Hukuk ihlalleri bakımından tuzun koktuğu nokta

Türk Ceza Kanunu‘nun (TCK) mimarlarından Prof. Dr. İzzet Özgenç, özellikle hakim ve savcıların somut delil olmadan gözaltına alınıp, tutuklanmasını “Kamu gücü kullanılmak suretiyle gerçekleştirilen hukuk ihlalleri bakımından tuzun koktuğu noktaya varmış bulunmaktayız.” diyerek eleştirdi.
Türk Ceza Kanunu‘nun (TCK) mimarlarından Prof. Dr. İzzet Özgenç, özellikle hakim ve savcıların somut delil olmadan gözaltına alınıp, tutuklanmasını “Kamu gücü kullanılmak suretiyle gerçekleştirilen hukuk ihlalleri bakımından tuzun koktuğu noktaya varmış bulunmaktayız.” diyerek eleştirdi. Özgenç, belirli bir kamu görevi ifa eden kişinin, özellikle hakim ve savcıların örgüt üyeliğiyle suçlanabilmesi için somut bir suç vakıası ile ilişkilendirilmesi gerektiğini söyledi. “Bir kamu görevlisinin, somut bir suç vakıası ile ilişkilendirilmeden, soyut bir şekilde “terör örgütü” üyeliği veya yöneticiliğiyle suçlanması, bununla hukuk dışında başka bir amacın güdüldüğünü gösterir.” açıklamasını yaptı.

Kırşehir Ağır Ceza Mahkemesinde “başkan” olarak görev yapan bir hakimin 2 Şubat günü duruşma sırasında gözaltına alınmasını twitter hesabından değerlendiren Özgenç, şunları söyledi.

“Tuzun koktuğu noktaya varmış bulunmaktayız”

“Kırşehir Ağır Ceza Mahkemesinde “başkan” olarak görev yapan bir hakim, 2 şubat günü kolluk görevlileri tarafından duruşma sırasında yakalama işlemine tabi tutulmuş ve gözaltına alınmıştır. Bu işlemle, kamu gücü kullanılmak suretiyle gerçekleştirilen hukuk ihlalleri bakımından tuzun koktuğu noktaya varmış bulunmaktayız. Bir hakim hakkında, göreviyle bağlantılı olsun veya olmasın, işlediğinden şüphelenilen bir suç sebebiyle soruşturma yapılabilir. Ancak, suçüstü (meşhut suç) hali hariç olmak üzere, bir hakim hakkında duruşma yaptığı sırada yakalama işlemi yapılamaz.”

“Duruşmada yakalama işlemi yapılması başka amacın güdüldüğünü gösteriyor”

“Duruşma sırasında mahkeme başkanı hakkında yakalama işleminin yapılması, bu işlemle hukukun dışında başka bir amacın güdüldüğünü ortaya koymaktadır. Görüşlerine büyük önem verdiğim bir yüksek mahkeme üyesi arkadaşım, bu açıklamalarım üzerine bana gönderdiği mesajda, hakime isnat edilen suçun “terör örgütü üyeliği” suçu olması ve bunun da kesintisiz (mütemadi) suç vasfını taşıması sebebiyle, söz konusu olayda suçüstü halinin varlığı kabul edilerek uygulama yapıldığını belirtmektedir.Arkadaşımın beyanına göre, bu fikir Yargıtay’da da dile getirilmektedir.”

“Hakim ve savcıların örgüt üyeliğinden suçlanması için soyut değil, somut suç olmalı”

“Belirli bir kamu görevi ifa eden kişinin, özellikle hakim ve savcıların örgüt üyeliğiyle suçlanabilmesi için, bu suçlamanın somut bir suç vakıası ile ilişkilendirilmesi gerekir. Bir kamu görevlisinin, somut bir suç vakıası ile ilişkilendirilmeden, soyut bir şekilde “terör örgütü” üyeliği veya yöneticiliğiyle suçlanması, bununla hukuk dışında başka bir amacın güdüldüğünü gösterir.”
09 Şubat 2017 12:20
DİĞER HABERLER