Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi'nin "Ölümü Vuslat Görenler Zindanı Pire Isırması Bilirler!.." başlıklı yeni sohbeti yayınlandı.
Kıymetli arkadaşlar,
Malumunuz olduğu üzere, hemen herkes bugün ülke çapında 400 kişinin gözaltına alınacağı ve bunların yüz ellisinin gazeteci olduğu haberini konuşuyor. Zaman, Bugün ve Taraf gazetelerinin genel yayın yönetmenlerinin yanı sıra merkez ve muhalif medyadan gazetecilerin hedeflendiği söyleniyor.
Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi, birkaç saat önceki sohbetine bu haberle alakalı cümlelerle başladı ve Hizmet gönüllülerinin genel mülahazalarını anlattı.
*Ölüm üzerlerine yedi başlı bir canavar şeklinde gelse, onlar o kapıyı dosta vuslat kapısı gördüklerinden tebessümle karşılarlar. Ölüme böyle bakan insanları onun berisindeki tehlikeler hiç endişelendiremez ki!.. İçeriye atacaklarmış!.. Zannediyorum, dün içeriye attıkları insanlar meseleyi Kur’an okuyarak ve gülerek karşıladıkları gibi yarın öbür gün içeriye atacakları insanlar da öyle karşılayacaklardır. Onlar da ölümü -Firavun’un karşısında- Seyyidina Hazreti Musa gibi gülerek karşılayacaklardır. Gözü dönmüş dinsiz ve densizlerin tecavüzleri karşısında ölümü gülerek karşılayan Hazreti Zekeriya, Hazreti Yahya ve Hazreti Mesih gibi gülerek karşılayacaklardır.
*Hazreti Üstad diyor ki: “İman hem nurdur hem kuvvettir. Evet, hakikî imanı elde eden adam, kâinata meydan okuyabilir ve imanın kuvvetine göre, hâdisâtın tazyikatından kurtulabilir.”
*Hiçbir peygamber Nemrutlara ve Firavunların işlerini kolaylaştırmamıştır. Zâlimin işini kolaylaştırmak da vebaldir.
*Kim Allah için olursa, Allah da onun için olur.
*Biz ölüme öteden beri şeb-i arûs (düğün gecesi) nazarıyla baktık.
Muhterem Hocamız, başlıklarına işaret ettiğimiz mevzular üzerinde durduktan sonra kendisine şu soruyu tevcih ettik:
Soru: Özellikle sosyal medyada yeni bir algı operasyonundan bahsediliyor. Onca üst üste komploya ilaveten birkaç aydır pek çok masum insan gözaltına alındı, tutuklandı ve şimdi bunların artarak devam edeceği konuşuluyor. Bu türlü hadiseler karşısında hem birinci dereceden mağdurların hem de onları tanıyan ve sevenlerin mü’mince tavırları nasıl olmalıdır?
Bu soruya cevap sadedinde, Hocaefendi, şu mevzulara temas etti:
*Çok önemli hakikatlere gönül vermiş insanlar iğne ucuyla iğnelenme gibi bu türlü hadiseler karşısında ne ürker, ne titrer, ne de bir refleksle ona karşılık vermeye çalışırlar. Çünkü onlar öyle ciddi meselelere konsantre olmuşlardır ki, değil bu türlü şeyler, Mus’ab b. Umeyr gibi, bir kılıç darbesiyle bir kolunu indirseler, başka bir kılıç darbesiyle öbür kolunu indirseler, bu defa da başını uzatacak “İnsanlığın İftihar Tablosu’na bir şey olmasın!” diyeceklerdir.
*Meseleye bu zaviyeden bakan insanlar, zannediyorum, bu türlü ayak oyunları karşısında katiyen ve katibeten paniğe kapılmazlar. Paniğe kapılmak şöyle dursun, “Cenâb-ı Allah bizi imtihan ediyor bu türlü şeylerle. İnşaallah bunlar bizim arınmamıza vesile olacaktır.” derler. Zira değişik bela ve musibetler karşısında -ki onlara sabır da sabrın türlerindendir- dayanma bir ibadettir. İnsana -menfi yönden- öyle sevap kazandırır ki, insan namaz kılmakla o sevabı elde edemeyebilir, hacca gitmekle o sevabı elde edemeyebilir. Bela ve musibetler başına sağanak sağanak yağdığı zaman “Küfür ve dalalet dışında her hal için Allah’a sonsuz hamd ü sena olsun!” diyebilme çok önemlidir.
