'Hizmet Erleri'nin cesaret kaynağı ne?

Samanyoluhaber.com yazarı Ebu Abdurrahman, Bediüzzaman Hazretleri'nin talebelerinden anekdotlar aktarmaya devam ediyor. İşte, Hizmet Erleri'ne cesaret kaynağı olan Risale-i Nurlar'ın şahsı manevisinden çarpıcı bir örnek daha...
Abdurrahmanlar cesur olur!..

1930 Konya doğumlu, cerrahî operatör Abdurrahman Cantekinler anlatıyor: “1947-1948 yılları arasında Muhsin Alev Konevî kanalı ile Risale-i Nurları tanıdım. O yıllarda Konya lisesinde talebe idim. Yine o yıllarda, bizim akran diyebileceğim çok değerli liseli kardeşlerimiz vardı; Hasan Tahsin Oğuz, Ziya Nur Aksun, Feyzi Halıcı, Mehdi Alıcı, Ahmet Atak Hatipoğlu, Selahaddin Erdoğan, Kâmil Öztürk… Büyüklerden, Sabri Halıcı, Zübeyir Gündüzalp… Zübeyir Ağabey bizlere ders yapardı. Risale-i Nurdan aldığımız şevk ile o yıllarda çok hareketli idik… (…) Emirdağ’a Üstad’ın ziyaretine gittim. Mübarek ellerini öptüm. Memnun ve mütehassis idim. Bana hitaben, ‘Evladım, sen de bir Abdurrahmansın… (Yeğeni Abdurrahman Nursî’yi imâ ediyordu) Abdurrahmanlar cesur olur. Ben sana vazife veriyorum. Ankara’ya gittiğinde, Adâlet Bakanı Rüknettin Nasûhî oğlu ile görüşeceksin. Yalnız bu selâm, Adliye Vekili olduğu için değil. Nasûhî Şeyhi, Rükneddin Efendinin torunu olduğu cihetle, size selâm gönderdi, diyeceksin.’ dedi. 

“Yıl 1950. Ankara Tıp Fakültesini kazanmıştım. Ankara’ya gittim. O yıllarda, bizden önce mezun kardeşlerimizden Muhsin Alev ve Ziya Nur Aksun Ankara’da idiler. Ankara’ya varınca, ilk işim Hz. Üstad’ın selam emaneti idi. Muhsin Alev, Ahmed Atak ile birlikte Adliye Vekili Rükneddin Nasûhîoğlu Beyle görüşmeye gittik. Randevu aldık. O yılların üniversitelisi olduğumuzdan bizi odasına kabul ettiler. Kendimizi takdim ettik ve akabinde, ‘Ziyaretimizin maksadı Hz. Bedüzzaman’ın selam mevzuatıdır.’ dedik.

“Bunu der demez bize gayet hiddetli olarak cevaben dedi ki: ‘Siz neci oluyorsunuz? O adamın peşinden niye gidiyorsunuz? Ben şimdi sizin  isimlerinizi alıp tahkikat yaptıracağım v.s…’ Vaziyete baktım Ziya Aksun ile Muhsin Alev biraz çekingenlikten dolayı sustular. Bunun üzerine ben Bakan Bey'e gayet cesurane olarak hiç çekinmeden ve yüksek bir sesle dedim ki: ‘Sen necisin? Sen kendini ne zannediyorsun? Said Nursî Hazretlerinin sana ihtiyacı yok. Size muhtaç değil. Sizi dedenizden dolayı ve o cihetle size selam gönderdi. Ben size Risale-i Nurları okumayı tavsiye ederim. Bediüzzaman’ın eserlerinde iman hakikatları var, müjdeler var. Başta Gençlik Rehberini okuyun, bakın içinde neler göreceksiniz. Gençlik, müthiş bir bunalım içinde, buhran geçirmektedir. Bir kurtarıcı arıyor. İşte Risale-i Nurlarda kurtuluşun çareleri var. efendim okuyun, bunları… Bunun üzerine Adliye Bakanı sustu ve mânen sarsıldı ki, o eski tehditkârâne hali kayboldu. Bize güleryüz göstermeye çalıştı ve ‘Her zaman sizi beklerim.’ dedi. Yani şunu ifade etmek istiyorum. Hz. Üstad’ın bana Emirdağ’da Tıp Fakültesine gideceğim aylarda ‘Abdurrahmanlar cesur olur’ tabiri ve ‘Sana vazife verdim’ sözleri tahakkuk etti. Bu âşikar bir kerametti ve zuhur etti.”

Şimdi işte görüyorsunuz değil mi, Dr. Abdurrahman Cantekinler Ağabeyimizin halini. Artık anlayın bu garip Abdurrahman’ın da cesaretinin nereden geldiğini…
05 Ocak 2017 14:17
DİĞER HABERLER