'Darbe, İmam ve Hizmet' isimli kitabın yazarı İsveçli akademisyen Klass Grinell, Hizmet Hareketi’nin ‘kurban’ olarak seçildiğini söyledi. ‘Terör örgütü’ suçlamasının hiçbir temeli olmadığını belirten Klas Grinell'e göre, Fethullah Gülen Hocaefendi, barışçıl yönüyle öne çıkıyor.
‘Darbe, İmam ve Hizmet’ isimli kitabın yazarı İsveçli akademisyen Klas Grinell, geçtiğimiz hafta Türk ve İsveçlilerden oluşan katılımcılara Zoom üzerinden bir seminer gerçekleştirdi. Kitabından yola çıkarak sunduğu seminerde Grinell, Türkiye, Erdoğan, Hizmet Hareketi ve 15 Temmuz üzerine çok çarpıcı açıklamalarda bulundu.
Tr724'ün haberine göre Hizmet Hareketi’ni uzun süre incelediğini, eleştirel bir gözle araştırmalar yaptığını anlatan Grinell, ‘gizli ajanda’ iddiaları üzerinde özellikle durduğunu anlattı. Grinell, “Ben bu iddianın komplo olduğu sonucuna vardım, Hizmet Hareketi’ndekilerin bütününde bir gizli ajandanın varlığını düşünmüyorum,” dedi.
"BARIŞÇIL YÖNÜYLE DİĞERLERİNDEN AYRILIYOR"
Hizmet Hareketi’nin ‘kurban’ olarak seçildiğini, ‘terör örgütü’ suçlamasının hiçbir temeli olmadığını anlatan Klas Grinell, Fethullah Gülen Hocaefendi ile ilgili de şunları söyledi: “Diğer ilerici, devrimci kişilerden farklı olarak gerçek bir değişim ve ilham kaynağı olmuştur kendisi… Şu an dünyada Tarık Ramazan ve Farid Izak gibi sıra dışı teologlar arasında Gülen, barışçıl yönüyle hepsinden ayrışıyor.”
‘Merhaba İnfomedia’ platformunun organize ettiği son seminerin konuğu ‘Darbe, İmam ve Hizmet’ kitabının yazarı akademisyen Klas Grinell’di. Son dönemlerde Türkiye’deki siyasi gerginlikler artmasında, Cumhurbaşkanı Erdoğan idaresinde ülkenin giderek otoriterleşmesinin etkili olduğunu söyledi Grinell. Yeni rejimin inşasında ‘15 Temmuz Darbesi’nin rolüne değindi. Rejimin karşı imaj/düşman figür olarak ‘Fethullah Gülen Hocaefendi ve takipçileri’ni koyduğunu anlattı ve önemli tespitlerde bulundu.
‘Darbe, İmam ve Hizmet’ isimli kitabından bahseden Klas Grinell, Hizmet Hareketi’nin küresel faaliyetlerini Türkiye’nin siyasi yapısı bağlamında ele aldığını, bunu yaparken de eleştirel bir gözle ve objektiflikten ayrılmamaya özen gösterdiğini anlattı. Grinel’in konuşmalarından satır başları şöyle:
"ELEŞTİREL BİR GÖZLE HİZMET’İ İNCELEDİM"
“Bence özeleştiri Kuran’da geçtiği gibi “Hiç düşünmez misiniz?” tefekkür önemli, yoksa iyi bir insan olamayız. ‘Yaptığım şey iyi bir şey mi?’ diye düşünme gibi… Ve kendini ona göre ayarlamalı. Bu kitabı düşünürken de dünya genelinde Hizmet Hareketi’nin ileri gelenleri ile görüştüm. Bunu yaparken de sorularımda yeterince eleştirel miyim, göremediğim detaylar var mı diye baktım… 50’den fazla kitabı olan ve barışı savunduğu ifade edilen birisinin aslında gizli bir ajandası olduğu iddia ediliyor. Bunun gerçeği ne idi?
"GİZLİ AJANDASI VAR MI DİYE ARAŞTIRDIM"
"Ben şu sonuca vardım; bunun bir komplo olduğunu dolayısıyla da Hizmet Hareketi’ndekilerin bütününde bir gizli ajanda varlığını düşünmüyorum. Fakat içeride birilerinin 2007-2010 yılları arasında gücün cazibesine kapıldılar. Bunu AKP etkisi ile mi yaptılar, yoksa bunu Hizmet için mi yaptılar? Belki de bazı ‘abiler’ çok gücün etkisine kapılıp bunu kötüye mi kullandılar; ki insanlar zayıftır. Bir de çok fazla insan varsa bir yerde, içinde kötüye kullanmalar olabilir."
