15 TEMMUZ sonrası başlayan OHAL sürecinde şirketlere el konmasının yabancı sermayede tedirginlik meydana getirdiğini belirten Cengiz Aktar, “Hukukdışılığın yaşandığı alana para girmez” ikazını yaptı.
AB UZMANI Aktar, Türkiye’nin en büyük ve önemli ticaret ortağının AB olduğunu hatırlatarak, “Yaşanan hukukdışılıklar sonucu Türkiye ile iş yapan Avrupa iş dünyasında muazzam bir güvensizlik oluşmaya başladı” dedi.
TÜRKİYE’NİN EN BÜYÜK ŞİRKETİ BDDK
“Türkiye’deki en büyük şirket şu anda diğer şirketlere el koyan BDDK’dır” diyen Aktar, yabancı şirketlerin günün birinde benzer akıbeti yaşamaktan korktuklarını dile getirdi.
***
Hukuk yoksa para da yok
AB uzmanı Cengiz Aktar, Türkiye’ye eskisi gibi yatırım gelmediğini belirterek, ‘’Hukuk dışılığın hâkim olduğu bir yere para girmez” dedi.
Avrupa Birliği( AB) uzmanı Cengiz Aktar, Türkiye’nin en büyük ve önemli ticaret ortağının AB olduğunu söyledi. Sputnik’te yer alan habere göre Aktar, yabancı şirketlerin oluşan güvensizlik havasından ürktüğünü ve ülkeden ufak ufak çekilmelerin de söz konusu olma ihtimaline karşı, “Türkiye Avrupa’ya 2016’da 66,6 milyar dolar avroluk ihracat yapmış. Avrupa da Türkiye’ye 78 milyar avroluk bir ihracat yapmış. Burada verilen rakamlar muazzam rakamlardır. Türkiye ile Almanya arasında yapılan ihracat 36 milyar avro. 2016’da. Bir anda bunu bozmak kolay bir şey değil ama mesele buraya geldiyse, bundan ürkmek gerekiyor. Burada Türkiye ile iş yapan Avrupa iş dünyasında muazzam bir güvensizlik oluşmaya başladı ve bu da artık şirketleri, fabrikaları başka alanlara kaydırma anlamına gelir. Bu hemen olmaz, ama süreç içerisinde Türkiye’ye çok zararlar verir. Yakınlarda Henkel bünyesindeki bir şirket, üretimini Yunanistan’a taşıma kararı aldı. Öte yandan artık eskisi kadar yatırım Türkiye’ye gelmiyor. Kalıcı istihdam yaratan, ülkeye iş yapma becerisi, istihdam getiren soğuk para, sermaye artık ülkeye girmiyor. Hukuk dışılığın hâkim olduğu bir yere para girmez.” dedi.
Türkiye proje üretemiyor
RADYO EKSEN’DE Ceyda Karan’ın sorularını cevaplandıran Aktar, AB’nin, katılım öncesi aktarılan kaynakların Türkiye’nin izni olmaksızın sivil toplum kuruluşlara verilmesi fikrini gerçekçi bulmadığını belirterek, ‘’Diğer yandan bu kadar önemli olan katılım öncesi kaynaklar konusu var. Bunlar her müzakere eden ülkeye verilen kaynaklardır. 2014-2020 dönemi için, bu bütçelendirilen kaynak 4.5 milyar avro’ya denk geliyor ve yedi yıl için bu muazzam bir rakam. Bugün itibariyle, bu kaynağın sadece 186 milyonu projelere aktarılmış durumda. Bu Avrupa’nın kötü niyetinden kaynaklanmıyor, Türkiye proje üretemiyor. Çünkü artık böyle bir uzmanlık kalmadı. Bu paranın tamamen Türkiye bütçesinden çıkarılmasını talep edenler var. Bunlar aynı zamanda müzakerelerin artık bir anlamı kalmadığını söylüyorlar ve bu kaynağın sivil topluma aktarılması gerektiğini söylüyorlar. Burada muazzam bir kafa karışıklığı var. Eğer bir ülkenin hükümeti AB’den gelecek kaynak için olur demezse, AB bu kaynağı sivil toplum kuruluşlarına falan aktaramaz. Burada büyük bir yanılgı var. Öte yandan yurtdışında yaşayan bir sürü akademisyen, sanatçı, sivil toplum kuruluşları vs var. Bunlar bu kaynaklardan yararlanabilirler.” dedi.
Krediler kesilebilir
Aktar, Avrupalı şirketlerin Türkiye ile çok fazla iç içe geçtiğini hatırlatırken, aniden Türkiye’den çıkmalarının mümkün olmadığına dikkat çekti. Yine de Türkiye’ye başka yaptırımların uygulanabileceğini belirterek, ‘’Türkiye’de bulunan 6 binden fazla Alman, Hollandalı, İtalyan sermayeli şirket var ve bunların dünden bugüne düğmeye basarak birden Türkiye’den çıkmaları mümkün değil. Fakat başka türlü yaptırımlar olabilir. Türkiye müzakere eden aday ülke olması sayesinde, uluslar arası piyasadan, kredi ve malî kuruluşlardan çok ucuza yatırım kredileri alıyor. Bunlar Avrupa Yatırım Bankası, 1989’dan sonra kurulan Londra’daki Avrupa Yeniden Yapılanma Bankası ve Dünya Bankası gibi kurumlardır. Burada bu kurumlardan kredi alma gözden geçirilebilir. Çünkü er geç Türkiye’nin artık üyelik için müzakere eden bir ülke olmadığı önümüzdeki aylarda kayda geçecektir.” ifadelerini kullandı.