*Meseleye bu şekilde kilitlenmiş bir insan, pire ya da kene ısırması nev’inden bu türlü şeyler karşısında katiyen sarsıntı yaşamaz. Zaten sarsıntı yaşamayanlar da yaşanmayacağını fiilen gösterdiler. O bacılarımız ellerinde Kur’an-ı Kerim adliyenin/hapishanenin önünde Kur’an okudular. İçeriye atılanlar dar hücrede teravih namazını bile aksatmadılar. Orada kuru yerlerde yataksız, yorgansız, döşeksiz yattılar ama katiyen şikâyet etmediler. Bu halleriyle hem imanlarının gereğini -nifaka karşı- ortaya koydular hem de arkadan birilerinin başına bu türlü hadiseler gelirse, yapmaları gerekli olan şeyler mevzuunda ders verdiler. “İşte böyle olacak!” dediler. İçeriye giren içeriye girecek. Onun akraba ve taallukâtı, annesi, babası, kardeşi, evladı, eşi, dostu.. onlar da fevkalade bir metanetle bu meseleyi karşılayacak, katiyen sarsıntıya meydan vermeyecekler.
*O dışarıdakiler adeta içeridekilere imrendiler; “Bizi de alsınlar, orada medrese-i Yusufiyeyi beraber paylaşalım!” dediler. Allah’a bu ölçüde inanmayan insanlar bunun nasıl bir zevk-i ruhani ifade ettiğini bilemezler!.. Nasıl adeta cennete girmiş gibi bir neşve vesilesi olduğunu bilemezler!..
*Yapılan tamamen insanları psikolojik bozgunluğa sevketme maksadına matuf. Günümüzün moda tabiriyle, algı operasyonu.. ve korkutma, sindirme.. bilemiyorlar ki, onlar üzerlerine geldikçe bunlar güçlenecekler, tıpkı mikroplar üzerine gelip durdukça insanın immun sisteminin güçlenmesi gibi. Bilmiyorlar ki, yumruklandıkça güçlenir iman etmiş insanlar. Bilmiyorlar ki balyozlandıkça bunlar çelikleşirler. Bilmiyorlar ki, ayaklar altında ezildikçe, Allah’ın izin ve inayetiyle, granitleşirler ve parçalanıp bölünmezler.
*Birinci dereceden mağdurların yakınları ve sevenleri hiçbir şey olmamış gibi davranmalı. Cenâb-ı Hakk’a samimi kalble, daha derin bir keyfiyette teveccüh etmeli. Kur’an’a sımsıkı sarılmalı. Teheccüd namazını bugüne kadar aksatmışlarsa onu artık tam eda etmeli. Teheccüd namazlarını dualarla taçlandırmalı. Enbiyâ ve asfiyanın maruz kaldığı şeylere bizi maruz bıraktığından dolayı Allah’a hamd etmeli.
*İçten içe üzülme olabilir fakat iradenin hakkını vererek onu baskı altına almamız gerekir. Meşguliyetlerimizi biraz daha artırarak elimizi kolumuzu bağlayacak duygulardan sıyrılmamız icap eder. “Ben usanmam gözümün nuru cefadan amma / Ne kadar olsa cefadan usanır candır bu!” (Keçecizade) Biz de insanız; bir tekme yiyince sarsıntı olması normaldir; fakat sarsılıp kalmamamız lazım. Hadiseleri “Hizmet’te daha hızlı yürüyün!..” ikazı şeklindeki dürtmeler olarak değerlendirmemiz lazım.
*Bir gün gelecek, siz istemeseniz de, onlar ettiklerini bulacaklar. Siz de Allah’ın izni ve inayetiyle murat ettiğiniz şeye nail olacaksınız. Sonra, bugün o arkadaşların, onların ailelerinin ve yakınlarının çektikleri sıkıntıları geçmişte yaşanmış birer menkıbe şeklinde anlatıp güleceksiniz.