"GÜLEN, BARIŞÇIL YÖNÜYLE DİĞERLERİNDEN AYRILIYOR"
“Fethullah Gülen, özellikle 2016’dan sonrası global dünyada şimdiki zamanda en enteresan şahıslardan birisi… Diğer ilerici, devrimci kişilerden farklı olarak gerçek bir değişim ve ilham kaynağı olmuştur kendisi… Şu an dünyada Tarık Ramazan ve Farid Izak gibi sıra dışı teologlar arasında Gülen, barışçıl yönüyle hepsinden ayrışıyor.
O, gerçek barışçıl, modern dünya ile birlikte, bir arada yaşamayı öncülük yapmış, kaynak noktası olmuştur. Bugün, (Türkiye’de son yaşanan siyasi süreçten sonra) akademik dünyada Gülen’in vaiz, teolog yönünü öne çıkarmak zor. Zira hemen onun destekçi olma ile suçlanabiliyor araştırmacılar…”
"HİZMET HAREKETİ, ‘KURBAN’ OLARAK SEÇİLDİ"
“Cemaatin politika ile ilişkisini halen sorguluyorum; Adil Öksüz meselesi gibi ve darbe gecesinde Akıncı Üssü’nde ne aradığı gibi… Eğer ‘Hizmet’ bundan sonra da yaşayacaksa bu ve benzeri sorulara karşı daha net ve açık olmalıdır. Bunu demekle de komplo teorilerine inandığım sanılmasın. Hizmet’in devleti/gücü ele geçirmek istediğine, darbeye vs. inanmıyorum. Fakat Hareket’in güç elde ettiği ve birilerinin bunu kendileri zaviyesinde kullanmaya çalıştığı ortada… ‘Gezi Parkı Olayları’ ve benzeri olayların bile Hizmet’e mal edilmeye çalışılması ile düşünüldüğünde ise Hizmet’in bir ‘Kurban’ olarak seçildiği çok açık.”
"TERÖRİST SUÇLAMASI TEMELSİZ"
“Türkiye’de Cemaat’e karşı muazzam bir istismar var. Yüz binlerce insan direkt tutuklandılar, işlerinden atıldılar. Bundan da milyonlara varan insanlar zarar görmüştür. Bu kadar mağduriyetin üstüne bir de temelsiz bir şekilde teröristlikle suçlanmışlardır. Uzun süreli araştırmalarımda gördüğüm ise ‘Hizmet’ ile ilgili hiçbir terör organizasyonu yok ortada…
Düşünebileceğin en kötü şey ise belki de Ergenekon davalarında bazı hakimler, savcılar, belki biraz da polisler hükümet güdümünde yer yer hareket etmiş olabilirler. O memurlarla da Gülen’den ziyade Erdoğan daha çok ilgili ve irtibatlı olmuştur; velev ki o kimseler Hizmet’ten bile olsalar…”
"ŞAHSİ SUÇLAR, HİZMET’E MAL EDİLEMEZ"
“Darbe meselesinde de benzer durum söz konusu… Hizmet’ten birilerinin darbeye karışmış olabilir ama o şahısların Hizmet tarafından değil de kendi iradesi ve sorumluluğunda olduğu söylenebilir ancak… Genel resmi kimse tam bilmiyor. Fakat ortada hiçbir şekilde genele yayılan bir şiddet çağrısı, silahlı hareketler, terör bulunmamaktadır. Cemaat’ten dolayı sadece Ahmet Şık gibi bazı gazeteciler zarar görmüştür diyebiliriz. Buna rağmen, Cemaat’in hangi hatası olursa olsun, şu ana kadar onlara karşı yapılan kötülüklerin hiçbirisini doğrulamaz.”
"DEVLETTE YER ALMAK, HER VATANDAŞIN HAKKIDIR"
Bir dinleyicinin, ‘Cemaat’e mensup olduğu iddia edilen kimselerin devlet kadrolarında yer almış olmasından dolayı Türkiye’de suçlandıklarını’ hatırlatması üzerine ise şunları söyledi: “Devlette yer alabilmek bir vatandaş olarak kanuni bir haktır. İşte işini yaptıktan sonra özel hayatında kilisede, spor alanında vs. ne yaptığının bir önemi yok. Bunlar kanuni haklardır. Hatta işverenine eleştiri getirmeye kanuni hakkın da var İsveç yasalarında.”