Hizmet hareketine mensup aile neden yurtdışına çıktı?

Hizmet hareketine mensup aile neden yurtdışına çıktı?
Hizmet hareketine mensup olduğu için ülkemizde zulme uğrayan isminin açıklanmasını istemeyen ve kendisine Sıradan bir hizmet eri denmesini isteyen okuyucumuz, hicret hikayesini Samanyoluhaber'e gönderdiği bir e-posta ile anlattı

Sıradan bir hizmet erinin mektubunu noktasına virgülüne dokunmadan yayınlıyoruz

***

Ekşi sözlük'te 'Kanada’ya Göç Eden Bir Çiftin Elveda Yazısı' başlığıyla yayınlanan yazıyı okuduktan sonra bu mektubu kaleme almaya karar verdim.

Aslında anladığım kadarıyla hayat tarzı bizimkine taban tabana zıt görünen o çift de bu sınavda bizimle aynı soruyu yanıtlamış ve gidiş yollarımız farklı olsa da aynı doğru cevabı bulmuşuz. 

Soru ise şu: Neden Türkiye'yi terk etmeliydik?

Yüksek eğitimliyim. İyi bir mesleğim var. Aslında başta kanunsuz kapatma/el koyma hadiseleri, bir de şu kahrolası darbe girişimi ve sonrası olmasa Türkiye'de iyi kötü yaşar giderdik biz. O çiftin bahsettiği hayat tarzına müdahaleler, trafikteki magandalar vs. bizim için hayati önem arz etmiyordu. Tahmin edeceğiniz üzere hizmet hareketine gönül vermişler olarak o kadar çok tolere ettiğimiz olumsuzluk vardı ki artık memleketimizde, sıraya koysak bunlar herhalde en sona yerleşirdi.

Erdoğan'ın halka sürekli pompaladığı nefret iklimine dayanmaya çalışırken AKP eliyle işsiz bırakıldığımda artık kararımı netleştirdim. Son olarak buna bir de gözaltına alınma tecrübesi eklenince ailemi de alıp ne pahasına olursa olsun yurtdışına çıkıp bundan sonraki yaşamımı başka diyarlarda sürdürecektim. Bunun için ülke ve iş arayışına başladım. Batı'da hukukun ve insan haklarının egemen olduğu bir ülkeye -15 Temmuz'dan çok önce- arkadaşlarımızın da büyük yardımıyla çok şükür ailemle beraber yerleştim. İşim de var.

Ne bunalımlı geceler, ne de evimize polis mi geldi korkusuyla sabah apartman seslerine heyecanlanmalar... Hiçbiri artık burada yok. 

Yiyip bitirdiğim tırnaklarım yerinde. 

Türkiye'deki gibi gazetemi kapımdan çalan komşum da yok. Dolayısıyla burada kimseyi girişe astığım kağıtla edepli olmaya ve hırsızlıktan vazgeçmeye çağırmak zorunda değilim.

Geldim geleli ülke siyasetçilerinden hiçbirisinin ne sokaklarda resmini gördüm, ne de sağda solda adını duydum. Miting de yok burada, sürekli bunların bitmez propaganda konuşmalarını ve saçmalıklarını yayınlayan haber kanalları da...

Türkiye'de birbirlerini hamasetle uyuşturan kitleler vergilerinin Saraylarda, örtülü ödeneklerde çarçur edilmesine 'devlet harcar' gözüyle bakarken buralarda cebim sürekli para üstü olarak verilen kuruş muadili paralarla dolu. Zira tek kuruş bile zayi edilemeyecek kadar önemli. Bir cent bile sahibine iade edilmeli, çünkü hak ve adalet bunu gerektiriyor.

Kul hakkı demişken, buralarda sistem maddi manevi hiçbir canlının hakkına girmemek üzere kurulu. Hırsızlık, rüşvet, adam kayırmacılık, vergi kaçırma gibi aşağılık eylemler normal hayatta karşınıza çıkmıyor. İnsan arada sormadan edemiyor:

Biz mi müslümanız, bunlar mı? 

Ha arada sırada gözünüze çarpan şu ülkede ırkçı saldırı, bu ülkede müslüman kadına hakaret haberlerine takılmayın. Bunlar o kadar nadir yaşanan şeyler ki toplumda bu tip marjinal vak'aların ve bunları yapanların karşılığı yok. Hele şiddeti 'hayal dahi etmek' yasak! Bu tip olaylar nadiriyattan sayıldığı için buralarda haberleştiriliyor, Türk medyası da akıldan yoksun olduğu için bunları abartarak Türk kamuoyuna sunuyor, hepsi bu. İnanın bana...

İnsan etrafı dolaştıkça, kendi milleti için layık görülen doğal hayata üzülüyor. Tabii güzellikleri talan edilen, peşkeş çekilen, yok edilen zavallı ülkem. Tek bir ağacın bile değerli görüldüğü uçsuz bucaksız ormanlar bir yana, betona ve asfalta gömülen bizim doğal hayatımız bir yana... Karşılaştırma bile yapamazsınız maalesef. 

Elbette bu satırlarla Türkiye'den okuyanları üzmek değil amacım. Talep etmemiz gerekenleri talep ettiğimizde gördüğümüz manzarayı tarif ediyorum. 

Siyasetçilerin bir kısmına tapıldığı (evet bu tabiri kullanmakta sakınca görmüyorum), diğer kalanların da kendi hakkını savunmayacak kadar pısırık veyahut koltuk meraklısı saray soytarısı tiplerden oluştuğu siyaset florasında yaşamak çok zor. 'Allah'ın lütfu'yla eline geçen ordu gücünü ilk kez tam anlamıyla kullanma fırsatını, komşu bataklığa dalma olarak kullanan kişi durmayacak. Doymayacak. Hep daha fazlasını talep edecek. 

İyi menkıbe yazamayan hiçbir gazeteci, biatında sorun olan herhangi bir bürokrat, %20'leri (belki şimdi zam gelmiştir) bayılmayan hiçbir işadamı güvende değil. 

Dışardan bakıldığında toplu trans hali görüntüsünün esir aldığı güzel ülkemin selameti için sadece ailecek dua ediyoruz.

Sıradan bir hizmet eri

05 Eylül 2016 18:37
DİĞER HABERLER