ve etrafındaki o topluluğu Hocaefendi’ye yönlendirmiştir.
Kestanepazarı Kur’an Kursu’nda
Mehmet Ali Şengül, Abdullah Aymaz, İsmail Çelebi ve ileride hizmetlere sahip çıkacak pek çok kimseler orada bulunuyorlardı.
Hocaefendi, İzmir’e geldiği yıllarda gençlere nasıl ulaşacağım diye bir arayış içerisinde iken, karşısında hazır olarak bu ağabeyleri bulmuştur.
Mehmet Ali Şengül Abi, Mısır’da tahsilini yapmak için her türlü hazırlığını yapmış olmasına rağmen,
Yaşar Tunagür Hoca O’na “Bak evladım, büyüklerin sözünde hikmet vardır. Ben sana diyorum ki senin burada kalman Mısır’a gitmenden daha hayırlıdır.” diyerek geleceğin “Samsunlu Hocasını”, Hocaefendi’nin gelişine hazırlamışlardır.
Mehmet Ali Şengül Abinin,
“Hatıralar Işığında Hayatım” adlı kitabında, hizmet ortamlarının ve hizmet edeceklerin bu işe sevk edilmelerine dair çok örnekler bulabilirsiniz. Burada hizmetlerin tıkandığı yerde yetişen imdada dair bu kitapta geçen birkaç tane örneğe yer verelim;
Kayseri’ye üniversite okumak üzere gönderilen öğrenciler için bir türlü bir kiralık ev bulamıyorlar, çünkü kimse bekara ev vermek istemiyor. Kayseri’de hem emekli imam hem de esnaflık yapan Durdu Hocaefendi’ye bir gün rüyasında Peygamber Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem),
“Durdu Hoca, yarın sana iki torunumu göndereceğim, onlara lütfen sahip çık.” buyuruyor. Durdu Hocaefendi, sabaha kadar uyuyamayıp bahsedilen gençleri beklemeye başlıyor. O gün, ev arayan gençlerin gözüne kendi mağazasının önünde duran Durdu Hoca takılıyor, belki yardımcı olur diye ona gidiyorlar. O da onlarla ilgileniyor ve bir başka Hocaefendi’nin kiralık evini çok ısrar ve baskılar neticesinde bu gençlere tutuyor.
Edremit’te Hacı Arif Çağan Abi, ticarete başladığı küçük yaşlardan itibaren memleket, millet ve neslimizin yararı adına harcamak üzere bir kenara altın ayırıp biriktirmeye başlıyor. Edremit’e vaaza gelen Fethullah Gülen Hocaefendi ile tanışıp, yetişen gençleri ve hizmetleri görünce biriktirdiği altınları getirip teslim ediyor. Böylece hizmetler İzmir’den çıkıp bütün Türkiye’ye yayılma imkânı buluyor.
Kars’a sürgün bir öğretmen olarak giden
Ali Candan Bey, Hasan Harakani Hazretlerinin türbesini ziyaretinde, Allah’a dua edip ağlayıp sızladıktan sonra, türbe sahibine sesleniyor: “Ey Hazret! Senin ülkenin dirileri bana sahip çıkmıyor, nezd-i uluhiyette bir değerin varsa, bari sen sahip çık!” deyip ayrılıyor. Ertesi gün birisi yolunu kesiyor ve
“Sen bir yurt arıyormuşsun, filan isimli otel benim, al burayı yurt yap. Hazret öyle emretti” diyor.
Fethullah Gülen Hocaefendi ve Mehmet Ali Şengül Abi, Resûlallah aşığı
Şeyh Naci Efendi’yi bir kolej temelini atmaya berekete vesile olsun diye götürürlerken, yolda bu zat Hocaefendi’ye şunları anlatır:
Efendi Hazretleri, ben yakın bir zamanda Huzur-u Risalet Penahi’de idim, bir ara Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) karşımda tecessüm buyurdular, fırsatı ganimet bilerek “Ya Resûlullah! On asırlık mazisi bulunan şerefli milletimiz, hususiyle gençliğimiz dava-i İslâm’dan uzaklaşıyor, ne olur himmet buyurun; ülkemize, milletimize teveccüh buyurun sahip çıkınız” deyince, Efendimiz “Biz Anadolu’nun işini, Fethullah Hoca ve cemaatine havale ettik, selamımızı götürün.” buyurdular.” Bunun üzerine Hocaefendi, başını öne eğip koleje varıncaya kadar ağlamışlar.
Mehmet Ali Şengül Abiler, 12 Eylül sonrası Samsun’da açılan yurdun ihtiyaçları için senetle borçlanmışlar, ikinci taksiti ödeyecek parayı bulamıyorlar. Kendisi de kaçak bir depoda kalıyor. Senet günü Çorum’da evinde misafir oldukları Bahattin isminde biri onu bulup tam o günkü ihtiyaçları kadar bir parayı zarf içinde ona takdim ediyor.
Meğer o gece bu zata rüyasında, Peygamber Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) “Mehmet Ali Hoca, Samsun’da sıkıntıda” dedikten sonra, onun kaldığı depoyu ve ihtiyaç olan rakamı ona söyleyerek “En az o kadar olsun” diyerek de tembihte bulunmuşlar.
Hizmet Hareketi içerisinde, böyle yaşanmış hadiselerin çok sayıda örnekleri vardır.
İnşallah, sonraki yazıda konuya devam edelim…