Algılar ve Gerçekler’de İlahiyatçı  Ö. Faruk Şentürk, Yrd. Doç. Dr. Ergün Çapan ve Psikiyatrist Doç. Dr. Osman bir yılı aşkın bir zamandır Hizmet Hareketine atılan iftiraların psikolojik ve dinî analizini  yaptılar.

Algılar ve Gerçekler’de  Doç. Dr. Osman Abalı, toplumumuzda algı operasyonlarının temeli olan yalan, iftira ve haksız yere başkalarını suçlamanın giderek yaygınlaştığını, toplumsal bir arıza olarak hemen her fertte bir risk haline geldiğini, bu durumun toplum için büyük bir risk oluşturduğunu söyledi. Doç. Dr. Abalı, buradaki temel kaygının bazı gerçekleri örtme davranışı olduğunu, bunu yapanların yalan söyleyerek, algı operasyonu yaparak, aslında bazı şeyleri saklama, örtme veya değiştirme çabası içinde olduklarını açıkça gösterdiklerini ifade etti. Dolayısıyla burada yalanın, iftiranın veya farklı algı oynamalarının sonucunda karşıdaki kişiye zarar verme, ona her ne pahasına olursa olsun itibar suikastı yapma, onu toplumun nezdinde itibarsız hale getirme gibi kişiliğin bozuk taraflarını karşı tarafa yansıtma söz konusu olduğunu belirtti. Abalı, Bunun gelenek haline gelmesi halinde toplumda çok ciddî çözülmelerin ve sıkıntıların kaynağı olacağını, maalesef şu anda görünenin bu olduğunu ve insanların bu durumu normalleştirir hale geldiğini vurguladı. 

Algılar ve Gerçekler’de Yrd. Doç. Dr. Ergün Çapan, İslam’da doğruluğun esas olduğunu ama, bugün dindar görünen insanların elde ettikleri televizyon ve gazetelerle toplumda yalanın önünü açtıklarını, bir yandan dindar nesil yetiştireceğiz deyip okullara Efendimizin(s.a.s.) hayatının anlatılacağı Siyer dersleri konulduğunu, bunun öpülüp başa konulacak şeyler olduğunu ama, diğer yandan yalanda ve iftirada sınır tanınmadığını ifade etti.  Yrd. Doç. Dr. Çapan, yalan ve iftira ile dünyevi rant ve makamlar elde edildiğini, demek ki böyle de Müslümanlık oluyormuş dedirterek milletin yalan ve iftira konusunda önünün açıldığını, fakat İslam’ın temelinin doğruluk olduğunu belirtti. 

Algılar ve Gerçekler’de Doç. Dr. Osman Abalı, yalan söylemenin kişideki kontrol mekanizmalarının kaybolduğunun bir göstergesi olduğunu, kontrol mekanizmaları kaybolduğunda da o kişide farklı kişilik problemleri ve sıkıntılar doğabileceğini söyledi. Abalı, yalan söyleyen kişinin aslında duygularıyla hareket ettiğini, ikincil bir kazanç, bir rant, makam elde etmek, veya karşıdaki sevmediği-kıskandığı bir kişiye zarar vermek için yalana başvurduğunu, bu noktada içindeki dürtüleriyle hareket ettiğini belirtti. Doç. Dr. Abalı, yalan söyleyen kişiyi, karşı tarafa verdiği zararlar ve elde ettiği ikincil kazançların geçici olarak mutlu ettiğini, bu gecici mutluluk ödülünü aldıktan sonra da “demek ki yalan söylersem ben kendi içimdeki o negatif dürtüleri rahatlatırım, geçici olarak da olsa huzur bulurum” diye düşünmeye sevkettiğini belirtti. Zaten madde bağımlılarında da böyle bir mekanizma olduğunu, bunun balığın zokayı yutması gibi bir durum olduğunu, daha sonra büyük sıkıntılara yol açtığını vurguladı. Psikiyatrist Doç. Dr. Osman Abalı yalana kişi başvurdukça geçici ödülünü de aldıkça arkasında diğer yalanların geldiğini, sonra kendi hayat tarzını ve düzenlemelerinin tamamını yalan üzerine kurduğunu söyledi. Burada da diğer insanları etkileme, hükmetme, kendi konumunu güçlendirme amacı, veya rakip gördüğü insanlara zarar verme,  kıskandığı insanların değerini düşürme gibi amaçları da olabileceğini belirtti. Abalı, yalan psikolojisinde bilinçaltında ciddi bir kaos olduğunu, yalanın hiçbir zaman huzur getirmeyeceğini, hatta yalancının olduğu yerde huzurun da olmayacağını ifade etti.