Muhterem Hocaefendi'nin bugün yayınlanan sohbeti bir gerçeğin daha altını çizdi: Mülaane aynen orada duruyor. Hizmet hareketi mensupları da hakaret edene mukabele etmek yerine bu mülaaneyi kendisi de yapabilir
Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi ve Hizmet hareketi yolsuzluk soruşturmalarının ardından Hükümet ve onun yandaşı basın tarafından yönetilen müthiş bir hakaret, yalan, iftira ve kara propaganda furyasına muhatap oldu. Hocaefendi, bu isnadlar başladığı ilk dönemde mülaanede bulunmuş ve 'eğer bu ithamlar doğruysa bizi, doğru değilse bunu ortaya atanların Allah belasını versin' diyerek bir duayla konuyu Allah'a havale etmişti. En üst perdeden yalan furyasına yönelik kendisine çıkış yolu sunulmayan, iftiraya maruz kalmış bir alim din adamından beklenen de buydu.
RUHSAT KUR'AN-I KERİM'DEN
O dönemde bu mülaane, toplum üzerinde çalışan 'yalan haber makinaları'nca hızla çarpıtılmış, 'Hocaefendi beddua etti' şeklinde sunulmuştu. İşin sırrı ise Kur'an-ı Kerim'deydi, bu duanın ruhsatı Kur'an ayetlerinden alınmıştı:
"Sana (gerekli) bilgi geldikten sonra artık kim bu konuda seninle tartışacak olursa,de ki:“Gelin,oğullarımızı ve oğullarınızı,kadınlarımızı ve kadınlarınızı çağıralım. Biz de siz de toplanalım. Sonra gönülden dua edelim de,Allah’ın lânetini (aramızdan) yalan söyleyenlerin üstüne atalım.” (Âli İmran 61)
HOCAEFENDİ AYNI YERDE, YÜREĞİ YETEN AMİN DER
Hocaefendi, rutin olarak yaptığı sohbetlere 'bu cadı avı sürecinde' bir süre ara verirken nadiren bazı gazetecilere konuştu, birkaç da görüntülü sohbet yaptı. Hem röportajlarında, hem de sohbetlerinde geri adım atmadığı en önemli mevzu ise bu mülaaneydi. Bugün yayınlanan yeni sohbetinde de Muhterem Hocaefendi'yi dinleyenler onu aynı yerde buldu, üstelik kendisine hakaret edilen kişilere de bireysel olarak bu yönde davranmaları yönünde tavsiyesiyle:
''Şeytan sürekli aleyhimizdeki bazı şeyleri önümüze sürer, “Haydi siz de bir şey söyleyin bunlara karşı, hep sükût mu edeceksiniz?” der. Belki bazen sûret-i haktan da görünerek bir şeyler dürtükler; biz de hiç farkına varmadan onun dürtüklediği şeyleri söyleriz. Mesela “paralel” dediler bize. “Paralel” paranoyanın nesebi gayr-ı sahih veledidir. Biz de onlara diyelim: “Siz paralelsiniz!” Hayır, böyle mukabele etmemeli!.. Mesela, “sülük” dediler. Nedir? Kanı emen! Hakikaten birileri milletin kanını emiyor, kansız bırakıyor onu. Fakat mukâbele-i bi’l-misil kâide-i zâlimânesine girerek “Kan emen sülükler sizsiniz!” dememeli!.. İlle de bir şey demek istiyorsanız; karbondioksit atma manasında, şöyle dersiniz: “Kim paralelse, Allah onun belasını versin. Kim sülükse, Allah onun bin belasını versin. Sülüklerin evlerine ateş salsın, yuvalarını başlarına yıksın. Bizsek yani. Kim çeteyse… kim örgütse… kim silahlı örgütse… kim milletine kötülük yapmak istiyorsa… kim milletin hakkı olan arpa kadar bir haram yemişse, Allah onun belasını versin!” Bunu söylerken kendi adınıza söyleyin!''
Hocaefendi'nin tavsiyesi ve mülaanesi burda, hizmet erleri de karşınızda. Artık sadece muhataplara şunu demek düşüyor: YÜREĞİ YETEN BU DUAYA LÜTFEN AMİN DESİN!
***
Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi'nin bamteli sohbetleri her akşam saat 22:'de Mehtap Tv'de.
SAMANYOLUHABER.COM