Türkiye'nin en büyük imalat kalemlerinden biri olan tekstili bitirecek bir imtiyazın, Hizmet hareketinin bu ülkede bitirilmesi karşılığında Pakistan'a sessiz sedasız verildiği ortaya çıktı.
TR724.com sitesinden Semih Ardıç o imtiyazı yazdı.
PAKİSTAN’A ‘TEKSTİL’ RÜŞVETİ
Türkiye’nin dünyaya ihraç ettiği en kıymetli hizmetlerin başında Türk okulları gelir. Ne hazindir ki hükümet, iftira ve ithamlardan ibaret dosyalarla Türk okullarının kapısına kilit vurdurmaya çalışıyor. Bulundukları memleketle Türkiye arasında sağlam köprüler kurulmasına vesile olan bu okulları kapattırmak için mesai sarf eden Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AKP) lideri Recep Tayyip Erdoğan muradına ermek uğruna her nevi enstrümanı kullanıyor.
Hukuk ve demokrasinin esamîsinin okunmadığı devletlerde tepedeki birkaç zevata el altından rüşvetler dağıtılıyor. Tahakkuk ettirilmesi mümkün olmayan vaatlerle bürokratların aklı çeliniyor. Öyle ki kendi çocukları vasıtasıyla bizzat müşahede ettikleri beynelmilel başarılardan memnun olmalarına rağmen Türkiye’den gelen takım elbiseli adamların hediyelerine mukabil okulları gözden çıkarabiliyorlar. Nispeten demokratik devletlerde ise iktisadî tekliflerle kapılar aşındırılıyor. Vaatten kolay ne var: “Türk okullarını kapatırsanız TOKİ burada 5 bin konut yapsın. Çöp kamyonu hediye edeceğiz. Hatta kullanılmış askerî malzemelerden de verebiliriz.”
EĞİTİM SEVİYESİ ARTTIKÇA AKP’NİN REYİ AZALIYOR
Başka bir devletin liyakat nişanıyla taltif ve teşvik edeceği kadar göz dolduran okulları karalamak ve kapatılması için kapı kapı dolaşmak her faniye kısmet olmaz. AKP Kayseri Milletvekili Taner Yıldız 7 Haziran 2015 hüsranını tahlil ederken ne diyordu?: “Eğitim seviyesi arttıkça bize verilen destek azalıyor. Her ile üniversite açarak kendi ayağımıza kurşun sıkıyoruz.”
Gittikleri memleketlerde talebe ve velilerin gönlünde taht kurmuş muallim ve muallimelerin talihsizliğine bakın ki pasaportunu taşıdıkları devlet peşlerine hafiye takıyor ve her birini ‘eşkıya/terörist’ iftirasına maruz bırakıyor. Haklarında ne bir delil ne de bir mahkeme kararı var. Kendilerine irfan ve umrana adamış eğitimciler bu asrın en nadide barış seferlerinden birinde muhtelif musibetleri hesaba katmış olmalılar. Amma velakin hiçbir beklenti içine girmeden fahri elçiliğini yaptıkları devletlerinin bu kadar gaddar olabileceği akıllarının ucundan daha geçmemiştir.
OKULLARA KARŞI SERBEST TİCARET ANLAŞMASI
Türkiye’yi bugün idare edenlerin gaddarlığına bakın ki rüşvetle muvaffak oluyorlarsa rüşvetle iktisadî vaatlerle muvaffak oluyorlarsa ekonomik anlaşmalarla Türk okullarını kapattırmak için uğraşıyorlar. Pakistan ile imzalanan Serbest Ticaret Anlaşması (STA) da böyle bir menfi maksada matuf.
1 Mart 2017’de Erdoğan’ın Pakistan’ın başşehri İslamad’daki temasları esnasında imzalanan anlaşma Türkiye’nin istihdam deposu tekstili bitirebilir. Zira yerli tekstilci Pakistan, Hindistan ve Çin’in ucuz tekstil mamullerine karşı yüzde 150’ye varan yüksek ithalat vergisi ile mukavemet edebiliyordu. Şimdi bu üçlüden biri olan Pakistan’a gümrüksüz ya da cüzi bir gümrük vergisi ile Türkiye’ye tekstil satma hakkı tanınıyor. Fabrikalar kadar hazır giyim markalarını da sarsabilecek bir anlaşmaya imza atmak hangi aklın eseridir? Zaten ayakta kalma mücadelesi veren tesislerin kapısına kilit vurulmasından, binlerce kişinin işsiz kalmasından ve işsizliğin daha da artmasından başka netice vermeyeceğini bile bile böyle bir tavizi verenlerin maksadı ne olabilir ki!
PAKİSTAN TEKSTİLİ GİBİ ÇİN VE BANGLADEŞ’E DE KAPI AÇILDI
Düne kadar Hizmet Hareketi’nin açtığı müesseselerden duyduğu memnuniyeti izhar eden Pakistan STA ile tavır değiştirdi. Türk okullarında vazife yapan öğretmenler hakkında ‘sınırdışı etme’ kararı alınması calib-i dikkattir. Pakistan hükümeti en stratejik sektörlerinden birinde faaliyet gösteren tekstilcilerinin Türkiye pazarına bedavaya yakın maliyetle girme imkânını bahşeden Erdoğan’a teşekkür borcunu bu şekilde ödemiş olmasın!
Pakistan firmaları Türkiye’ye ihracat yapmanın yanı sıra hem iç pazarı ele geçirecek hem re-export imkânı sayesinde Gümrük Birliği avantajını kullanabilecek. Tekstil ve hazır giyim ihracatında toplamda 20 milyar dolara yakın döviz kazanan Türkiye kendi elleriyle bu pastayı Pakistan’a takdim ediyor. Dahası var. Pakistan, Çin ve Bangladeş gibi tekstil devi ekonomilerle serbest ticaret anlaşmaları imzalamıştı. Dolayısıyla Çin ve Bangladeş de Pakistan üzerinden ucuz mamulleri Türkiye pazarına satabilecek.
CAN ÇEKİŞEN YERLİ SANAYİ BİTER
Akdeniz Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği Başkanı Zeki Kıvanç STA’yı vahim bir hata olarak nitelendiriyor. Kıvanç, yerli sanayinin rekabet gücünün artması için, rakip ülkelerin dampingli üretim ve satışlarına karşı korunması icap ettiğini söylüyor: “Aksi halde yerli sanayimizi koruyamaz hale geliriz. Bunun sonucunda ise yerli sanayinin kapanması sonrası özellikle konfeksiyon sektörünün ihtiyaç duyduğu uygun fiyatlı yerli hammaddenin bulunması zorlaşır.”
Haksız ithalat karşısında yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kalan tekstil sektörü
2011’den bu yana cari olan ilave vergi kararları sayesinde nefes almıştı. Kıvanç’ın da dikkat çektiği gibi ilave vergiler olmasaydı Ağustos 2015-Temmuz 2016 döneminde tekstil ithalatı 34,9 milyar dolar olacaktı. Oysa aynı dönemde yapılan ithalat 8,4 milyar dolarla mahdut kaldı.
2011’de Asya ve Uzakdoğu menşeli ucuz tekstil mamullerine ilave gümrük duvarları ören AKP hal-i hazırda tam aksi yönde ilerliyor. Yerli tekstilciyi haksız rekabetle baş başa bırakırken on binlerce kişiyi iş ve aştan mahrum bırakıyor. Hizmet Hareketi’yle yürüttüğü savaşta bütün mahalleye ateşe vermekten imtina etmiyor. Hizmet Hareketi’ni düşman hukukundan beter hukuk cinayetleri ile yok etmeye çalışan Erdoğan’ın tarz-ı siyaseti Pakistan ile imzaladığı anlaşmada olduğu gibi Hizmet Hareketi haricindeki insanları da mağdur ediyor.
Münevverlerin, gazetecilerin, aktivistlerin ve muhalefetin görmek istemediği acı hakikat bu: Türkiye Erdoğan’ın elinde infilak ediyor. Türkiye beyin göçü ile beşerî sermayesini kaybediyor. Yabancı yatırımcıların nezdindeki karşılığı ‘OHAL rejimi’nden ibaret.
ENİS BERBEROĞLU’NU TEVKİF EDENLER AYNI MESAJI VERDİ
Sadece Pakistan ile varılan mutabakat bile gensoru icap ettirecek kadar vahim şartlar ihtiva ediyor. Tabii bu aktif, çalışkan, omurgalı ve zinde bir muhalefetle mümkün. Erdoğan’ın şahsi ihtirasları için her vasıtayı kullanmasına ‘dur’ diyemeyen muhalefetin ilacı olsa kendi başına sürecek. CHP Milletvekili Enis Berberoğlu, Eski Cumhuriyet Yayın Müdürü Can Dündar ve Cumhuriyet’in Ankara Temsilcisi Erdem Gül ile beraber muhakeme edildiği ‘MİT Tırları’ davasında 25 sene hapse mahkûm edildi ve İstanbul Maltepe Cezaevi’ne gönderildi.
Müteessir olmamak ne mümkün! Halkın haber alma hakkı yine suç sayıldı! Suriye’ye o silahların gönderilmesi talimatını verenler ve bu hukuksuz talimatı icra edenler dururken skandalı haber yapanlar cezalandırıldı. Berberoğlu’nu TBMM’den mahpushaneye yollayanlar yine o gözdağı mesajı verdi: “Erdoğan’dan farklı düşünen herkes OHAL rejiminin hışmına uğrayacak. Herkes haddini bilsin, ayağınızı denk alın.”
TBMM ERDOĞAN’IN İKİ DUDAĞI ARASINDA MAHKÛM
Bilvesile ifade etmem lazım: Berberoğlu’na kelepçe vurulmasında siyasî talimatları icra eden mahkemeler kadar CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun taktik hatalarının payı da var. HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş başta olmak üzere Kürt siyasetinin önde gelen isimleri tevkif edilirken ‘kabul edilemez’ ezberinden öteye geçemeyen Kılıçdaroğlu bu saatten sonra ne yapsa beyhude! CHP, dokunulmazlıkların kaldırılması için AKP ve MHP ile yan yana durduğu gün TBMM’yi Erdoğan’ın iki dudağı arasına mahkum etmişti.
CHP’nin halet-i ruhiyesi cellâdına âşık olan mahkumdan hallice! Kılıçdaroğlu, Erdoğan’ın ağzına sakız yaptığı kelimeleri kullanarak milyonlarca insana ‘terörist’ yaftası vurduğu günden beri inandırıcı olmaktan çıktı. O yüzden ana muhalefet partisinin Pakistan’daki okulların kapatılması için tekstilciyi iflasa sürükleyecek bir anlaşma imzalanmasına dâir ne düşündüğünün de ehemmiyeti yok.
Semih Ardıç / Tr724